Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Millet faiz düştükçe faiz lobisi kaybediyor zannediyor galiba.

        Oysa durumun hiç de öyle olmadığını yazdım defalarca.

        Düşen faiz, faiz lobisine ödenen faiz değil.

        Düşen faiz Merkez Bankası’nın politika faizi.

        Diğer her türlü faiz durduğu yerde duruyor.

        Hatta artıyor.

        Şirketleri falan bir kenara bırakalım, Türkiye’de en düşük faizle kim borçlanabilir?

        Tabii ki devlet, yani Hazine.

        Merkez Bankası faizi 14’e düşürünce Hazine 14’le mi borçlanıyor zannediyorsunuz.

        Komik olmayın.

        Merkez Bankası faizi düşürünce, TL güçsüzleştiği için Hazine giderek artan bir faiz ile borçlanıyor.

        Merkez Bankası’nın faiz indirimleri, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin faiz yükünü arttırıyor.

        Merkez Bankası faiz indirmeye başladığı günden bu yana Hazine’nin borçlanma faizleri yaklaşık 4 puan arttı.

        Şu anda siz faizi yüzde 14 zannediyorsunuz ama devletin borçlanma faizi yüzde 22’nin üzerinde.

        Enflasyon arttıkça bu da giderek artacak.

        Merkez Bankası kağıt üzerinde faiz indiriyor, gerçek hayatta faiz artıyor.

        Bu arada TL de giderek değer kaybediyor.

        Şu anda yapılmakta olan budur.

        Tehlikeli olan ise bunun bir politika, daha doğrusu bilinçli bir politika zannediliyor olmasıdır.

        Hem uygulayıcıları hem de halkımızın bir bölümü tarafından.

        Böyle zannedildiği için bu “serbest düşüşe” bir önlem alınmaması artık bir beka sorunudur.

        Maaş mı önemli umut mu?

        Maaş mı önemli umut mu?
        0:00 / 0:00

        Türkiye’nin yüksek teknoloji ve bilgi üreten firmalarından birinin patronu aradı.

        “Bana iki kadeh rakı ısmarlar mısın?” diye sordu.

        “Emrin olur” diyerek akşam kendimizi bir meyhaneye attık.

        Çok eski dostumdur.

        Hiç bu kadar moralsiz görmemiştim kendisini.

        Nedenini sordum.

        “Haklısın. Keyfim yok. Bu yüzden bana rakı ısmarla dedim. Çok üzülüyorum” dedi.

        Anlattı.

        “Biliyorsun Türkiye’nin en parlak beyinlerini işe alıyoruz. Türkiye’nin en fazla patent üreten şirketlerinden biriyiz. Zannederim master ve doktoralı çalışan sayısı en yüksek şirketiz. Ortalama maaş skalamız da Türkiye’nin çok çok üzerinde. Yurt dışına oyun harici IT teknolojisi ve mobil teknoloji satışında da çok iyi durumdayız. Çin’le rekabet edebilen ender şirketlerden biriyiz.”

        “Yani durumunuz iyi. Niye bu kadar canın sıkkın?”

        “Canım sıkkın çünkü artık eleman kaybına çare bulamaz olduk.”

        “İyi maaş veriyoruz diyorsun.”

        “Doğru hala iyi maaş vermeye çalışıyoruz ama yolun sonundayız. Maaş versek de umut veremiyoruz. Ayrıca iyi maaş da veremez hale geliyoruz. Bizdeki beyin gücü çok iyi ve bunu dünya alem biliyor. Şimdi müthiş bir saldırı altındayız. Her gün en az iki üç elemanı kaybediyoruz. Kimi toptan yurt dışına gidiyor, kimi ayrılıp yabancı firma için Türkiye’den çalışmaya başlıyor. ABD’de Mc Donald's çalışanı 3 bin dolar almaya başlamış. Bizim parlak gençlere yılda 100-150 bin dolar veriyorlar. Kurlar böyle olunca bu parayı biz veremiyoruz. Hepsi gidiyor. Bu sadece bizde değil, bilgi veya beceri gerektiren tüm sektörlerde böyle. Yakında burada kimse kalmaz.”

        Yani anlayacağınız sadece tıp doktorları değil kaybettiğimiz.

        Giderek parlak olan her şeyi kaybediyoruz.

        Bunun adına da politika diyoruz.

        Sana 105 milyona olur

        Sana 105 milyona olur
        0:00 / 0:00

        Hayli zengin bir arkadaşım var.

        Aynı zamanda otomobil delisi.

        Varını yoğunu otomobillere yatırır desem yeridir.

        Dün sabah heyecanla aradı.

        “Abi duydun mu Mercedes Maybach S600 Pulmann Guard’ın fiyatı 34 milyon TL imiş. Ben çok daha pahalı olduğunu zannederdim. Euro daha artmadan bir tane ısmarlamak lazım. Mercedes’te senin tanıdık vardır” dedi.

        Güldüm.

        Anladım ki, çok zengin olmak için çok zeki olmak gerekmiyor.

        Gazetede okumuş belli ki, ucuz zannediyor.

        34 milyon TL’ye Mercedes Maybach Pulmann Guard alabileceğini düşünüyor.

        “Oğlum aptal mısın tipin mi öyle, o fiyata o aracı alabilir misin hiç!” deyince “Koskoca milletvekili söylemiş. Nasıl alamam. Tabii ki, alırım” dedi.

        Hadi gel de anlat ona bu fiyatın vergisiz fiyat olduğunu. Türkiye’deki motorlu taşıtlar alım satım vergi oranları ile fiyatın ucuz olmaktan çok uzaklaşacağını.

        Yine de anlatayım dedim.

        “Bak evladım. O fiyat Almanya fiyatı. Türkiye’de o fiyata alamazsın" dedim.

        “Türkiye’de kaça olur?” diye sordu heyecanla.

        Aptala anlatır gibi anlattım.

        “Bak kardeş bahsettiğin otomobilin, yani Mercedes S 600 Pulmann Guard’ın vergisiz Almanya satış fiyatı yaklaşık 1 milyon 500 bin avro. Tamam mı?”

        “Tamam Abi.”

        Gel şimdi vergileri hesaplayalım.

        “Bunun motor hacmi 2 litrenin üzerinde mi?”

        “Güldürme abi beni. Tabii ki, üzerinde 12 silindirli. 5 litre falan”

        “Ulan çocuklarının kaçıncı sınıfta olduğunu bilmezsin. Bildiğin şeye bak. Motor 2 litrenin üzerinde olduğuna göre bunun ÖTV oranı yüzde 220. Çarp 1 milyon 500 bini 2,20 ile.”

        “Kolay abi. 3 milyon 300 bin yapar.”

        “Tamam ÖTV’sini bulduk. Şimdi otomobilin fiyatı olan 1 milyon 500 bin ile ÖTV’si olan 3 milyon 300 bini topla.”

        “Topladım abi. 4 milyon 800 bin.”

        “Bak göründüğün kadar salak değilsin. Şimdi buna KDV’yi ekleyeceğiz.”

        “ÖTV”nin de mi KDV’si var abi.”

        “Var tabii.”

        “Abi verginin vergisi mi olur!”

        "Ulan salak olmaz mı, şimdiye kadar aldığın onca otomobilde böyle olmadı mı?”

        “Ne bileyim abi. Ben vergi mergi sormuyorum ki. Fiyat soruyorum. Uyarsa alıyorum. Vergi işlerini sevmem abi.”

        “Sev sevme. Hesaplayalım.”

        “Peki abi onun oranı ne?”

        “Yüzde 18 de KDV var. Şimdi 4 milyon 800 bin avroluk fiyatı 1,18 ile çarp.”

        “Abi onu kafadan çarpamam. Hesap makinası alayım. Tamam çarptım. 5 milyon 664 bin etti.”

        “Tamaaaam. Şimdi Mercedes S600 Pulmann Guard’ın Türkiye’deki fiyatını bulmuş oldun. Şimdi onu da bugünkü kur ile çarp.”

        “Abi benimle dalga geçiyorsun ama senin da kafa az çalışıyor galiba.”

        “Niye evladım?”

        “Abi Türkiye’de bugünkü kur diye bir şey yok. Bu dakikadaki kur diye bir şey var. Mesela şu anda 18,57.”

        “Uzatma. Ukalalık yapma. Çarp işte…”

        “Hemen çarpıyorum abi. 105 milyon 180 bin TL tuttu.”

        “Evet evladım. Senin 34 milyon TL’ye alırım diye heveslendiğin otomobilin fiyatı senin gibi sıradan vatandaşa 105 milyon TL. Varsa paran borazancıbaşı sensin.”

        “Yapma be abi. Hayallerimi yıktın…”

        “Ulan hıyar. Milyonlarca gencin ne hayallerini yıktılar. Senin otomobil hayalin yıkılsa olur. Yıkıl karşımdan” deyip telefonu kapattım.

        Logo değil vergi önemli

        Logo değil vergi önemli
        0:00 / 0:00

        TOGG yeni logosunu tanıttı.

        Çok ilgimi çekmedi. Çok da önemsemedim.

        Aşırı sıradan buldum.

        Firmanın teknoloji vaadini barındıran, çok boyutlu bir logo beklerdim.

        Öyle olmamış.

        Mühim de değil.

        Değişir.

        Ama mühim olan bir şey var.

        Vergi.

        TOGG’un lansman tarihi yaklaşırken, CEO Gürcan Karakaş’ın ısrarla vurguladığı hususta bir gelişme yok.

        Elektrikli araç vergisi hala ve hala çok yüksek.

        En alt modeli 200 HP olacak olan TOGG’un araçları yüzde 60’lık vergi dilimine giriyor.

        Yani TOGG bir aracı 40 bin avroya mal etse, aracın satış fiyatı 1 milyon 180 bin TL olacak.

        Bu böyle bir araç için rekabetçi bir fiyat değil.

        Türkiye’de bu fiyatla TOGG’un yüksek satış rakamları yakalaması mümkün olmaz.

        Kendi pazarında yüksek satış yapamayan bir aracın uluslararası piyasadaki şansı daha da düşük olur.

        Şimdi değil belki ama TOGG’un yollara çıkmasına az zaman kala bu vergi meselesini halletmek lazım.

        Yoksa yazık olur canım otomobile.

        Koskoca fabrikayı Elon Musk’a vermek zorunda kalırsınız.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yeniden yapması en zor olanın yıkılan hayaller olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar