Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gençler hatırlar mı, bilir mi bilmiyorum.

        Ama bizim yaştakiler gayet iyi bilir.

        Eski Türkiye’de, yani bu kadar “muhafazakar olmayan” Türkiye’de tek yayıncı olan TRT’nin televizyonunda senede bir gün, yılbaşı akşamları ekrana dansöz çıkabilirdi.

        Senede bir gece, o da yılbaşı gecesi ekrana çıkabilen bu dansöz genelde Nesrin Topkapı olurdu.

        Millet de niyeyse pek büyük bir heyecanla bu dansözü beklerdi.

        Bugünün “hayli” muhafazakar Türkiye’sinde ise ekranda dansöz görmek için yılbaşını beklemenize gerek yok.

        Cumhurbaşkanı’nın fikir, iktidar partisinin politika değiştirdiği anda yani sıklıkla ekranları dansözler dolduruyor.

        Üstelik eğlence televizyonlarını da değil, doğrudan haber televizyonlarını.

        Mesela düne kadar ben ve benim gibi düşünenler “Beyler herkesin çekip gittiği Kabil Havalimanı’nı savunmak için bizim Mehmetçiği niye riske atıyorsunuz. Bize ne Kabil Havalimanı'ndan. Evlatlarımızı bu kaosun içine sokmayın” derken ekranlara çıkıp bize demediğini bırakmayan ve neden Kabil Havalimanı’nda olmamız gerektiğini, büyük devletin orada olmasının zaruretini anlatan iktidar mütefekkirleri dün Saray’ın “Kabil Havalimanı’ndan çekileceğiz” açıklamasının ardından ekranlara koşup “Evet Kabil Havalimanı'ndan çekilmek çok doğru bir karar” demeye başladılar. Hem de büyük bir heyecan ve aşkla.

        REKLAM

        Gerçekten inanmışçasına.

        Keza ben ve benim gibi düşünenler “Bu mülteci akının altında kalacağız. Yapmayın. Bu akını durdurun. Yeter” diye çırpınırken ekranlara çıkıp bana “faşist” yaftası yapıştırdıktan sonra “Türkiye zaten bir göç ülkesidir. Buradaki herkes göçle geldi. Gelecekler tabii. Gelsinler. Gelmezlerse ekonomimiz çöker. Türkiye’nin büyümesi durur. Eğer biri gidecekse ilk Türkler gitsin” diye televizyonlarda yavşak yavşak sırıtanlar Cumhurbaşkanı’nın “Artık daha fazla göç alamayız” demesinin ardından yine televizyonlara koşup “Bu kadar göç olmaz. Türkiye kimsenin göçmen kampı değildir. Bu kadar göçmeni almamalıyız. Göçmenler de kimlermiş kardeşim” demeye başladılar.

        Eee, hadi şimdi "Büyüklerinize" de faşist desenize yiyorsa.

        Şaka gibi ama gerçekten durum bu.

        Bana inanmıyorsanız açıp bakın.

        Kendi adınıza gülün onlar için utanın.

        Ama şaşırmayın.

        Bunların alayı dün FETÖ’yü övüp, bugün FETÖ’ye sallayan ama yarın FETÖ ile AK Parti barışınca yeniden FETÖ’yü övmeye hazır tiplerdir.

        O kadar oynak, o kadar kıvraktırlar.

        İki şeyleri yoktur.

        Kendilerine ait fikirleri ve haysiyetleri.

        Nesrin Topkapı edebiyle mesleğini icra eden bir hanımefendiydi.

        Bunlarda ise edep namevcuttur.

        O yüzden sakın ola ki bunları Nesrin Hanım ile kıyaslamayın.

        MERAKLISINA NOT: Evet, belki inanmayacaksınız ama AK Parti iktidara gelmeden önce Türkiye’de televizyon vardı.

        Dön baba dönelim

        Dön baba dönelim
        0:00 / 0:00

        Birleşik Arap Emirlikleri…

        Düne kadar Türkiye’deki darbe girişiminin finansörüydü.

        Düne kadar Libya’da Türkiye’nin karşısındaki güçlerin arkasındaki destekti.

        Düne kadar dünyanın her yerinde Türk askerine kurşun sıkanların parasını ödeyendi.

        Düne kadar Suudi Arabistan’la elele vermiş Türkiye’yi bölmeye çalışandı.

        Düne kadar Türkiye’de AK Parti iktidarını düşürmeye çalışandı.

        Düne kadar Birleşik Arap Emirlikleri en büyük düşmandı.

        Ama şimdi her gün görüşülen.

        Öve öve bitirilemeyen.

        Niyeyse emirin güvenlik danışmanı vasıtasıyla Türkiye’de yatırıma hazırlanan bir büyük sermaye.

        Ve bu gidişle üç vakte kadar en kadim destekçimiz ve şeyhi en büyük “Dostum” olmaya hazırlanan bir ülke.

        Birleşik Arap Emirlikleri.

        Düne kadar ekranlarda Birleşik Arap Emirliklerine demediğini bırakmayan muhteşem yorumcular ve uluslararası ilişkiler uzmanı SETA’cılar.

        Haydi koşun ekranlara.

        Şimdi de Türk halkını Birleşik Arap Emirlikleri’nin ne kadar dost, kardeş ve bizim için önemli bir ülke olduğuna ikna etmeye başlayın.

        Hemen.

        İstanbul'a kaç taksi lazım

        İstanbul'a kaç taksi lazım
        0:00 / 0:00

        İstanbul’daki taksi sorunu ile ilgili laf çok ama sonuç yok.

        Dün Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan bilgi verdiler.

        İstanbul’da UKOME’deki Bakanlık temsilcisi atıl durumdaki 750 minibüsün ve 250 adet dolmuşun Taksi’ye dönüştürülmesi için onay vermiş.

        Yani demek istiyorlar ki, “İstanbul’da taksi sayısındaki artışı biz engellemiyoruz.”

        Bunun yanı sıra taksilerdeki sürücü ve kalite sorunlarını çözme görev ve sorumluluğunun da İBB’ye ait olduğunu uzun uzun anlattılar.

        Aksini söyleyen olmadığı için bu detaylara girmeye gerek yok.

        Taksilerin ve şoförlerin kalitesinden ve denetiminden İBB sorumlu.

        Ve hiçbir İBB bu görevi layıkıyla yerine getirmiyor.

        İBB’nin arttırmak istediği ama İBB içindeki muhalefetin izin vermediği taksi sayısını arttırma konusuna gelirsek, lafa değil sayılara bakmak lazım.

        Gündüz nüfusu göçmenlerle birlikte yaklaşık 20 milyonu bulan ve iki kıtaya yayılmış, bir ucundan diğer ucuna yaklaşık 80 kilometrelik bir mesafe bulunan ve toplamda 5 bin 300 kilometrekarelik bir alana yayılan İstanbul’da toplam 17 bin 395 taksi var.

        Bu sayıyı benzer kentlerle karşılaştıralım.

        Ortalama 11 kilometre çapında bir daire şeklindeki toplam alanı 105 kilometrekare olan Fransa’nın başkenti Paris’in toplam nüfusu 2,2 milyon kişidir. Paris’teki taksi sayısı ise 17 bin 137 adettir.

        İngiltere’nin başkenti Londra, Paris’ten daha büyüktür ve toplamda 1500 kilometrekarelik bir alana yayılır ve 9 milyon nüfus barındırır. Londra’daki toplam taksi sayısı 25 bin siyah taksi ve sayıları zaman zaman değişen ve dönemsel olarak belediye tarafından lisanslandırılan 100 bin civarı özel taşıyıcıdan oluşur.

        Bir diğer benzer kent New York’un kapladığı alan yaklaşık 1213 kilometrekaredir ve 14 bin sarı taksi 51 bin de lisanslı limuzin kentte hizmet verir.

        Elbette ki, bu kentlerin ekonomik potansiyelleri ve halklarının ortalama gelirleri İstanbul’dan katbekat fazladır.

        Ama ne olursa olsun İstanbul için 17 bin taksi çok ama çok yetersizdir.

        Ancak İBB de taksi sayısını arttırmaya çalışırken, taksi ve sürücü kalitesini de arttırmayı unutmamalıdır.

        Çok ayıp mı anneciğim!

        Çok ayıp mı anneciğim!
        0:00 / 0:00

        Annemin lafıdır.

        Ne zaman uygunsuz bir durum ortaya çıksa “Çok ayıp” der.

        Benim çocukluğumda İstanbul’un hemen her mahallesinde bir dispanseri bulunan, halkın, özellikle de az gelirlilerin ve nispeten mahrumiyet şartları altındakilerin sağlık hizmetlerini sağlamak üzere kurulmuş olan ama şimdilerde daha çok yardım faaliyetleri ile anılan Kızılay’da siyaseten atanmış yönetim kurulu üyelerine 1,5 yıl içinde 2,5 milyon TL “Huzur hakkı” ödenmiş.

        Fakir fukara, garip gurebaya hizmet için varolan bir kurumun profesyonel yöneticileri demiyorum, yönetim kurulu üyelerine 2,5 milyon TL ödeme.

        Acaba annem buna ne derdi?

        Çok ayıp zannederim yeterli olmazdı.

        MERAKLISINA NOT: Evet, Türkiye'de AK Parti'den önce de iyi kötü bir sağlık hizmeti vardı.

        Haksızlık

        Haksızlık
        0:00 / 0:00

        Teke Tek’e katılan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a haksız bir saldırı var iktidar kanadındakilerden.

        Neymiş ben “Projeleri sorunca hiçbir proje gösterememiş. Hiçbir şey yapmamış.”

        Yahu adam bir program boyunca yaptıklarını anlattı.

        Onlarca projeden bahsetti.

        Hatta ben de sonunda “Anladığım kadarı ile ilk iki yıl projeleri hazırlamakla, ikinci döneminiz ise bu projeleri hayata geçirmekle geçecek” dedim.

        O da “Evet, çünkü geldiğimizde hazırlanmış hiçbir proje ve plan yoktu. Mesela bir metro projesi, 1 günde hazırlanmıyor. Yüzlerce sondaj yapmak gerekiyor. Sonra da bunlara göre bir proje üretmek gerekiyor” dedi.

        Ama Yavaş’ın benim bir sorum üzerine aradığı bir görseli bulamaması üzerine “Bakın işte hiçbir projesi yok. Gösteremiyor bile” yaygarası başladı.

        Çünkü biz bazıları gibi konuğun hazırlatmış olduğu görselleri alıp, propaganda yayını yapmadığımız için, görseller yayın rejisinde hazır olmuyor.

        Konuk kendi gösteriyor gösterecekse. Yavaş da getirdiği onlarca görsel arasında aradığını hemen bulamadı, yayın da aksamasın diye daha fazla aramadı.

        Propaganda televizyonculuğuna alışkın olanlar ise bu durumu garipsedi.

        Kimseyi savunmak benim işin değil.

        Ama haksızlığa da tahammül edemem.

        Kusura bakmayın.

        NOT: Melih Gökçek’i de cevap hakkı doğduğu için Teke Tek’e davet ettik. Şu an müsait olmadığını, ilerleyen günlerde gelebileceğini söyledi.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Milletvekilleri trolleşmediği zaman.

        Diğer Yazılar