Nisan?
Lağım patlayınca önünde durmamak gerekir.
Bırakınız tüm pislik aksın.
En azından akabildiği kadarı aksın.
Sonra bakarsınız ne olduğuna.
Muhalefet partilerine tavsiyem de o yöndedir.
İzleyin.
Kritik yerlerde müdahale edin ama içine asla girmeyin.
Bırakın barajın arkasındaki her türlü pislik boşalsın.
Sonra bakarsınız hangisi kime ait diye.
Bazen kokusundan bile sahibine ulaşırsın pisliğin.
Yüksekçe bir yerden, kuş bakışı izlemeyi tercih ediyorum olan biteni.
Bu aşamada devreye girmesi gereken ise yargıdır.
Türk halkının ibretle izlediği bu hikayenin arkasındaki gerçeği ortaya çıkarması gereken yargı.
Adı geçen taraflardan birinin başvurması ile değil, bu devletin sahibi olan millet adına harekete geçip, tüm iddiaları araştıracak olan yargı.
Elbette biz de pisliğin debisi azalıp, içine bakılabilir hale geldikçe üzerimize düşeni yapacağız.
Tıpkı Susurluk zamanında yaptığımız gibi.
Dedikodu ve çamur atma boyutu ile gerçek boyutunu ayrıştırmaya çalışırız elbette.
Ama bana göre öncelikli bir mesele var.
“Nisan” meselesi.
Sedat Peker ile Hadi Özışık arasında konuşulan “Hani Nisan’da her şey değişecekti” cümlesi.
Benim bunca yıllık tecrübeme göre, eğer bu söylenen doğruysa aciliyet gerektiren konu budur.
İki soru önemlidir.
AK Parti gençlik teşkilatı ile gazete basacak kadar iktidara yakın birini yurt dışına kaçmak zorunda bırakan kavga nedir, onu nisan ayında geri getirecek olan gelişme ne olacaktı?
Cevapsız bu sorular önemlidir.
Gerisini bölüm bölüm izlemeye devam edebiliriz.
Son bölümü görmeden, bütün tabloyu göremeyiz.