Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        TOGG’un önce Gemlik’teki fabrika inşaatını ardından da Bilişim Vadisi’ndeki merkezini gezimle ilgili izlenimlerimi dün yazdım.

        Sağ olun sizler de belli ki merakla okudunuz.

        Dünkü uzun yazıya koyamadığım bazı bilgilerle bugün de biraz devam etmek istiyorum.

        TOGG’un Türkiye’de ürettiği ilk şasi, motor ve pillerden oluşan araç bazı, üzerine koyulan derme çatma bir kaporta ile teste yollandı.

        Bu tüm otomobil üreticilerinin geliştirmekte oldukları araçlar için yaptığı bir uygulama.

        Aracın altyapısı, şasi ve süspansiyonu böylece test edilir ve bu araca “Mule” yani “Katır” denir.

        TOGG’un “Mule”u da MIRA’ya (Motor Industry Research Association) yol testlerine gönderilmiş.

        MIRA’nın İngiltere’deki test yollarında yapılan denemelerden sonra altyapı ile ilgili rapor oluşturulmuş.

        MIRA’ya göre, TOGG’un Mule’u şimdiye kadar denedikleri en hazır Mule olmuş.

        Tabii bana bunu söyleyen TOGG yöneticileri. Kulağımla duymadım.

        TOGG çalışanlarını epey üzen bir gelişmeye de ayrıca değinmek istedim.

        TBMM’de gündeme getirilen “plaka” meselesine.

        TOGG’un test araçları yasa gereği trafikte tescil edilmek zorunda, yani plakalanmak zorunda.

        TOGG’un şu anki merkez adresi İstanbul’da göründüğü için, araç plakaları da haliyle 34 olarak çıkmış.

        REKLAM

        Bursa milletvekilleri de buna tepki gösterip, “Üretim Bursa’da, plakalar niye İstanbul” demiş ve bunu TBMM gündemine kadar getirmişler.

        Memleketin bunca meselesi varken, sorun diye bunu TBMM’ye taşımak bana göre komik ama milletvekillerinin bir bildiği var herhalde.

        Bu TOGG yönetimini çok üzmüş.

        “Biz Bursa şirketiyiz. Merkezimizi Gemlik’e taşır taşımaz bütün plakalarımız da 16 olacak” diye garanti verdiler.

        Ve bu vesile ile Gürcan Karakaş bir de çağrı yaptı.

        Bir TBMM heyetini TOGG’a davet ediyor.

        Tüm partilerden temsilcilerin olacağı bir grubu ya da en azından TBMM Sanayi, Ticaret, Bilim ve Teknoloji Komisyonu üyelerini TOGG’da ağırlamak, hem merkezi hem de fabrikayı göstermek, hangi aşamada olduklarını anlatmak istiyor.

        Bence çok medeni bir teklif.

        Kamunun büyük destek verdiği bir projenin ne durumda olduğunu görmek, halkın temsilcilerinin hakkı olmalı.

        Siyasetçi vatandaşa hakaret edemez, nokta!

        Siyasetçi vatandaşa hakaret edemez, nokta!
        0:00 / 0:00

        İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın kendisine tepki gösteren ve şehit yakını olduğu söylenen bir kişiye küfür etmesine karşı ne düşünüyormuşum!

        Bazı okurlar ya da troller gerek Habertürk’e yolladıkları mailler gerekse sosyal medyadan bunu soruyorlar.

        Ne düşünmemi bekliyorsunuz Allah aşkına!

        “Ağzına sağlık” mı diyeceğim!

        Tabii ki rezalet.

        Hem de büyük rezalet.

        Söyleyen ya da söylenen kişiden bağımsız olarak düşüncem şudur.

        Halk içine çıkan, halka karışmayı bir üslup olarak benimseyen siyasetçiler, sinirlerine hakim olmayı da bilmeliler.

        Bırakın şehit yakını falan olmayı, bir siyasetçi ister bakan olsun, ister milletvekili olsun veya görevi ne olursa olsun vatandaşa hakaret edemez.

        Vatandaşa ve yakınlarına söz söyleyemez.

        Vatandaşı yollarda dövemez, dövdüremez, tekmeleyemez, tokatlayamaz, fiske bile vuramaz.

        Sinkaflı veya sinkafsız küfür edemez.

        Bunlar çok açık provokasyon bile olsa, ki olabilir, muhtemeldir ve o da siyasetin çirkin de olsa bir parçasıdır, vatandaşla itişemez.

        Fikir tartışmasının ötesine geçemez hatta doğrusu ayak üstü fikir tartışması bile yapmamasıdır.

        Sonuç olarak Lütfü Türkkan haksızdır.

        İster bazılarının dediği gibi İstanbul Beyefendisi olsun, ister külhanbeyi olsun fark etmez.

        REKLAM

        Haksızdır.

        Sinirlerine hakim olamayan siyasetçi sokağa çıkmamalıdır.

        Tabii sinirlerine hakim olamayan siyasetçiler de kimliğine de bakılmadan eleştirilmelidir.

        Benim siyasetçim hakaret edebilir ama seninki edemez diye bir anlayış da olmamalıdır.

        Değil mi arkadaşlar!

        Emekli MİT'çinin MİT'te işi ne

        Emekli MİT'çinin MİT'te işi ne
        0:00 / 0:00

        Deli saçmalarına yanıt verip vermemek konusunda bazen kararsız kalıyorum.

        Genelde ciddiye almamak gerektiğini düşünüyor ve abuk sabuk kişilerin zırvalarını duymazdan geliyorum ama bu kez bazıları bunu kullanmaya kalkıyor.

        O yüzden bu haftanın zırvasına küçük de olsa bir yanıt vermek lazım.

        Geçmişte Habertürk’te çalışmış bir muhabir sosyal medya hesabından kendisinin işten çıkarılmasını beni MİT’e çağıran eski MİT Müsteşar Yardımcısı Mikdat Alpay’ın söylediğini ve benim de bunun üzerine kendisini işten çıkardığımı yazmış.

        Bunu da ona son görevi kumarhaneler kralı Sudi Özkan’ın korumalığını yapmak olan bir eski ve şaibeli MİT mensubunu söylemiş.

        Bu zırvaya yanıt vermek ihtiyacı hissetmemin nedeni, bu eski MİT’çi ne zaman ortaya atılsa ve ortalığı karıştırmaya kalkışsa, Türkiye’de işler karışır, tatsız olaylar olur.

        Lube Ayar Habertürk’te çalıştığı dönemde “Daha önce elimde olan ve hiç kimsenin yayınlayamadığı haberleri burada yayınlayabildim” demiş bir muhabirdi.

        Ancak daha sonra çalıştığı yöneticiler, Lube Ayar’ın büyük bir spor kulübü başkanı ile çok yakın ilişkisi nedeniyle neredeyse onun sözcüsü ve özel muhabiri gibi davranmaya başladığını belirterek. O kişi ile ilgili haberlerini ve yazılarını şüpheyle karşılamaya başladılar.

        Bu kişiyle ilgili haberlerini haber masasından uzak tuttular.

        Lube Ayar da bir süre sonra istifa etti.

        Yani işten atılma kararını veren ben değilim, kendisi.

        Kendisini işten çıkarmamı isteyenin MİT müsteşar yardımcısı Mikdat Alpay olduğu iddiası ise komik.

        Habertürk’ün kuruluş tarihi 2009.

        İlk yayını 2009 1 Mart günü.

        Tam ne zaman Habertürk’ten ayrıldı hatırlamam mümkün değil ama bu hanımefendi de muhtemelen 2011 yılı sonlarında ayrıldı.

        Beni MİT’e çağırarak “Lube Ayar’ı kovun” talimatı verdiği öne sürülen Mikdat Alpay ise Habertürk gazetesi kurulmadan yıllar önce emekli olmuştu.

        Yani Lube Ayar ve onu kullanan eski MİT’çiye göre emekli olmuş bir MİT mensubu, beni MİT’e davet etmiş ve bir muhabirin işine son vermemi söylemişti.

        Komik ötesi, saçma ötesi bir iddia anlayacağınız.

        Böyle bir saçmalığa, araştırmadan, o sırada kim hangi görevde bakmadan, işine geldiği için, kendisini gündeme taşıyacağı için inanan bir muhabirin Habertürk’ten ayrılmış olması ise Habertürk adına bir kayıp değil kazanç olmuş.

        Kendisine teşekkür ederim ve kullanışlı bir muhabir olmaktan artık vazgeçmesini tavsiye ederim.

        Tabii bu muhabirin bunu gündeme getirmesinden sonra yabancı fonlarla beslenen ne kadar site ve gazeteci varsa hepsinin de “Acaba” diye araştırmadan bunun üzerine atlaması da ayrı bir mesele.

        Ona da bir ara değiniriz.

        NOT: Bu arada şunu da söyleyeyim. Gazetecilere dava açmayı pek sevmememe rağmen avukatlarım Lube Ayar'ı bugün mahkemeye veriyorlar. Deli saçması iddialarını kanıtlaması için kendisine bir fırsat tanımaya karar verdim. Mahkemeye gelsin ve belgelerini, tanıklarını sunsun. İnsanlara iftira atmak bu kadar kolay olmamalı.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Havanın puslu olduğunu çakalların ortaya çıkmasından anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar