Gençliğimizin mavi yolculuklarında İngiliz Limanı denilen yer en sevdiğimiz noktalardan biriydi.
Mektepten ağabeyimiz, Sadun Boro’dan öğrenmiştik buranın güzelliğini.
Rivayete göre 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlardan kaçan İngiliz gemileri buraya saklanmıştı ve adı bu yüzden İngiliz Limanı idi.
Bugün artık kayık sayılabilecek teknelerle çıktığımız yolculuklarda mutlaka uğrar, çamların denize eğildiği noktada kıçtan kara yapardık.
Sonra Cumhurbaşkanı Turgut Özal buraya, daha doğrusu biraz daha içerde kalan Okluk Koyu’na Cumhurbaşkanlığı'na ait bir yazlık yaptırdı. Galiba danışmanı Can Pulak’ın önerisiydi buraya bir yazlık yaptırmak.
Barakadan hallice, basit bir yazlıktı.
200-250 metrakarelik bir şey.
Denizden görünmezdi bile.
Yazın arada burada çalışırdı Özal. Konuk bile ağırlardı o küçük yazlıkta.
Önünde küçük tahta bir iskelesi vardı.
Turgut Bey buradan denize girer, yüzerek çevrede demirlemiş teknelere gider, teknedekilerle sohbet ederdi.
Özal’dan sonra buradaki minik yazlık pek kullanılmadı.
Ta ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan burayı kullanmaya karar verinceye kadar.
Ancak Özal’ın yaptırdığı küçük yazlık Erdoğan için fazla küçüktü.
Burada hummalı bir faaliyet başladı.
Tabii dedikodular da.
300 odalı saray yapılıyor diyordu herkes.
Bir yandan Okluk’taki inşaat sürüyor, bir yandan da buraya gelen yol genişletiliyordu.
Ormanın içindeki tek şeritli yolun yerine, geniş bir yol yapıldığını görüyorduk.
Bu arada sahipleri tarafından yıllardır işletilen birkaç lokanta ve bir iki günübirlik yelken tesisi acilen kamulaştırıldı ve sonunda iki yıl kadar önce Özal’ın 200 metrekarelik evi yazlık saraya dönüşmüş olarak hizmete girdi, İngiliz Limanı’nın girişi de sahil güvenlik tarafından kapatıldı.
Saray’ı ancak uydu fotoğraflarından, Google Earth’ten görebiliyorduk.
Ta ki, düne kadar.
Ahlat’taki Cumhurbaşkanlığı Sarayı hariç Cumhurbaşkanı tarafından yaptırılan neredeyse tüm yapıları çizen bu dönemin Baş Mimarı Şefik Birkiye yine kendi çizimi olan ve 700 milyon TL’yi aşan bir maliyetle inşa edilen yazlık sarayı kendi internet sitesinde halka açana kadar.
Özal’ın 200 metrekarelik yazlığının yerine, 2 ayrı blok ve çalışanlar için de ayrı bir köy olmak üzere 92 bin metrekarelik alana yayılmış bir “yazlık külliye”.
3 büyük yüzme havuzu, taşıma kumlarla oluşturulmuş bir geniş plaj ve plajı korumak üzere yapılmış bir mendirek.
Binalar Şefik Birkiye’nin Erdoğan için yaptığı tüm binalardaki üsluba uygun ama Okluk’a özel bir tasarım değil.
Ankara’nın göbeğine de, Kastamonu’ya da yapılabilecek binalar.
Oysa mimarlık dediğin ezberden bina çizmek değil. O binayı ortama uydurmak.
Bana göre Birkiye sınıfta kalmış.
Bölgenin ruhuna uygun, Gökova’nın cennet doğası içinde kaybolacak ve ortam zenginleştirecek bir mimari üslup yerine, ezberden yapılmış bir yazlık saray olmuş bana göre.
Sanki Okluk’u görmeden, yaşamadan, bilmeden yapılmış hissi veren bir Saray.
Belli ki, Birkiye bir başka büyük Baş Mimar’dan, Sinan’dan hiç etkilenmemiş, onun konumu ile barışık bina inşa anlayışını anlayamamış.
Yine de kendisine teşekkür etmek lazım.
O açıkça yayınlamasa hiç kimse bu sarayın neye benzediğini uzun süre, en azından 2023’e kadar öğrenemeyecekti.
Şimdi en azından neye benzediğini biliyoruz yapılan işin.
Ve eğer bu görüntüler izinsiz yayınlandı ise muhtemelen Birkiye’nin son işi olacaktır.
Belki de iyi olacaktır.
Orada böyle bir Saray’a ihtiyaç var mıydı tartışması ise zaten başlı başına bir başka tartışma.