İtibarımız ne olacak şimdi?
Anlaşılan deniz bitti.
Epey bir gecikme ile de olsa kamuda “tasarruf” dönemi başlayacak.
Makam otomobili savurganlığına son verilecek.
Makam aracı sayısı 3 yılda yüzde 20 azaltılacak.
Ve en vahimi yabancı otomobil merakına son verilecek.
Yani artık Mercedes, Audi hatta Volkswagen bile yok.
Birilerine para aktarma aracı haline gelmiş tuğla büyüklüğünde sözde hizmetlerin anlatıldığı milyonlarca liralık palavradan kitaplar basılmayacak.
Hizmet binası, lojman, dinlenme tesisi için bina arazi satın alınmayacak, kiralanmayacak.
Hepsi doğru kararlar mı?
Doğru kararlar.
Gecikmiş kararlar mı?
Gecikmiş kararlar.
Yıllar önce durdurulması gereken ve “Yapmayın” dendiği zaman “İtibardan tasarruf olmaz” denilerek yapılan lüzumsuz harcamalar.
Epey bir gecikme ile de olsa engelleniyor. Yani inşallah. Uyulursa.
İyi de bu “tasarruf” genelgesi kimleri ve nereleri kapsıyor?
Şimdi “Diyanet” desem yine “Dine saldırıyorsun” diyecekler ama mesela Diyanet İşleri Başkanlığı’nın makam araçlarını da kapsıyor mu!
Veya Diyanet İşleri'nin lüks bir otelle gecesi 900 TL'ye yaptığı anlaşmayı? Sonuçta oteli satın almıyoruz diyebilirler mi mesela!
Ya da makam araçlarını kapsıyor da, makam uçaklarını, muhtemelen ABD’den sonra en büyük devlet uçak filosu olan uçakları kapsıyor mu!
Tabii ki, devlet başkanının güvenilir bir uçağı olacak ama bir Boeing 747, bir Airbus A340, bir Airbus A330, bir Airbus A319, ve sayısını bilmediğimiz Gulfstream’ler biraz fazla değil mi!
Mesela uçuş saat maliyeti 250-300 bin TL olan Boeing 747’den de tasarruf edilecek mi!
Dahası her bakan, bazen ülke içi, bazen kıtalararası her yere özel milyonlarca liralık harcama yapılarak uçakla gitmeye devam mı edecek!
Kişi başı geliri 70 bin dolar olan ülkelerin bakanları tarifeli sefer kullanırken, bizimkiler tahtırevan kullanmaya devam mı edecek!
Yoksa tasarruf dediğiniz bir yere kadar mı!
Muhtemelen öyle olacak.
Özel uçağa alışmış bakanı, tarifeli sefere sokamayacaklar.
Ama emin olun buna bile razıyız diyelim.
En azından itibarın binilen otomobille, giyilen kıyafet ile olmadığını 19 yıl sonra anlamış olduk.
Asıl itibarın makuliyet ve liyakatte olduğunu da inşallah 19 seneye daha gerek kalmadan anlarız.
Dediğim gibi, deniz bitti gerçekten ve karanın göründüğünü artık herkes gördü belli ki.
Şimdi mesele karaya mı oturacağız, yoksa limana mı yanaşacağız!