Ekonomide küçük ama güvenilir veriler
Ekonominin ne durumda olduğunu anlamak için büyük büyük verilere bakıp, kocaman sayılardan konuşmak önemlidir ama bunların yansıttığı gerçek her zaman tartışma konusudur.
Veriler, verilerin toplanış biçimi ve değerlendirilme yöntemi tarafların bakış açısına göre anlatılır ve kafa karıştırır.
Mesela kimine göre Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervi satılıp çarçur edilmiştir, kimine göre ise ne var canım artık vatandaşın elindedir.
Ya da kimine göre gerçek enflasyon yüzde 40’tır kimine göre ise yüzde 10’u zar zor geçmiştir.
Bu iki farklı iddiayı ortaya koyan taraflar veriler konusunda da anlaşamazlar.
Bir tarafa göre TÜİK verileri çarpıktır, diğer tarafa göre ise TÜİK doğruyu söylüyordur.
Kimine göre vatandaş ekonomik açıdan zor durumdadır, çöpten yemek toplamaktadır.
Diğer tarafa göre ise otomobil satışları patlamıştır, millet bolluk içinde yüzmektedir.
O yüzden ben böyle durumlarda “küçük” sayılara bakmayı tercih ederim.
Gerçek durumu daha iyi yansıtırlar.
Mesela dün çok eski dostum olan bir işadamı ile konuştum.
Kendi sektörünün en başarılı firmasının sahibi ve yöneticisi olan, dönemsel olarak 200 ila 600 kişi arasında istihdam sağlayan, her yıl düzenli ihracat yapan ve Arap pazarlarında Türkiye’nin dışlanmasından sonra bu pazarda uğradığı kaybı büyük bir başarı ile Avrupa pazarında yerine koymayı becermiş bir işadamı ile.
“Çalışanlarımızın ne kadarının maaşında haciz var biliyor musun?” diye sordu.
Çok azdır diye düşündüm.
Çünkü sektörünün en iyi maaş veren firması olduğunu, asgari ücretle çalışan tek bir personelinin bile bulunmadığını, en düşük maaşlı elemanının 1000 dolar civarında maaş aldığını biliyordum...
“En fazla 5 diye” salladım.
“Geçen seneye kadar öyleydi, hatta 5 bile değildi. 2019 yılında 2 kişi imiş. Şimdi ise 40’a yaklaşmış ve büyük bir hızla da artıyor” dedi.
Bahsettiğim firma pandemide üretime ara vermemiş, personelinin maaşını kesmemiş, düşürmemiş, iş hacmi azalmamış ve personeline Türkiye ortalamasına göre iyi maaş ödeyen bir şirket.
Ve personelin icralık olanlarının sayısı 1 yıl içinde yaklaşık yüzde 1800 artmış.
Üstelik de salgından etkilenmeyen bir şirkette.
Servis sektöründe, salgına bağlı olarak işlerini durduranlarda durumun ne olduğunu düşünmek bile kabus gibi.
Ve buna rağmen hala devlette bir tasarruf emaresi göremiyoruz.
En basitinden makam aracı sayısında bir düşüş yok.
Bizim birkaç misli kişi başı gelire sahip ülkelerin tepe yöneticileri tasarruf önlemlerini açıklayıp, maaşlarında kesinti yaptıklarını sembolik olarak bile olsa açıklarken. Biz hala Mercedes makam otomobili sipariş edip duruyoruz.
İtibardan tasarruf etmemeyi itibar zannediyoruz!