Şurası çok açık ki, Türkiye’nin “Değerli yalnızlık” olarak nitelediği uluslararası pozisyonu kolay kolay değişeceğe benzemiyor.
Gerek yakın çevremizdeki ülkeler, gerekse uzak çevremizdeki ülkeler giderek Türkiye’nin sorunlu olduğu ülkelerle ittifaklar kurmaya başlıyorlar.
Özellikle Yunanistan’la.
Bizimle müttefik görünenler, bile ittifak için Yunanistan’ı seçiyorlar.
Mısır’ın da durumu farklı değil.
Pek yakında Esad’lı Suriye’nin bile Türkiye’den daha fazla müttefiki olursa kimse şaşırmasın.
Sorunlu ülkelerle yeniden yakınlaşma çabalarımız ise beklenen hızla sonuç vermiyor.
Bunun temel nedeni ise ekonomideki hızlı bozulma ile hemen hemen aynı.
Bugün Türk ekonomisinin en önemli sorununun “güven” olduğunu hangi ekonomiste sorsanız söylüyor.
Ekonominin kurumsal bir tavır ile değil, bireysel bir anlayış ile yönetilmesinin yarattığı güvensizliğin bir benzeri dış politika için geçerli.
Türkiye ile tutarlı ve güvenilir bir ilişki kurulamayacağına ilişkin bir inanç hakim.
Bunu iktidarı destekleyen gazetelere baktığınız zaman bile görebiliyorsunuz.
En basit ve en yakın örnek ile düne kadar yerin dibine sokulan Biden ve neredeyse en büyük düşman ilan edilen ABD bir görüşme sonrası birdenbire en yakın dost ve yeniden müttefik olabiliyor.
Ancak bunun kaç gün süreceği belirsiz.
Bu dönüşün neden yapıldığı da.
ABD hala PKK/YPG destekçisi, hala F 35’leri vermiyor, hala F 16’ları verme ihtimali zayıf, hala Yunanistan’da Türkiye’ye yönelik bir üs kuruyor.
Hal ABD ile böyle olunca, başkaları ile nasıl olur onlar da tahmin edebiliyor.
Keza, bir gün önce sınır dışı edilecek büyükelçilerden söz ediliyor, ertesi gün olmayan bir özüre dayanılarak bundan vazgeçiliyor.
Kurumsal olmaktan çok uzak ilişki anlayışı ve tutarsızlık Türkiye’yi değil, Türkiye’nin saygınlığını yok etmeye doğru gidiyor.
Türkiye kendini güçlü gibi göstermeye çalışırken, kurumsal olmaktan uzak bu tavrı ile aslında hasımlarını güçlendiriyor.
Aynen ekonomide de kurumsal olmaktan uzak tavrının yabancı paraları güçlendirdiği gibi.