Metin Gürcan.
1998 yılında teğmen rütbesi ile katıldığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 17 yıl görev yapmış.
Aldığı eğitim, katıldığı kurslar, yollandığı görevler onu akademisyen bir asker olarak öne çıkarmış.
TSK mensubu iken, Avrupa’nın ve Amerika’nın çeşitli üniversitelerinde araştırmacı olarak görev almış.
Tezler yazmış, doktora yapmış.
2015 yılında kendi isteği ile emekli olmuş.
Sivil hayata geçtikten sonra benzeri pek çok asker gibi, strateji, uluslararası ilişkiler, bölgesel meseleler üzerine danışmanlık yapmış, farklı kişi ve kurumlara çalışmış.
Arada bol bol televizyon programlarına katılmış, “stratejist” olarak ün kazanmış.
Böyle pek çok genç eski asker var.
Gürcan da bunlardan biri.
Ben de kendisini zaten televizyonlardan tanıyorum, pek çoğumuz gibi.
Emekli TSK mensubu Metin Gürcan, gözaltına alındığında, ne yalan söyleyeyim ben de pek çoğumuz gibi, bunu son dönemlerde muhalif fikirler savunmasına ve DEVA Partisi’nin kurucular kurulunda yer almasına bağladım.
En azından aklımda böyle bir şüphe oluştu diyeyim.
Ancak dün elime Habertürk Ankara Temsilcisi Yardımcısı Fevzi Çakır’ın haberinde detaylarıyla okuduğum Gürcan’ın ifade tutanağı geçti.
Elbette tutanağı aynen yayınlayacak halim yok.
Zaten yasal olarak da mümkün değil.
Ancak gördüğüm kadarı ile Metin Gürcan uzun süreli bir takibe uğramış.
İzlenmiş, ilişkileri ve buluşmaları takibe alınmış, daha sonra bu buluşmalar teknik takiple dinlenmiş, görüntülenmiş.
Suça konu olan bölüm ise Gürcan’ın bir Güney Avrupa ülkesi diplomatıyla gerçekleştirdiği buluşmalar.
Ayda bir kez Ankara’da bir otelin lobisinde buluşmuşlar.
Gürcan kendisine gelişmelerle ilgili bilgi vermiş, diplomat sorular sormuş, bu sorulara yanıt vermiş. Bir sonraki buluşmaya bu yanıtları toparlamış götürmüş.
Bazen de bir otomobil içinde buluşmuşlar, konuşmuşlar, evrak alıp vermişler.
Bu çalışmaları karşılığında diplomattan her seferinde zarf içinde 400 dolar para almış.
Takip son derece detaylı bir çalışma olduğu için, Gürcan da bunları reddetmiyor.
“Ben rapor hazırlarım ve bunları yayınlarım. Devletin gizli bilgilerine erişmem mümkün değil. Verdiğim bilgiler açık kaynaklardan elde ettiğim, herkesin ulaşabileceği bilgilerdir. Ben bunlara sadece kendi yorumumu da katarım. Benim mesleğim bu zaten” diye ifade vermiş.
Bundan sonrası yargının konusu.
Gürcan’ın verdiği bilgiler devlet sırrı niteliğinde midir, gizli bilgi midir, ortada bir suç var mıdır bunu yargı tespit eder.
Suç var ise cezasını da yargı verir.
Ancak konu siyaseten taşınabilir bir yük değildir.
Bir siyasetçinin, Türkiye’nin geleceğinde rol almaya talip birinin profesyonel olarak hizmet satması başka bir şeydir, bir yabancı diplomattan zarf içinde gizlice para alması başka bir şeydir.
Verdiği bilgiler gizli olmasa bile, tipik bir “eleman” görüntüsüdür.
Kanunen suç olmasa bile, siyaseten kabul edilemez bir durumdur.
Elbette DEVA Partisi kurucular listesini verirken bu durumdan haberdar olmayabilir.
Zaten Türkiye’nin en yüksek yargı organları bile kuruculuğunu kabul ettiğine göre, o gün için bu bilinmeyen bir durumdur ve bu yüzden DEVA Partisi’ni suçlayamayız.
Ama artık bilinen bir durum haline geldiği için, Metin Gürcan taşınabilir bir yük değildir.