Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yangın ekolojisi uzmanı Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu bir kez daha Teke Tek’te idi dün.

        Daha önce de Avustralya yangınları sırasında Teke Tek’e gelmiş ve “İklim değişikliği artan sıcaklık Türkiye’yi de tehdit ediyor. Giderek daha fazla orman yangını göreceğiz. Türkiye buna hazırlıklı olmalı” demişti.

        Tabii ki uzmanlığa, bilime ve bilgiye saygı olan bir ülkede yaşasa idik sözü dinlenirdi.

        Ama böyle bir ülke olmadığımız, bilime ve bilgiye saygısı olmayan, liyakate önem vermeyen bir yönetim ve bir toplum olduğumuz için kulak asan olmadı.

        Tam aksine havadan müdahale filomuzu küçülttük.

        Yerli olmaktan çıkarıp, dışa bağımlı hale getirdik.

        Sonuç ortada.

        Yaz başından beri “Yangın söndürme uçağı yangın söndürme uçağı” diye bağırıyorum.

        Sırf ben değil, biraz aklı başında herkes bağırıyor.

        Tarım ve Orman Bakanı kör sağır olmuş duymuyor.

        Duymadığı gibi amirini de yanıltıyor besbelli.

        Oysa Prof. Tavşanoğlu dün çok net söyledi.

        “Orman yangınına başta müdahale ettiniz ettiniz. Etmediniz geçmiş olsun. Başlangıç aşamasında söndürülmeyen yangına genişleyip yayıldıktan sonra dünyanın bütün uçakları ile müdahale etseniz bile boş. Uçak bu yüzden önemli. Çok kısa sürede müdahale edebiliyor ve yayılmadan söndürebiliyor.”

        REKLAM

        Prof. Çağatay Tavşanoğlu ormandaki cam kırıklarından yangın çıkma olasılığının çok zayıf olduğunu ama yangınların yüzde 70’inin bilerek veya bilmeyerek insan eliyle çıkarıldığını, yüksek gerilim hatlarının da bir başka yangın nedeni olduğunu, doğal yollarla çıkan yangınlarda ise yıldırımların büyük pay sahibi olduğunu da söyledi.

        “Bir ağaca yıldırım düşer. O on yangını başlatmaz. O ağaç günlerce için için yanar. Sonra bir kurak hava dalgası gelir. O ağaç yıldırım düşmesinden günler sonra yangın başlatabilir. Bunu tespit etmek zor değildir. Yıldırımların nereye düştüğü, ne zaman düştüğü bellidir” dedi.

        Çağatay hocaya “Sabotaj olabilir mi?” diye de sordum.

        “Olabilir elbette. Ama sabotaj bile olsa bu kadar büyümesi şartların uygun olmasındandır. Sorun yanması değil, sorun vaktinde söndürülmemesidir. Sabotaj, insan hatası veya doğal yolla başlamış olması bir şeyi değiştirmez. Önemli olan en başında havadan müdahale ile söndürülmesidir” dedi.

        Çağatay Tavşanoğlu’na göre yangınla mücadele yangın olmadan yapılması gereken bir eylem.

        “Nerelerin yangına uygun olduğu, yangı halinde nerelerden hızla yayılacağı ve nerelerde durdurulabileceği ve durdurmanın imkansız olduğu yüksek riskli yerler belirlenmeli ve buralar gerekirse temizlenmeli. Yerleşim birimlerinin çevresindeki yüksek yanıcılıktaki bitkiler temizlenebilir. Tahliye planları yapılır. Orman içi cepler oluşturulur. Bunlar yapılmaz ise bugünkü tablo ortaya çıkar” dedi.

        Sonuç olarak orman yangını doğal.

        Doğal olmayan bu yangınlar karşısındaki beceriksizlik düzeyimiz.

        Onca geçmiş tecrübeye rağmen.

        En çok yardım eden niye yardıma karşı olur?

        En çok yardım eden niye yardıma karşı olur?
        0:00 / 0:00

        Başka ülkelerden yardım istemek o ülkeye müdahale yolu açmakmış.

        Bu safsatayı söyleyip, bizi de buna inandırmaya çalışıyorlar.

        Safsan inan.

        Medeni dünya, zorlu zamanlarda birbirine yardım eder.

        Biz etmiyor muyuz!

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, övüne övüne Türkiye’nin dünyada kendi ekonomik gücüne oranla en yüksek yardım yapan ülke olduğunu anlatıp duruyor yıllardır.

        Doğru da.

        Fazlaca yardım yapıyoruz.

        Başka ülkelere yardım etmek, zor gününde yanında olmak ayıp ve kötü bir şey ise biz niye yapıyoruz!

        Derdimiz o ülkelere müdahale etmek mi yoksa!

        Hatta Erdoğan zaman zaman Türkiye’deki iş dünyasını da harekete geçiriyor yardım için.

        İş dünyası da mı ayıp ediyor, yanlış yapıyor bu durumda?

        Yapmayın Allah aşkına.

        Yardım insani bir şeydir.

        Dininiz bile emrediyor, yalan mı!

        Aslında sizin korktuğunuz yardım ve derdiniz ulusal onur falan değil, derdiniz beceriksizliğinizin globalleşmesi.

        Zaten en güzelini sosyal medyada Harun Can yazmış, "Ulan siz 'Enjoy, I am vaccinated' yazan maskeleri takmaya hazır insanlardınız. Şimdi 'Yardım istemek mi gururumuzu incitti' diye kasmasanız mı acaba" diyerek.

        Sadece ve sadece büyük bir İstanbul depremi sonrası Türkiye dış müdahaleye açık hale gelir.

        Eğer samimi iseniz o depreme karşı önlem alın.

        Üç yangın uçağından bir şey olmaz.

        Merak etmeyin.

        Help Turkey'in önü ve arkası

        Help Turkey'in önü ve arkası
        0:00 / 0:00

        Bir yandan yangınlar sürerken bir yandan da hararetli bir “onur” tartışması sürüyor.

        Bir grup “Help Turkey” başlığı ile dünyayı yangınlar karşısında Türkiye’ye desteğe çağırırken, bir başka grup “Bu onursuzluktur. Biz bize yeteriz” diyerek bu çağrıya tepki gösterip kınıyor.

        İktidar yanlıları “Hükümeti zayıf göstermeye çalışıyorlar” diye suçlarken kampanyaya samimi destek verenler “Yahu canımız yanıyor. Siz hiçbir şey yapmayınca yardım istiyoruz ne yapalım” diyor.

        İşi abartan bazıları ise “Bu yolla Türkiye’ye yabancı müdahalenin yolunu açmaya çalışıyorlar” paranoyası içinde.

        Merak etmeyin, 2 milyon kişi twitter'dan Türkiye’ye yardım edin dese bile Türkiye’ye kimse dışardan müdahale edemez.

        O konuyu bir geçelim de, şu Help Turkey meselesine bakalım.

        Sosyal medya uzmanı değilim.

        Hatta sosyal medyayı sevmiyorum da.

        Son derece manipülatif, sahte, yalan, aptal bir ortam olarak görüyorum.

        Çok da iyi kullandığım söylenemez.

        Bu yüzden de kendi başıma bir değerlendirme yapacak halim yok.

        Ancak bu işi bilenlerin yaptıkları değerlendirmeleri okuyorum.

        Bunlardan biri de Marc Owen Jones.

        Bu zat özellikle körfez ülkeleri konusunda uzmanlaşmış İngiliz bir akademisyen.

        Buralardaki toplumsal olaylarda sosyal medyanın kötüye kullanımı konusunda yazılmış eserleri var.

        REKLAM

        Jones, twitter’deki Help Turkey kampanyasını araştırmış ve bir şeyler yazmış.

        Jones’un kapsamlı analizinin söylediği özetle şu.

        1 gecede yaklaşık 2,5 milyon tweet atılan bu kampanyada atılan tweetlerin büyük bölümü gerçek kişiler.

        Özellikle çok takipçili ünlü kişilerin hesapları kampanyanın hızla büyümesini sağlamış.

        Atılan mesajların kopyala yapıştır yöntemiyle çoğaltılmış olması alışılmadık değil yabancı dil bilmeyenler ve yazmaya üşenenler bu tür kampanyalarda kopyala yapıştır yöntemiyle çağrı yayabiliyor.

        Ancak Jones’e göre bu işin içindeki herkes aynı oranda temiz değil.

        Bu işi “zehirleyen” ve başlangıçta "köpürten" bazı hesaplar da var.

        İyi niyetli olmaması mümkün görünenler bu hesaplar.

        Jones bunların da izini sürmüş.

        Mesela ege20281770 adlı hesap.

        O gün açılmış.

        Bu başlık altında pek çok mesaj atmış.

        Daha sonra tüm mesajlarını silmiş.

        Bir diğer ilginç hesap badboy2147.

        15 bin takipçili bu hesap da sonra birdenbire ortadan kaybolmuş.

        Ve badboy353435 olmuş.

        Jones, Help Turkey’i popüler hale getirmeye çalışan bu tip 7400 twitter hesabı olduğunu ve bunlardan en az 70’inin daha sonra ya adını değiştirdiğini ya da tamamen ortadan kaybolduğunu belirlemiş.

        Yani uzun lafın kısası, iyi niyetle böyle bir çağrı yapanla, bu işi “maksatlı” bir şekilde köpürteni ayırmak lazım.

        Evi ocağı yanarken çağrısına kulak asmayanlardan yaka silkip, can havli ile destek arayana kimse kızamaz, kimse suçlayamaz.

        Hele hele beceriksiz bürokratlar hiç.

        Eğer gerçekten bu manipülasyon aranıyorsa badboy353435, ege20281770 gibi hesaplar takip edilir. İncelenir ve arkasında ne var kim var ortaya çıkar.

        İyi niyetle bu mesajı destekleyenler durduk yere suçlanmaz.

        Ama bence tam tersi olur.

        Ne de olsa Bank Asya’da hesabı olanları içeri atıp, Bank Asya yöneticilerine kamuda üst düzey görevler vermiş bir yönetim anlayışı var Türkiye’de.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yangın söndürme uçaklarını Kayseri’de bakımdan geçirmek için Teke Tek’te bunun önerilmesini beklemediğimiz zaman.

        Sorumsuz olma hali

        Sorumsuz olma hali
        0:00 / 0:00

        Yangınların sorumlusu PKK.

        Yangınların söndürülmesinden sorumlu olan yerel yönetimler yani belediyeler.

        Yangın söndürme uçaklarının sahibi solcu ve batık THK.

        Zaten THK'nin elinde uçabilecek kapasitede uçak da yok çünkü kayyumdan önce solcuların elinde idi.

        Yardım isteyenler hain.

        Olayda sorumluluğu olmayan tek kurum AK Parti ve hükümeti.

        Ama övünmeye gelince yerlerin ve göklerin hakimi bir muktedir iktidar var.

        Bayılıyorum bu anlayışa.

        Hastasıyım.

        Büyüyünce ben de böyle olmak istiyorum.

        Bu arada "Evi yanmayan vatandaşlar keşke benim de evim yansaydı diyecek" cümlesi ile tarihe geçen AK Partili Belediye Başkanının gözlerden kaçan ya da kaçırılan bir başka cümlesi daha var.

        Diyor ki, "Sabotaj falan yok. Yangın doğal."

        Bence başına bir iş gelirse bu cümleden gelir.

        İlkinden değil.

        Diğer Yazılar