Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Mevduata dövize endeksli gelir garantisi verilmesinin ilk anda yarattığı iddia edilen heyecan pek sürmedi.

        21 Aralık’ta birkaç milyar dolarlık bir TL’ye geçiş olduğu söylendi ama “Kimler döviz sattı” sorusunun yanıtı asla alınamadı.

        100 dolardan fazla döviz bozduranın kim olduğunu bilebiliyoruz ama 1 hatta 2 milyardan fazla döviz bozduranın kimliğini öğrenmek mümkün olmuyor.

        Bu da Türkiye’ye özgü bir durum olsa gerek.

        Bu arada mevduatlardaki son durumu da dün itibarıyla öğrendik.

        İktidarın “TL’ye geçin” ısrarına ve gizli faizli teşvikine rağmen vatandaşlarımızın “Dolar aşkı” sürüyor.

        Geçtiğimiz hafta Türkiye’deki şirketlerin döviz hesaplarında bir gerileme söz konusu. Şirket hesaplarından 2 milyar dolardan fazla döviz satılmış.

        Tüzel kişi hesaplarında bir gerileme var.

        Ancak özel kişiler yani vatandaşlar döviz almaya devam etmişler.

        Şahıslara ait hesaplarda 1 milyar dolara yakın hadi tam miktarı verelim, 932 milyon dolarlık artış olmuş.

        Yani iktidarın ekonomi politikasına güvensizlik sürüyor.

        15 günlük bir süreçte döviz kurlarında meydana gelen yüzde 30’u aşkın dalgalanma bu güvensizliğin sebebi olsa gerek.

        TL mevduatta ise bir artış söz konusu.

        37 milyar TL’lik bu artışın nedeni ise TL hesapların kendilerini kur koruması altına atma gayretleri.

        Sonuç olarak Türk halkı, “Yerli ve Milli” olduğunu söylüyor ama “Yerli ve Milli” paraya hala güvenmiyor.

        Kamuda makam aracına özel sektör kriteri

        Kamuda makam aracına özel sektör kriteri
        0:00 / 0:00

        Fikir sahibi ben değilim, bir okur.

        Muhtemelen haberiniz vardır, bir süre önce Maliye, şirketlerin lüks araç edinmelerinin önüne geçecek bir adım atmıştı.

        Şirketler makam aracı lüks bir otomobil kiralama yoluna gitmeleri halinde buna bir üst limit getirilmişti.

        Şirket ne kadar büyük olursa olsun, ne kadar kâr elde ederse etsin, ne kadar ihracat yaparsa yapsın yöneticilerine ya da sahiplerine verebileceği makam otomobili için yapılabilecek ödemenin bir sınırı vardı.

        Bu sınır aylık 8 bin TL olarak belirlenmişti.

        Ancak bu kadarı gider olarak gösterilebiliyordu.

        Gerisi masraf olarak gösterilemiyor, vergi matrahından düşülemiyordu.

        Araç giderlerinin ise yüzde 30’unu gider olarak deftere yazamıyordu.

        Okurun teklifi şu:

        Madem özel sektöre böyle bir kısıtlama getiriliyor ve bu kısıtlama makul, o zaman aynı kısıtlama kamuya da getirilsin. Yani belediye başkanları, kamu kuruluşlarının ve kamu şirketlerinin genel müdürleri, Diyanet İşleri Başkanları ve benzeri kurum başkanları için de aynı sınırlama getirilsin.

        Bu gibi kamu görevlileri için aylık kira bedeli en fazla 8 bin TL olan araçlar kiralanabilsin.

        Yok eğer bunun üzerinde bir araç kiralanır ise aradaki farkı aracı kullanan makam sahibi maaşından karşılasın.

        Çünkü bugün devletin üst düzey görevlilerine verdiği araçların kiraları öyle az buz değil.

        Bir Mercedes S serisi kirası aylık 100 bin TL’nin altında değil.

        7 serisi BMW bunun biraz altında.

        A8 Audi de keza hemen hemen aynı düzeyde.

        Bu araçlara meraklı kamu görevlileri aradaki farkı cebinden versin bakalım.

        Hala aynı otomobile binmek isteyecekler mi!

        Eski Türkiye’de de bu işin cılkını çıkaranlar vardı elbet ama emin olun makam otomobilini özel işlerinde kullananlara kötü gözle bakılırdı.

        Şimdi ise böyle yapmayanlara enayi gözü ile bakılıyor.

        Göçmenlere sorgusuz sualsiz aşılama

        Göçmenlere sorgusuz sualsiz aşılama
        0:00 / 0:00

        Omicron varyantının yayılımı ve vaka sayılarındaki artış Bakan Koca ile yaptığımız konuşmadaki öngörülere uygun şekilde seyrediyor.

        60 bini aştık 70’e doğru gidiyoruz.

        Sürpriz mi?

        Değil.

        Bu bir kapanma veya ekstra tedbirlere yol açar mı?

        Hiç zannetmiyorum.

        Bu artışın hastanelerde yüksek yoğunluğa neden olmasını engellemenin tek yolu ise aşı.

        Aşılanmada oranların fena olmadığı söyleniyor.

        Aşı yaptırması gereken nüfusun yüzde 80 civarının aşı olduğu açıklanıyor.

        Ancak Türkiye’de özel bir durum var.

        Kayıt dışı göçmenler ve kaçak durumdaki çalışanlar.

        Çevre ülkelerden gelip Türkiye’de gündelik iş yapan bayağı kalabalık bir kitle var.

        Bunların büyük bölümü kaçak olarak çalıştığı için ne yazık ki aşı yaptıramıyorlar.

        Ve ne yazık ki hasta oluyorlar.

        Ve haliyle hastalığı yayıyorlar.

        Aynı durumda olan ve özellikle Güney komşularından çok sayıda kaçak göçmen barındıran ABD bu sorunu “Sorgusuz sualsiz aşı” kampanyası ile çözdü.

        Kaçak göçmenlerin aşı olmaya gelmediğini gören yönetimler, sisteme dahil olmayan bu kişileri de aşılamak için oturma izni ve buna bağlı bir randevu sistemi olmaksızın başvurmaları halinde aşıladı ve kendilerine bir aşı sertifikası verdi.

        Bence Türkiye de aynı uygulamaya geçmeli.

        Çünkü şu anda kayıt dışı göçmenler en önemli taşıyıcılar arasında.

        CHP lideri bu akşam Teke Tek'te

        CHP lideri bu akşam Teke Tek'te
        0:00 / 0:00

        Bu akşam Teke Tek Özel’de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuğum olacak.

        Kemal Bey ile İstanbul Belediyesi’ndeki soruşturmaları, belediye başkanlarının Cumhurbaşkanlığı adaylığı beklentilerini, kendisinin adaylık durumunu, Millet İttifakı’nın genişleme planlarını, telefonlarının dinlenme iddialarını, TÜİK’e ve Milli Eğitim Bakanlığı’na gidip içeri alınmamasını, siyasetin sokağa taşma olasılığını, siyasette artan gerilimin nereye kadar gideceğini konuşacağız.

        Bu akşam saat 21:00’de Habertürk’te olacağız.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Makama hizmet vatana hizmet zannedilmediği zaman.

        Diğer Yazılar