Gelin bugün size dünkü aşı serüvenimi anlatayım.
Sağlık Bakanı Koca “55 yaş üstüne aşı randevularının açıldığını” duyurunca ben de 55 yaşını geçmiş ve biraz aklı olan herkes gibi corona aşısı randevusu almak için “e-nabız” sistemine girdim.
Corona salgını öncesi hiç girmediğim sistemin salgın döneminde abonesi olmuş durumdayım zaten.
Ancak çok sayıda kişi aynı anda girdiği için sistem üzerinden randevu almak mümkün olmadı.
Bunun üzerine MHRS sistemine girdim.
MHRS Merkezi Hekim Randevu Sistemi demek.
Orada da başarılı olamadım. Yoğunluk orayı da kilitlemişti.
Bunun üzerine 182 numaralı hattı arayarak şansımı denedim.
Kibar bir hanımefendi “Sistemimiz şu an taleplere cevap veremiyor. Bir süre sonra tekrar deneyin lütfen” dedi.
Neyse uzun lafın kısası epey bir uğraştan sonra e-nabız üzerinden randevumu aldım.
Hem de beklediğimden çok daha yakın bir zamana.
Ertesi güne.
İş yerime en yakın hastane olan eski Taksim İlkyardım, yeni adıyla Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne.
Herhalde hayatımda en çok gittiğim hastanelerin başında gelir.
Galatasaray Spor Kulübü eski Başkanlarından Ali Tanrıyar 70’li yıllarda hem bu hastanenin başhekimi hem de Galatasaray Lisesi’nin okul doktoru olduğu için, aspirin dışında bir ilaç lazım olduğunda bu hastaneye giderdik.
Eski hastane yıkılmış, yerine daha modern görünümlü bir hastane yapılmış ve adı da değişmişti.
Hastaneye randevu saatimden 15 dakika önce gittim.
Kuyruk muyruk vardır, randevu saatini kaçırmayayım diye.
Gittiğimde 50-60 kişi hastanenin giriş lobisinde bekliyordu. Aşı yapılacak kata çıkan merdiven kapatılmış, önüne de bir güvenlik görevlisi yerleşmişti.
Güvenlik bekleyenlere “Şu an aşıya kimseyi alamıyoruz. Az sonra gerekli açıklama yapılacak” diyordu.
Yarım saat geçince kalabalık arttı, 150 kişiye ulaştı.
Beklemeye devam ettik.
Bu arada bölgede oturanlardan birkaçı içerden bilgi aldıklarını, hastanede aşı kalmadığını mırıldanmaya başladı.
Bunun üzerine ben de bir tweet attım. “Bilgi verin de boşuna beklemeyelim” diye.
Nitekim 10 dakika sonra bir sağlık görevlisi merdiven başında belirdi ve “Elimizdeki aşıları sabah yaptık. Şu anda yeni aşı bekliyoruz. Ne zaman geleceğini bilemiyoruz. İsterseniz şimdi gidin daha sonra gelin. Biz saat 23.00’e kadar buradayız ve aşı yapacağız. Gece gelemiyorsanız yarın da gelebilirsiniz” dedi.
Anında soru yağmuru başladı. Yeniden randevu almak gerekip gerekmediğinden, telefonla ulaşılıp ulaşılamayacağına kadar pek çok soru.
Sağlık görevlisi kibarca hepsine yanıt vermeye çalışıyordu ama kesin bir şey de söyleyemiyordu.
Kalabalık öfkelenince “Hanımefendinin suçu yok. Belli ki ulaşımda sorun var” diyerek araya girmek zorunda kaldım.
Bir kısım bekleme kararı aldı, bir kısım ise dağıldı.
Ben de gazeteye geri döndüm.
1 saat kadar sonra telefonuma hastaneden bir SMS geldi.
Aşılamanın 18.00’den sonra başlayacağı söyleniyordu.
18.00’de yeniden hastanenin yolunu tuttum.
Aşılama yarım saat kadar önce başlamıştı.
Sıramızı bekledik.
Aşı bölümüne geçtik.
Önce bir soru formunu doldurdum ve iletişim bilgilerimi verdim, kaydımı oldum.
Farklı odalarda görevliler aşı yapıyordu.
Salaklık edip kazakla gittiğim için kazağımın kolunu omuza kadar sıvamak mümkün olmayınca kazağı çıkarmak zorunda kaldım.
Bu halde çekilen fotoğrafımı sosyal medyadan paylaşınca epey bir yorum aldım.
E tabi bir Can Yaman değilim... (Artık:))
Son derece güler yüzlü bir hemşire omuzuma Biontech aşımı yaptı.
Olası yan etkiler ve zayıf bir ihtimal da olsa alerjik reaksiyonlar için 15 dakika kadar hastanede veya hastane civarında beklememi, birkaç gün boyunca soğuk algınlığı benzeri reaksiyonlar göstermemin mümkün olduğunu, ateşim falan çıkarsa ateş düşürücü bir ilaç almamı tembihledi.
Mayıs ayının 18’i ile 25’i arasında ikinci doz için randevu almam gerektiğini de belirtti.
Teşekkür ettim.
Ve çıktım.
O 15 dakikayı hastanenin arkasındaki fırına gidip sıcacık ramazan pidesi alarak değerlendirdim.
Aşımın üzerinden şu an itibarıyla yaklaşık 15 saat geçti.
Herhangi bir yan etki oluşmadı.
Ateşim yok.
Eklem ağrım yok.
Vücudumda bir kırgınlık yok.
Hatta aşının yapıldığı omuzumda bir ağrı falan da yok.
Yani hiçbir şeyim yok.
Galiba artık olmayacak da.
“Maşallah” derseniz memnun olurum.