Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Para Piyasası Kurulu toplantısının hemen ardından Merkez Bankası yılın ilk faiz kararını açıkladı.

        Faiz indirimi yok.

        Faiz 14’te sabit tutuldu.

        Karar doğru mu doğru.

        Daha doğrusu beterine oranla doğru.

        Ama bu doğruda, merak ettiğim şu "nas"a ne oldu!

        1400 küsur yıldır değişmeyen nas mı değişti geçen ay içinde.

        Şaka bir yana faiz indirmeme kararı doğru karar ama hala daha önce yapılan lüzumsuz indirimleri açıklamıyor.

        Çünkü geçmişte yapılan her sözde indirim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Dış ve iç güçlere” ödediği faiz oranını arttırdı.

        Devletin faiz faturasını azaltmak yerine kabarttı.

        Keza Merkez Bankası faiz indirdikçe vatandaşın kullandığı, ev, otomobil ve tüketici kredilerinin ve sanayicinin kullandığı kredilerin faizleri yapılan indirimin birkaç katı arttı.

        Sanayi veya zirai fark etmez üreticinin kullandığı kredinin faizlerinin artması maliyetleri arttırdı.

        Bu ister istemez fiyatlara yansıdı.

        Fiyatlar attı, enflasyon arttı. Daha da artacak.

        Kur arttı.

        Piyasalar birbirine girdi.

        Merkez Bankası borç harç varmış gibi yaptığı rezervinin bir bölümünü daha satmak zorunda kaldı.

        Türkiye’de darbe yaptırdı diye sövdüğümüz, Türkiye’de cinayet işledi diye suçladığımız Arap Emirlikleri ve Suudilere el avuç açmak zorunda kaldık.

        Ve şimdi durdunuz.

        İyi yaptınız da, peki tüm ülkeye tüm bunları niye yaşattınız Allah aşkına.

        O gün ne biliyordunuz?

        Bugün ne biliyorsunuz?

        Ya da o gün neyi bilmiyordunuz, bugün öğrendiniz?

        Niye sürekli bir ileri iki geri?

        İki de bir tornistan ya da tornastan.

        Bu ülke ve bu millet deneme yanılma tahtası mı Allah aşkına.

        Yazık değil mi bize…

        Nature: COVID ölümleri açıklananın en az 4 katı

        Nature: COVID ölümleri açıklananın en az 4 katı
        0:00 / 0:00

        Dünyanın en saygın bilim dergisi Nature’de önceki gün çok önemli bir makale yayımlandı.

        Nature bilimsel temele dayanmayan, bir taraftan uydurulmuş, komplo teorilerine dayalı saçma sapan şeyleri yayınlamaz.

        Makale o yüzden önemli.

        Makale David Adam imzalı.

        David, bilim, tıp ve teknoloji alanlarında yazı ve kitapları olan ödülle bir gazeteci.

        Nature dergisi dışında, Guardian’ın da bilim editörü idi. Önceki yıl bu görevini bıraktı.

        Ama Nature’da hala yazıyor.

        David Adam’ın Nature’da yayınlanan bu son makalesi, herkesin uzun süredir konuştuğu bir konuya ispatlı bir açıklık getiriyor.

        Covid nedeniyle ölen insan sayısı açıklanandan çok çok daha fazla.

        İngiliz bilim gazetecisi tüm dünyadaki ölüm verilerini incelemiş.

        Tam sayıları karşılaştırmış, verileri analiz etmiş.

        Sonunda ortaya koyduğu sonuç şu.

        5 milyon olarak açıklanan COVID’e bağlı ölümler bunun en az 3 belki 4 misli.

        David Adam bunu sayılara da bağlamış.

        Buna göre 5 milyon olarak açıklanan sayıya karşılık en az 12, muhtemelen de 22 milyon fazladan ölüm var.

        Yani pandeminin faturası en az 17, muhtemelen 27 milyon can kaybı.

        Makalenin tamamına Nature’ın internet sitesinden ulaşabilirsiniz.

        Ekmek kırıntısı

        Ekmek kırıntısı
        0:00 / 0:00

        Danıştay Savcısı beni şaşırttı.

        İyi de yaptı.

        Bu ülkede hala hukuk kırıntıları olabileceğini, ekmek kırıntılarını takip ederek evlerine dönmeyi başaran Hansel ve Gretel gibi, bizim de bu kırıntıları takip ederek Adalet’e ve Hukuk’un üstünlüğüne ulaşabileceğimize dair umutlarımı tazeledi.

        Danıştay Başsavcılığı’nın bende müthiş bir umut uyandıran marifeti ise şu:

        İstanbul Sözleşmesi’ne attığımız imzayı ortadan kaldıran Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hukuka uygun olmadığını söyledi.

        Danıştay Savcılığına göre Anayasa’da yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz. Yasa koyma, değiştirme, kaldırma ve uluslararası anlaşmaları onaylanmasını uygun bulma TBMM’nin görevi.

        Savcı usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulan uluslararası anlaşmaların yürürlükten kaldırılması da aynı usule tabi.

        Yani Meclis onayladı ise Meclis iptal edebilir.

        Savcının bu görüşü elbette Danıştay’ı bağlamaz.

        Danıştay, Savcı’nın görüşü doğrultusunda karar verse bile İstanbul Sözleşmesi Meclis’te de iptal edilir.

        Ama sonuçta hala bir hukuk, hala savcılar olabildiğini görmek iyidir.

        Eve dönüşü sağlayacak kırıntıdır.

        NOT: Bu görüşü bildiren savcının istikbalini merakla izleyeceğim.

        Yakın tarih dersleri

        Yakın tarih dersleri
        0:00 / 0:00

        Televizyon ilginç bir yer.

        İkidir televizyon programında Erhan Afyoncu’nun son kitabını konu ediyoruz, hala izleyiciler arayıp “Kitabın adı neydi” diye soruyorlar.

        Tarih profesörü sevgili dostum Erhan Afyoncu *Geleceği anlamak için YAKIN TARİH DERSLERİ” adını taşıyan şahane bir kitap yazdı.

        Kitap değil hap.

        200 yıllık yakın tarihimizi, İmparatorluğun yıkılma sürecinde yapılan hataları çok basit bir şekilde önümüze getiren bir bilgi notu gibi.

        342 sayfada tüm eğitim sürecinde öğrendiğinizden daha fazlasını önünüze koyan bir özet.

        Kitabın tüm yorumlarına katılmayabilirsiniz, verdiği bilgiler müthiş.

        Herkese tavsiye ettiğim bir eser ortaya koymuş Erhan.

        Bu yüzden bu kitapla ilgili iki program yaptık.

        Bir üçüncüyü bile hak ediyor.

        İhanet mi cehalet mi!

        İhanet mi cehalet mi!
        0:00 / 0:00

        Teknoloji sen nelere kadirsin.

        Cübbeli Ahmet Hocamız Sezen Aksu’ya çok kızmıştı, Adem ile Havva’ya “Cahil” dedi diye.

        Bak sen şu işe ki, Cübbeli Hocamızın eski bir muhabbeti Youtube’da ortaya çıktı.

        Neşeli hocamız, gayet samimi bir şekilde Havva’nın Adem’e hıyanet etmesinin tüm kadınların ihanet etmesine neden olacak süreci başlattığını anlatıyor sohbetinde. Ve Diyor ki, “Havva anamız kocasına hainlik etmeseydi hiçbir kadın hainlik etmeyecekti”

        Peki şimdi sorarım size.

        Birisi size cahil mi dese daha ayıp etmiş olur, yoksa hain mi dese.

        Hangisine daha çok alınırsınız. Ya da siz Cübbeli Ahmet Hoca’nın bir peygambere saygısızlık edeceğini düşünür müsünüz!

        Sağlıkta meşru müdafaa

        Sağlıkta meşru müdafaa
        0:00 / 0:00

        Aşı karşıtlarının söylemleri, pandemiye plandemi diyenlerin propagandaları sonucunda sağlık çalışanlarına saldırıda ciddi bir artış var.

        Ülkelerin medeniyet ya da bilgi seviyesi geriledikçe bu saldırılar artıyor.

        Ülkelerin hukuk anlayışları zayıfladıkça bu saldırılar yaygınlaşıyor.

        Ve ne yazık ki, sağlık çalışanlarını bu saldırılara karşı birkaç kınama dışında koruyan da yok.

        Ne siyaset ne de yargı.

        Geriye tek bir şey kalıyor.

        İhkakı hak.

        Buradan kastım karşı saldırı değil elbet.

        Kastettiğim ihkakı hak şu, başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanları, sağlık çalışanlarına karşı şiddet kullanmış kişilerin tedavisini reddedebilmeli.

        Bunu da meşru müdafaa olarak görmeliyiz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Küçücük bir kadın kadar cesur olabildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar