Ankara’da 18 yaşındaki bir gencin öldürülmesi sonrası başlayan olaylara ilişkin tepkilere bakıyorum.
Ağlasam mı gülsem, kalsam mı kaçsam mı emin olamıyorum.
Olaydan daha vahim olan olaya gösterilen tepkiler.
Bir grup cansiperane bir biçimde Suriyelilere savunuyor.
Öyle ki neredeyse öldürülen delikanlıyı suçlu ilan edecekler.
Bu grup ilginç ve oldukça heterojen.
İçinde sol liberaller, sağ liberaller, köle tüccarları, din tüccarları, şeriatçılar, enteller, danteller, yavşaklar dolu.
Meseleyi ele alış biçimleri baştan aşağı faul. Hatta ofsayt.
Olayı Türk gencin ırkçı yaklaşımına bağlamaya ve Türk ırkçılığı yaratmaya çabalıyorlar.
Oysa ortada ırksal bir mesele yok.
Mesele Türkiye’yi yöneten iktidarın göçmen meselesindeki basiretsizliğin sonucu.
Kimsenin Suriyeli göçmenleri suçladığı falan yok.
Tam aksine benim gibi düşünen pek çok kişi Suriyelilerle empati kurma, kendilerini onların yerine koyma çabasında.
Bu yüzden de sorunu yaratanı Suriyeli göçmenler olarak görmüyoruz. En azından ben öyle görmüyorum.
Sorun Türkiye’nin yönetilememesi, sorun Türkiye’nin bu büyük göç akınına karşı hiçbir akılcı önlemi ve çözümü olamaması.
Gazeteci Nevzat Çiçek bir süredir Suriye’nin diğer komşularındaki göçmenleri inceliyor.
Göçmenler konusunu bu ülkelerin nasıl ele aldığına bakıyor.
Dün bana söylediği cümle şuydu: “Türkiye düğmeleri baştan itibaren yanlış iliklemiş”
Kendisi daha detaylı yazıp anlatacaktır ama bizdeki başı boşluğun hiçbir yerde olmadığını görmüş.
Mesela Suriyeli göçmenlerin ülke nüfusuna oranla en yüksek oranda bulunduğu Ürdün’de Suriyeli göçmenlerin kamplardan çıkmaları yasak.
Ancak bir “Kefalet” ya da “Kefillik” sistemi ile çıkabiliyorlar.
Yani bir Ürdün vatandaşı kamptan çıkacak bir Suriyeliye kefil olursa ve geçimini temin edeceğine dair devlete garanti verirse.
Çalışmaları da aynı şekilde bir kefillik sistemine bağlı. Ve ancak “Belirli sektörlerde” çalışmalarına izin veriliyor.
Canlarının istediği işi yapmaları, ticarete girmeleri, şirket kurmaları falan mümkün değil.
Ürdün vatandaşlığına geçmeleri ise söz konusu değil.
Türkiye’deki gibi bir düzensizlik, bir başı boşluk başka hiçbir yerde yok anlayacağınız.
Türkiye’de olmayan bu bizim eleştirdiğimiz de bu.
Ben ve benim gibi düşünenlerin Suriyelilerle hiçbir derdi yok.
Demokratik olmayan rejimlerle yönetilen ve her an dış müdahaleye açık Ortadoğu ülkelerinde her birimizin her an mülteci olma potansiyeli barındırdığını bilmeyecek kadar cahil, bu insanları anlamayacak kadar insafsız değiliz.
Bizim derdimiz bu göç meselesine doğru düzgün yön veremeyen, basiretsizlik, bilgisizlik, cehalet ve beceriksizlik gibi nedenlerle bu göçü içinden çıkılmaz ve ülke güvenliğini tehdit eder hale getirip, şimdi de siyasi ve ekonomik koz olarak kullanmaya çalışanlarla.
Ve tabii bu meseleyi hiç ama hiç anlamayıp buradan bile bir Türk karşıtlığı çıkaran “Dahili ve harici” yavşaklarla ve köle tüccarlarıyla.
Afgan göçü meselesine gelirsek.
O apayrı bir iş.
Aslında bu meseleyi ABD’nin Yunanistan’a yığdığı onca askerle birlikte ele almak gerek.