Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hırsızlık, yolsuzluk, çocuk tacizi, badeleme gibi konularda günah, haram ve yasak gibi mevzulara hiç ama hiç bakmayan ve bu konularda hiç ama hiç “fetva” vermeyen Diyanet İşleri Başkanlığı adlı kurum ne yediğimiz ve ne içtiğimiz ile yakından ilgileniyor.

        Bu konularda da sık sık “fetva” yayınlıyor.

        Diyanet’in savunması “Hırsızlık, yolsuzluk, haram yeme, çocuk tacizi, badeleme gibi konularda bize soru soran yok” olabilir ama toplumsal bir mesele ile ilgili fetva vermek için ille de soru sorulmasını beklemek gerekmez.

        Ama madem öyle ben Diyanet İşleri Başkanlığı'na sormuş olayım.

        “Sayın Diyanet, ihaleye fesat karıştırmak, yolsuzluk yapmak, rüşvet almak, kamu malını babamızın malı gibi kullanmak, eş dost kayırmak, liyakatsiz atamalar yapmak, çoluk çocuğa cinsel taciz ve tecavüzde bulunmak, kamuya ait para ile zengin bir hayat sürmek, badeleme adı altında cinsel ilişki kurmak haram mıdır değil midir?”

        Bu soruları bir kenara koyduktan sonra gelelim Diyanet’in “Deniz mahsullerinin yenilmesi ile ilgili” son fetvasına.

        Önce ilkesel bir durumu buraya koyalım.

        “Hiçbir fetva makamı, mezhep imamlarının öğretileri ile çelişen fetva veremez. Fetvayı ancak mezheplerin tutumlarına göre verebilir.”

        Yani Şafi mezhebinde serbest olan bir şeyi, Hanefi mezhebinde yasak olduğu için toptan yasak diye ilan edemez.

        Bu ilkenin bizim bugünkü “Cehil” Diyanet tarafından pek de kale alınmadığını da bilin ve fetvalarını da ona göre ciddiye alın.

        Gelelim başlıktaki soruya!

        Bu ciddi bir sorudur.

        Diyanet İşleri Başkanlığı’na soruyorum.

        Başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere, Osmanlı padişahları haram mı yiyordu!

        Osmanlı Sarayı’nda hangi yemekler nasıl yapılıyordu bilmiyoruz.

        Elimizde yazılı bir kayıt, bugüne gelmiş bir tarif yok.

        Ama Osmanlı Sarayı’nda nelerin tüketildiğini biliyoruz.

        Çünkü Saray’ın alışveriş kayıtları elimizde.

        Hem de Fatih’ten bu yana.

        Ve bu kayıtlara göre Osmanlı Sarayı’nda bol miktarda bizim Diyanet’e göre haram olan kabuklu deniz ürünleri, ıstakoz, karides gibi şeyler alındığını ve bunların padişahlar tarafından yenildiğini biliyoruz.

        Hele hele Fatih Sultan Mehmet zamanında bu deniz ürünleri tüketiminin çok yüksek olduğunu, Saray’a sürekli olarak bunların girdiğini ve Fatih Sultan’ın bu beslenme modeli nedeniyle çok genç yaşlarda Gut hastalığına yakalandığını ve ata binerken, çizme giyerken çok ıstırap çektiğini biliyoruz.

        Bu bilgiler ışığında bizim Diyanet’e göre Osmanlı padişahları haram yiyordu.

        Ama merak etmeyin bu Diyanet o gün var olsa idi bununla ilgili de fetva vermezdi.

        Onlar da rahat rahat yerlerdi.

        Çok Gül'erim

        Çok Gül'erim
        0:00 / 0:00

        Yakın zamana kadar AK Parti’ye yakın ya da AK Partili kiminle konuşsam Ahmet Davutoğlu’ndan da, Ali Babacan’dan da daha çok kızdıkları tek bir isim vardı: Abdullah Gül.

        Gül’e çok açık biçimde “hain” damgası yapıştırıyorlardı.

        Bunu yapanlar arasında liberal siyasal İslamcılar da vardı, özgül ağırlık sahibi eski Milli Görüşçüler de.

        Hepsinin üzerinde ittifakla birleştiği “hain” Abdullah Gül idi.

        Dahası eski Cumhurbaşkanı’nın ne dış bağlantılı olduğu kalıyordu ne Kraliçe’nin adamı olduğu ne de dışardan maddi destekle beslendiği. Üzerine bir de yolsuzluk iddialarını koyuyor, oturduğu evin değerinden söz ediyor, hala kamudan beslendiğini söylüyor, demediklerini bırakmıyorlardı.

        Her türlü hakaret serbestti kendisine.

        Ve şimdi birdenbire Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinden sonraki Cumhurbaşkanı adayı olarak Gül’ü gösterebileceği, Gül’le gizli bir görüşme yaptığı, Gül ile İngiltere yıllarından mektep arkadaşı Milli Savunma Bakanı Akar’ın sık sık görüştüğü haberleri ortalığa saçıldı.

        Bu haberler doğru mu, değil mi bilemem.

        Ama siyasette her şeyin mümkün olduğunu bilirim.

        Siyasetçiler varlıklarını sürdürebilmek için her şeyi yapabilirler.

        Hele hele Siyasal İslamcılar.

        Eğer ki böyle bir durum ortaya çıkar ise, yani Abdullah Gül, AK Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı falan olur ise çok Gül’erim.

        Ve bugün Gül’e hakaret yarışına girenlerin övgü yarışlarını da kahkahalarla izlerim.

        Yazık o pusetteki çocuğa

        Yazık o pusetteki çocuğa
        0:00 / 0:00

        Sıklıkla düşündüğüm bir şeydir aslında.

        Sokakta ne zaman kaba saba, terbiyesiz, terbiye almadığı her halinde belli, insanı ürküten tavırlı birini görsem hep merak ederim.

        “Bu tipler nasıl bir ailede yetişti? Nasıl bir ortamda büyüdü? Bu kadar kaba ve terbiyesiz olmak nasıl mümkün olabiliyor? Böyle bir öküzü kim yetiştirebilir?” diye.

        Çok şükür yanıtını öğrendim.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir kadına selam verdikten sonra aldığı tepkiyi muhtemelen izlediniz.

        70 yaşlarında yaşlı başlı bir adam, Allah'ınselamını veriyor.

        Kadının tepkisi korkunç.

        Çocuğa dokunma, yürrü, hadi git. Kaba bir tonlama. Pis bir tavır.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nu ya da herhangi birini sevmeyebilirsiniz.

        Çocuğunuza elini sürmesini de türlü nedenle istemeyebilirsiniz.

        Ama bunu “insan gibi” ifade edebilirsiniz.

        “Beyefendi sizden ve temsil ettiğiniz siyasi görüşten pek hoşlanmam. Lütfen çocuğuma da dokunmayın. Sizinle konuşmak dahi istemiyorum” diyebilirsiniz.

        Ama yürrü, hadi, elleme çocuğu falan.

        Çok üzüldüm.

        Ama Kılıçdaroğlu için değil.

        O pusetteki çocuk için üzüldüm.

        Böyle bir annenin elinde, böyle bir edeple büyüyecek.

        Yazık.

        Sonra sizin binbir özenle yetiştirdiğiniz evlatlar, bu kadının yetiştirdiği çocukla karşılaşacak sokakta.

        Onlara da yazık!

        ABD silahları teröristlere

        ABD silahları teröristlere
        0:00 / 0:00

        ABD’nin Afganistan’dan çekilirken arkada bıraktığı ağır silahları ve mühimmatı geçmişte yaptığının aksine imha etmemesi ve Taliban’ın kullanımına terk etmesi herkesin dikkatini çekmişti.

        Bu bile ABD’nin çekilmesinin iyi niyetli bir çekilme olmadığının göstergesi idi.

        Ve İngiliz basınının iddiasına göre ABD’nin geride bıraktığı silahlar şimdiden Taliban’ın eline geçti ve Taliban militanları bu silahları terör örgütlerine satılmak üzere Pakistan’a sevk etmeye başlamış bile.

        Zaten ABD politika olarak dünyanın her yerinde teröristleri silahlandırmaya meraklı bir ülke.

        Bu durumdan rahatsız olduklarını hiç ama hiç zannetmiyorum.

        Çünkü nerede terör var ise orada ABD var.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Doktorlara döner sermaye kazığı atmak için hiç değilse pandeminin bitmesi beklendiği zaman.

        Diğer Yazılar