Marmara’daki müsilaj ya da daha anlaşılır tanımıyla “deniz salyası” sorunu giderek ayyuka çıktı.
Bunun üzerine birkaç yazı yazdım ve bir televizyon programı yaptım.
Yüz yıllardır bilinen bir doğa olayıydı ama yaygınlaşması, dibe doğru kalınlaşması, daha uzun süre tutunur olması Marmara’nın ölümünün habercisi.
Çünkü kirlilik arttıkça, biyolojik atıklar çoğaldıkça, bir de üzerine iklim değişikliği eklendikçe musilaj yayılıyor, büyüyor, derinleşiyor ve Marmara’yı öldürüyor.
Bilim insanları açıkça ortaya koydular ki, Marmara’nın dibinde yaşam müsilaja bağlı olarak zayıflıyor.
Herkesin konuştuğu ve ülkesini bir nebze seven herkesin dertlendiği bu sorun önceki gün TBMM gündemine taşınmak istendi.
TBMM dediğim, adı üstünde Türkiye’nin “Büyük” meclisi.
Her ne kadar yeni sistemle etkisi azaltılmış olsa da, hala “Büyük Meclis".
600 adet seçilmiş yurttaşımız, kendisini seçenlerin meselelerini orada görüşüp tartışmak ve milletin refah, mutluluk ve bekasını sağlamak zorunda.
Bugünü ve özellikle gelecek kuşakları etkileyecek bir önemli mesele olarak da müsilajın TBMM gündemine gelmesi kaçınılmaz.
Ne de olsa Fransa Büyük Millet Meclisi “FBMM” değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi “TBMM”.
Ya da en azından biz öyle olduğunu zannediyoruz.
Neyse uzatmayayım, kıyısında en büyük kentimiz İstanbul’un, en büyük sanayi kentlerimiz Bursa ve Kocaeli’nin, Tekirdağ’ın, Balıkesir’in, Yalova’nın, Çanakkale’nin yer aldığı, çevresinde 30 milyona yakın vatandaşımızın yani Türkiye’nin üçte birinin yaşadığı Marmara Denizi’nin bu ayyuka çıkmış sorununun Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmesi ve incelenmesi, bunun için bir araştırma komisyonu kurulması önergesi verildi.
Hangi parti verdi, kim verdi bilmiyorum, umurumda da değil. Neden oluyor incelensin, gerekirse çözüm önerileri sunulsun.
İnceleme sonucunda doğal ve önemsiz bir şey olduğu ortaya çıkarsa, bu da kamuoyuyla paylaşılsın.
Yani son derece doğru bir talep.
Memleketin bir yerinde ciddi bir sorun var ve bu soruna TBMM bakacak.
Yüce TBMM.
Peki bu son derece doğru talep ne oldu?
İktidar koalisyonun oyları ile reddedildi.
Ret şu demek, “Bize ne Marmara’dan, ne oluyorsa oluyor.”
Bir parti ister iktidar olsun, ister muhalefet böyle bir sorunu görmezden gelip, bunun araştırılmasını nasıl reddedebilir!
Hangi mantıkla.
Vatanını, milletini seven biri nasıl böyle yapar.
Vatanın tek bir çakıl taşı için sözde kıyamet koparanlar, vatanın koskoca bir denizi, üstelik de tamamı kendine ait olan bir denizi feryat ederken buna nasıl gözünü kulağını kapar anlamak mümkün değil.
Bu araştırma sonunda nasıl bir sonuç çıkmasından duyulan bir korkudur ki bu, “Hayır araştırılmasın” diyebilir.
Bunun üç günlük bir iş olmadığı, yılların getirdiği bir sorun olduğu ortadayken neden korkulur bunu araştırmaktan?
Çözüm bulmaktan neden imtina edilir?
Yarın öbür gün Marmara öldüğünde, çevresini suyun dibinden gelen metan kokuları sardığında “Baba, dede bunu niye araştırıp; önlem almadınız” dediklerinde çocuklarınıza, torunlarınıza ne diyeceksiniz çok merak ediyorum.
“Bize öyle emir verilmişti” diyerek torunlarınızın vicdanında aklanacağınızı mı zannediyorsunuz!