Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Afganistan karıştı.

        ABD’nin karıştırmak istediği her yerde kendini gösteren aktör bir kez daha ortaya çıktı.

        O aktörün adı Irak Şam İslam Devleti IŞİD ya da bizdeki adıyla DEAŞ.

        Önce Irak’ta ortaya çıktı.

        Sonra Suriye’de konsorsiyum kurdu.

        Şimdi Afganistan’da bombalarla kendini gösterdi.

        Dünkü patlamalarla kaç Amerikan askerinin öldüğü beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor.

        İster 1 ister 1000.

        Benim derdim orada ölen masum, sıradan Afganlar.

        Askerler savaşmaya gittikleri bir yerde öldüler.

        Afganlar ise evlerinde. Herkes ölen 13 Amerikan askerinden söz ediyor.

        Ben ise yüzü bulduğu söylenen Afganların ölümüne dertleniyorum.

        Ve şimdi ABD intikam alacağını söylüyor.

        Kim bilir kaç masum Afgan'ı daha öldürecekler.

        Arkasında bir kargaşa, bir pislik bırakmak istiyor ABD çok açık.

        Öyle olmasa yıllar önce tutuklanan ve BAE’de hapiste bulunan Taliban liderini serbest bıraktırır mıydı!

        Olacakları bile bile oradan apar topar çıkar mıydı!

        Niyet çok açık.

        Asya’nın göbeğinde istikrarsızlık istiyor.

        Ve şimdi kendi yarattığı IŞİD’e karşı ondan bundan yardım istiyor.

        Benim ABD’yi yönetenlere bir tavsiyem var.

        Eğer Afganistan’da IŞİD’e karşı bir mücadele yürüteceksiniz, o pis ve kanlı ellerinizi başta Türkiye’den ve NATO müttefiklerinizden çekin.

        REKLAM

        Yıllardır IŞİD ile mücadelesini öve öve bitiremediğiniz ve IŞİD ile mücadele etsin diye kurduğunuz bir PKK ordusu var.

        Siz ona YPG diyorsunuz.

        Alın onları Afganistan’a götürün.

        Besleme kahramanlarınız savaşsın orada.

        Bizim masum evlatlarımızın yakasından düşün.

        Sizden elektrik alamadım

        Sizden elektrik alamadım
        0:00 / 0:00

        Vatandaşın elektrik faturaları ile ilgili isyanı büyüyünce, ben de son üç yıllık elektrik faturalarımı dizdim önüme.

        Son üç yılın diyorum çünkü üç yıl önce evdeki tüm sıcak ışık kaynaklarını, tasarruf amaçlı lede çevirmiştim.

        O tarihi milat aldım.

        Tüketimler aylık bazda sabit.

        Bazı aylar artan, bazı aylar azalan faturalar var.

        Biraz da havalara bağlı olarak.

        Ama tüketim miktarı aylara göre üç aşağı beş yukarı sabit.

        Genel olarak düzenli bir artış eğrisi var.

        Ama bu eğri bu yaz başında fena halde bozulup dikleşmiş.

        Son birkaç ayda geçen yılın aynı dönemine göre katlanarak artan faturalar var.

        Hemen hemen iki katına yaklaşan bazen geçen artışlar.

        Şaşırdım mı!

        Hayır.

        Aksi olsaydı şaşırırdım.

        Bu yıl devletin satın aldığı elektriğin fiyatı son yılların en düşüğü olmasına rağmen böyle bir artışı normal bulmam için kafayı yemiş olmalıyım diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

        Bu artış elektrik üretiminden değil dağıtımından kaynaklanıyor.

        Dağıtım şirketlerinden.

        Bakın size çok basit bir hesap anlatacağım.

        Mesela İstanbul’un Avrupa yakasının elektrik dağıtımını yapan Bedaş’ı ele alalım.

        Bedaş 2012 yılında özelleştirildi.

        İlk özelleştirme girişimi başarısız olmuş, 6 milyar dolarlık teklifin sahibi parayı ödeyemeyince ikinci kez satışa çıkmıştı.

        İhaleyi, hayli yüksek bir fiyat veren Limak-Kolin-Cengiz Ortaklığı 1 milyar 960 milyon dolarlık fiyatla kazandı.

        2 milyar dolar olarak yuvarlayabileceğimiz bedel, o günün dolar kuru ile yaklaşık 3 milyar 600 milyon TL yapıyordu.

        Yine şirketin devlet tarafından belirlenen fiyat ve oranlarla kârı o tarihte yaklaşık yıllık 288 milyon TL idi.

        Düşük faizli ve yüksek değerli TL ortamında şirket 15 yıllık geliri ile borcunu ve faizlerini geri ödeyebiliyordu.

        Ancak o tarihten sonra Türkiye’de işler iyi gitmedi.

        Döviz kurları hızlı bir artış trendine girince sistem bozuldu.

        2 milyar dolarlık özelleştirme değeri bugünün kuruyla 17 milyar TL ediyor.

        Sadece kur farkından kaynaklanan artış 13 milyar TL.

        Borç 4 katından fazla artmış.

        Ama elektrik fiyatı ve şirketin komisyonu devlet tarafından belirlendiği için şirketin kârlılığı aynı oranda artamamış.

        15 yılda faiziyle geri ödenecek borcun sadece kur farkını ödeyebilme süresi 45 yıla çıkmış.

        Hadi bu arada kârlılığı da yüzde 100 artmış olsa borcu ödeme süresi hiç faiz ödemese 30 yıl.

        Artan faizleri de hesaba katarsan en az 40 yıl.

        Yani kur farkından oluşan bu zarar bu şirketleri teknik olarak batırıyordu.

        Devlet şimdi haliyle dağıtım şirketlerini kurtarmak için bu şirketlere ek kaynak yaratmak zorundaydı.

        Yani anlayacağınız ödediğiniz elektrik faturasındaki artışın pandemi ile falan alakası yok.

        Golü 10 yıl önce yediniz de haberiniz şimdi oluyor.

        Çok fazla da ağlamayın.

        Hele bir nükleer santral devreye girsin.

        Siz o zaman bakın elektrik faturalarınıza.

        O zamana göz yaşınız kalsın.

        Sağlık Bakanı hata mı yaptı!

        Sağlık Bakanı hata mı yaptı!
        0:00 / 0:00

        COVID 19 nedeniyle hayatını kaybeden 2 doktorun “Aşı olmayı reddedenlerden” olduğunu açıkladığı için Sağlık Bakanı Koca’ya saldırıyorlar.

        Doktorların “Kişilik haklarının ihlal edildiği” iddiası ile.

        Komik bir iddia.

        Eğer böyle bir açıdan bakmak gerekirse, o doktorların ya da herhangi bir başka kişinin COVID 19 nedeniyle öldüğünü açıklamak da kişilik hakları ihlali.

        “Bak aşı olmuş doktorlar da ölüyor” diyecek olan aşı ve bilim karşıtı aptalların bunu söylemesi serbest ama bunlar saçma sapan iddialarına gerçek dışı dayanak elde edemesinler diye “Aşısızdılar” demek kişilik hakları ihlali öyle mi!

        Hadi canım.

        Daha neler.

        O iki doktor, muhtemelen aşısız oldukları için öldüler ne yazık ki!

        Mensubu oldukları bilim dalına inansaydılar, büyük olasılıkla bugün aramızda olacaklardı.

        Belki yine hastalanacaklardı ama çok yüksek ihtimalle çok hafif atlatacaklardı.

        Aşı olmadıkları için atlatamadılar.

        Ve şimdi aşı karşıtları Bakan’a yükleniyor.

        Neden açıkladın diye.

        Oysa Bakan’ın yaptığı doğru olan.

        Bana göre tüm vakalardaki aşısız oranları açıklanmalı.

        Tüm ölümlerdeki aşısız oranları açıklanmalı.

        Tabii bu olay üzerine ben de Bakan’ı suçluyorum o ayrı.

        Açıkladığı için değil, aşı olmayı reddeden doktorları hala hastanelerde çalıştırdığı için.

        Hem onların hem toplumun sağlığı açısından aşı olmayı reddeden sağlık personeli ücretsiz izne çıkarılmalıydı.

        Bakan’ın hatası bunu yapmamak olabilir ancak.

        Ronald Perinçek

        Ronald Perinçek
        0:00 / 0:00

        Cumhuriyet Kadınları Derneği diye bir dernek, Doğu Perinçek’in dümen suyunda Talibancılık oynuyor.

        Neymiş ABD’ye karşı kazanmış.

        Hadi bunun bir ABD tezgahı olduğunu ve Taliban’ı ABD’nin var ettiğini bilmiyorsunuz.

        Yahu siz de mi kafayı toptan yediniz.

        Derneğin başkanı bir de profesör.

        Okumanın sadece cehaleti aldığının tipik bir örneği.

        Kadınlar ezilmiş, öldürülmüş, yaşam hakları ellerinden alınmış önemli değil.

        ABD’nin kaybetmesi önemli.

        Peki şunu da mı anlamıyorsunuz?

        Bu Taliban nedense hep emperyalistlerin işine yarayan bir alet.

        Yıllar önce Taliban kafasını destekleyen ve sonrasında Taliban'a, El Kaide'ye, IŞİD'e evrilecek o anlayışın kazanmasından mutlu olan Ronald Reagan’dı.

        Ruslar olmasın da kim olursa olsun diye.

        Şimdi bir şey değişti mi zannediyorsunuz?

        Bence yanılıyorsunuz.

        Bugün Doğu Perinçek, Ronald Reagan’la aynı çizgide buluştu.

        Olan budur.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Zayıf rakibe karşı galip gelmenin zaafları örttüğünü anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar