Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Belli ki, Türkiye Futbol Federasyonu Galatasaray ile köprüleri attı.

        Galatasaray Lazio’yla berabere kalıp Avrupa Ligi’nde gruptan lider çıkarak son 16 takım arasına kaldı biliyorsunuz.

        Aynı gece Fenerbahçe de Avrupa Ligi’nden elenip UEFA Konferans Ligi'ne gitti.

        Bu sonuçlar üzerine TFF iki ayrı açıklama yaptı.

        Galatasaray’la ilgili açıklamada sadece sonuç verildi.

        Ne bir tebrik ne bir teşekkür, ne de gelecek için bir başarı dileği.

        Fenerbahçe’ye ise ülke puanına katkılarından ötürü teşekkür edildi ve Avrupa’da bundan sonraki maçları için başarılar dilendi.

        Federasyonun internet sitesinden yapılan bu yayın üzerine kıyamet koptu.

        Çok açık biçimde Galatasaray’ın ve Galatasaraylıların damarına basılıyor, TFF Galatasaray ile dalga geçiyordu.

        Tepkiler büyüyüp, rezillik ayyuka çıkınca TFF’nin resmi internet sitesinde mecburen Galatasaray’a da başarılar dileyen bir açıklama geç saatlerde koyuldu ve hal böyle olunca Galatasaray’la ilgi iki ayrı haber görünürken, Fenerbahçe ile ilgili tek bir mesaj oldu sayfada.

        Yani diyeceğim o ki, Galatasaray Spor Kulübü yönetimi bu federasyondan adalet falan beklemesin.

        Belli ki Federasyon en büyük ortaklarından birine savaş açmış.

        Galatasaray naklen yayın havuzundan çıkmak ve gerekirse ligden çekilmek dahil her türlü opsiyonu düşünmeye başlamalı.

        Katar'la masada ne olabilir!

        Katar'la masada ne olabilir!
        0:00 / 0:00

        Yaş ilerleyince geçmiş dün gibi geliyor ama aslında yıllar olmuş, bu köşede Türkiye’nin “ikircikli” dış politikasının Akdeniz’deki yansımalarını yazalı.

        Çok havalı çok atarlı günleriydi memleketin.

        Kıbrıs ve çevresindeki sularda kuş uçurmuyorduk.

        Petrol ve doğalgaz aramaya gelen İtalyan, Fransız gemilerini kovaladığımız, buralardaki haklarımızı kimseye yedirmeyiz dediğimiz günlerdi.

        Buralarda Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile işbirliği yaparak hidrokarbon arayan herkese posta koyuyorduk.

        Balık yüzdürmüyorduk o sularda.

        Ama o da ne!

        Yabancı kaynakları takip ederken karşıma ilginç bir haber çıkmıştı.

        Bizimle işbirliği yapmayan kimseye kuş uçurmadığımız, balık yüzdürmediğimiz “münhasır ekonomik bölgemizde” ilginç bir gelişme olmuştu.

        İtalyan’ı, Fransız’ı sokmadığımız sulardaki petrol ve doğalgazı çıkarmak için bir anlaşma imzalanmıştı.

        Katar Ulusal Petrol Şirketi ile ABD’li petrol devi Exxon Mobil ile ortak bir anlaşma imzalamıştı. Üçüncü ortak ise Kıbrıs Rum Kesimi idi.

        Anlaşma töreninin fotoğraflarını bile yayınladım burada.

        Çıt çıkmadı.

        Kafalar kuma gömülmüştü.

        Ortalıkta muhalefet diye dolaşan partilerden de ses seda gelmemişti.

        Atarlı iktidarımız ise konu Katar olunca derin bir sessizliğe gömülmüştü.

        Kuzey Kıbrıs’ın çıkaracağı doğalgazın yine Katar merkezli AEB’nin Avrupa’ya taşıyacak bir boru hattı inşa etmesine bile sesimizi çıkarmıyorduk.

        Bu konuyu defalarca gündeme taşıdım.

        Çok daha önemli konularla uğraşan medyamızın “sözde” muhalifleri bu konuya hiç ilgi göstermediler.

        Keza muhalefet partileri de.

        Ben defalarca yazdım, yazdım, yazdım.

        Hatta “Biz düşmanlarımızdan korunuruz, bizi dostlarımızdan koruyun” diyerek Katar’a dikkat çektim.

        Ve şimdi duyuyoruz ki, Katar, Kıbrıs Rum Kesimi ve Exxon ile ikinci bir anlaşma daha imzalamış.

        Yine bizim de bir zamanlar hak iddia ettiğimiz sular için.

        Tam da bizim Türkiye’de Katar’a Aselsan mı satıldı, Havelsan mı, yoksa TAİ mi diye tartıştığımız günlerde.

        İktidar bu iddiaları yalanladı.

        Peki acaba Katar’la varılan anlaşma, Katar-Kıbrıs Rum Kesimi ortaklığına sessiz kalmak üzerine mi!

        İnşallah masada olan şey bir "konsept" değildir.

        Sağlıkta kriz kapıyı açtı

        Sağlıkta kriz kapıyı açtı
        0:00 / 0:00

        Ben baştan söyleyeyim de, sonra neden söylemedin olmasın.

        Sağlıkta büyük bir kriz kapıda.

        Yok yok bahsettiğim kriz tıp eğitiminde ve sağlık sisteminde yapılan hatalı uygulamalardan dolayı 10-15 yıl sonra doğru düzgün doktor bulamayacak olmamız değil.

        O da bir gerçek ama kısa vadeli sorunumuz değil.

        O daha çok çocuklarımızın sorunu olacak.

        Bahsettiğim sorun çok daha yakın.

        Pek yakında sağlıkta ortaya çıkacak olan sorun sağlık malzemesi ve ilaç sıkıntısı.

        Tıbbi malzeme üreticileri ve ithalatçıları ile Sağlık Bakanlığı ve Maliye üçgenindeki ödeme sorunu zaten biliniyordu ama idare ediliyordu.

        Şimdi bu sorun çok daha derin bir biçimde ortaya çıkacak.

        Kurlardaki hızlı yükseliş, TL’nin çok hızlı değer kaybı nedeniyle sağlık malzemesi satıcıları artık satış yapmamaya başladılar.

        Hem tahsilat sorunları hem de TL’nin hızlı değer kaybı nedeniyle artık fiyat belirleyemez, peşin parayla alım yapmak isteyen müşterilerine bile ürün tedarik edemez oldular.

        En azından kurlar stabil hale gelinceye kadar ithalatı durdurdular.

        Pek yakında hastaneler ameliyat yapamayacak, hasta bakamayacak hale gelirse kimse şaşırmasın.

        Kriz kapıda.

        Aynı durum ilaçlar için de geçerli.

        Özellikle düşük fiyatlı, ucuz ilaçlar yavaş yavaş piyasadan çekilmeye başlandı.

        Üretilmiyor, getirilmiyor, piyasaya verilmiyor.

        SGK’li hastalardan eczanelerde istenen fark bedelleri giderek artıyor.

        Önceki gün bir emekliden toplam 850 TL’lik ilaç için 375 TL fark istenince, adamcağız ilaçları alamadan “Kızım benim toplam maaşım 1600 TL. Nasıl bu parayı veririm” diyerek eczaneyi terk etti.

        Pek çok ilacı zaten sistem onaylamıyor.

        Ve belli ki sağlıktaki çok yönlü bu kriz büyüyerek sürecek.

        Kim bilir belki bizi Allah bir de böyle sınıyordur.

        Yönetenlerin hatası olacak değil ya!

        İyi olursa benden

        İyi olursa benden
        0:00 / 0:00

        Dolar 1,5 TL iken.

        Yollar yapılırken.

        Köprüler yapılırken.

        Havaalanları yapılırken.

        Şehir hastaneleri dikilirken.

        Herkesin ev aldığı iddia edilirken.

        Her evin önünde iki otomobil olduğu söylenirken.

        Memlekette bolluk bereket var denilirken.

        Buzdolabı ve çamaşır makinası satış rakamları övünerek açıklanırken.

        Enflasyon tek haneli iken.

        Tüm bunları yapan AK Parti idi.

        Dolar 15 TL’ye yaklaşınca.

        Yolların, köprülerin, şehir hastanelerinin paraları nasıl ödenecek diye sorulmaya başlanınca.

        Vatandaşın alım gücü yerle bir olunca.

        Çoğunluk el arabası bile alamayacak hale gelince.

        Fiyatlar arşı alaya yükselince.

        Her şeyin bereketi kaçınca.

        Bunu yapan ve isteyen Allah.

        Tam bir “İyi olursa benden kötü olursa Allah'tan” durumu.

        Belli ki bu söylem bize değil her şeyi dine bağlayanlara.

        Peki o zaman bu “inançlı” insanlar sormazlar mı, “Ne yaptınız da Allah böyle bir sınav yapmak zorunda kaldı” diye.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Hakkını veremediğimiz koltukları işgal etmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar