O da tutmazsa sıra Meclis'e mi gelecek!
AK Parti’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki 50 artı 1 şartından uzunca bir süredir rahatsız olduğunu ve AK Partililerin çeşitli mahfillerde "Oyuna getirildik” dediklerini biliyorduk.
Parti güç kaybettikçe bu rahatsızlık doğaldır.
Şimdi muhtemelen “50 artı 1 şartı kalksın. Seçimi ilk sırada tamamlayan Cumhurbaşkanı olsun” arayışı içindeler.
“Nasılsa 1 geliriz” diye düşünmelerinin nedeni ise tahmin edebileceğiniz gibi Kemal Kılıçdaroğlu.
Haksız da sayılmazlar.
Başkanlık sistemini aynen koruyarak 50 artı 1 sistemini değiştirecek bir Anayasa değişikliğini bırakın meclisten geçirmeyi, referanduma götürecek sayıyı bile bulmaları pek mümkün görünmemekle beraber, yine de böyle bir olasılık var.
Diyelim ki, AK Parti bunu başardı ve 50 artı 1 şartını ortadan kaldırarak yüzde 30 ile Cumhurbaşkanlığını kendi adayına kazandırdı.
Kemal Kılıçdaroğlu aday olmadıkça o bile zor ama diyelim ki oldu.
Yüzde 30 ile seçilen başkan, TBMM’de karşısında yüzde 70’lik bir muhalif cephe bulacak.
İstediği hiçbir yasayı geçiremeyen, tüm kararnameleri TBMM’den dönen, Sayıştay raporlarının önem kazandığı, TBMM denetiminin üst düzeyde etkili olduğu bir durumla karşı karşıya kalacak.
Yani başkanlık sisteminin getirdiği iddia edilen tüm avantajlar ortadan kalkacak.
Ya da şimdi olduğu gibi bir koalisyon durumu oluşmak zorunda kalacak, değişen hiçbir şey olmayacak.
Bu iyimser düşünce.
Kötümser yaklaşım ise şu.
Yüzde 30 ile seçilen başkan, güçlü muhalefet nedeniyle iktidar gücünü kullanamayınca bu kez TBMM’yi suçlamaya başlayacak.
Mesela doların yükselmesinden, ekonominin çökmesinden bu kez de TBMM’ye sorumlu tutacak ve böyle bir muhalefetle ülkenin yönetilemeyeceğini söyleyecek.
Bir sonraki adım “TBMM’nin de kapatılması” mı olacak?
2028 seçimleri öncesinde de “TBMM’nin ortadan kaldırılması” talebini mi konuşuyor olacağız!