Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eş durumundan yarı Kuzey Egeli sayılırım.

        Babamın ölümünden sonra annem de daha çok Kuzey Ege’nin bir ilçesinde yaşamaya başladığı için, 30 yılı aşkın bir süredir sık sık bu bölgeye giderim.

        Bana göre Türkiye’nin en güzel bölgesidir.

        Türkiye’nin en kaliteli tarımsal üretim alanıdır.

        Türkiye’nin en yaşanılası yeridir.

        Türkiye’nin Toskana’sıdır.

        Ama aynı zamanda Türkiye’nin en hızla katledilen bölgesidir.

        Dağları, tepeleri maden alanları ile, kıyıları hızlı ve çirkin bir yerleşim ile hızla yok olmaktadır.

        Her gittiğimde, Kaz Dağları'ndan aşağı baktıkça dağlar ile Ege arasındaki yemyeşil zeytinlik denizinin giderek gerilediğini, her yıl biraz daha yok olduğunu görüyorum.

        İçim kan ağlayarak izliyorum.

        Yüzümü doğuya doğru çevirip biraz ilerlediğim zaman ise oksijen deposu ormanların, dört bir tarafının altın, bakır, demir madenleri, maden adı altında taş ocakları ile delik deşik edilmiş, suları kirletilmiş, tarımsal sulama için kullanılabilecek suları maden tesislerine tahsis edilmiş alanlarla karşılaşıyorsunuz.

        Türkiye’nin en güzel bölgesi, hızla yok oluyor.

        Bu hızlı yok oluş yeterince hızlı değilmiş gibi, daha da hızlandırmak için şimdi bir de “ÇED raporu gerekli değildir" safsatası ile ülkenin mahvedilmesi süreci iyiden iyiye hızlandı.

        REKLAM

        Ve ÇED raporu gerekli değildir kuralsızlığı bile tecavüzcülerin çıkarlarını yeterince korumadığı zamanlarda anında kişiye, şirkete, bölgeye özel düzenlemeler ile katliam hızlandırıldı.

        Her şeyin kısa vadeli kazanç ile ölçülmeye başlandığı bir dönemde, yüzyıllarca Türkiye’ye, bölge insanına kazanç sağlayacak tarımsal alanlar, birkaç yıl içinde büyük kârlar ama sonrasında arkasında ölü bir doğa bırakacak kap kaç ekonomisine kurban edildi.

        Ve belli ki, daha da edilecek.

        Çünkü elektrik üretimine yönelik madencilikte zeytinliklerin yok edilmesinin yolunu açacak yeni bir yönetmelik çıkarıldı.

        Atatürk döneminden kalan ve tarım alanlarını koruyan Zeytin Yasası, bir yönetmelikle bypass edilerek, bu alanlarda madencilik faaliyeti yapacak firmalara Bakanlık'tan verilecek bir olur ile zeytinlikleri yok etme hakkı tanındı.

        İlgili firmanın “Madencilik faaliyeti sona erdikten sonra alanı rehabilite etme sözü” vermesi gibi ahmakça ve asla uygulanmayacak bir kurala bağlı olarak orman alanları, zeytinliklerin yok edilmesinin önü açıldı.

        Böylece Ege’ye kuzeyinden güneyine kadar toplu tecavüzün yolu da açılmış oldu.

        Türkiye’deki tüm siyasetçiler, sürekli olarak bu ülkeye aşık olduklarını söyleyip dururlar yıllardır.

        Ancak ben burada bir aşk falan görmüyorum.

        Aşık olan, aşık olduğuna iyi davranır.

        Aşık olduğunu söylediğine tecavüze göz yumanın, bırakın göz yummayı parasıyla tecavüz ettirene aşık denmez.

        Bölünme, Taksim, Stalin

        Bölünme, Taksim, Stalin
        0:00 / 0:00

        Türk kamuoyu Ukrayna-Rusya savaşında yine bölünmeyi başardı.

        O kadar ki, sağ ve sol da, iktidar yanlıları ve muhalifler de kendi içinde bölündü.

        Rusya’yı haklı görenler ve Ukrayna’yı haklı görenler olarak iki cephe oluştu.

        Bir kısım ABD’yi ve Batı’yı Ukrayna’ya gaza getirdiği ve devlet başkanı bazı güçlerin oyuncağı olduğu için suçluyor, bazıları ise Rusya’yı yayılmacı ve saldırgan bir güç olarak gördüğü için.

        Bana göre ise ABD ve Rusya aynı oranda suçlu.

        Ama egemen bir ülkeye saldırmaya kimsenin hakkı yok.

        ABD Ukrayna’yı Batı blokuna dahil edeceğini söyledi mi?

        Söyledi.

        NATO sözü verdi mi?

        Verdi.

        Ukrayna bu vaatlere inanarak Batı yanlısı bir politikaya yöneldi mi? Yöneldi.

        Aynı ABD, aynen Irak lideri Saddam’a 1. Körfez Savaşı öncesi yaptığı gibi Rusya’ya da Ukrayna’ya saldırması halinde askeri müdahalede bulunmayacağını söyleyerek gaz verdi mi?

        Verdi.

        Ve sonunda Rusya egemen bir ülkeye, demokrasi ile iş başına gelmiş bir hükümeti devirmek için saldırdı mı?

        Saldırdı.

        Saldırı başlarken ABD Başkanı bu saldırının daha yaygın ve daha fazla hedefli olmasına imkan verecek bir çekingenlik sergiledi mi?

        Sergiledi.

        Sonuçta Ukrayna’da yaşanan insani felaket konusunda ABD ile Rusya arasında bir taraf tutmak anlamsızdır.

        Her ikisi birbirinin tamamlayıcısıdır.

        Yılmaz Özdil gibi bazı yazar arkadaşlarımız, Ukrayna Devlet Başkanı’nın ve uyguladığı politikaların Ukrayna halkına kirli bir medya tarafından empoze edildiğini ve bu sayede yüzde 70 oyla seçildiği, Rusya’nın ise haklı olduğunu yazdı mesela.

        Bu çok tehlikeli bir söylem.

        Diyelim ki, Devlet Başkanı seçimi konusunda Ukrayna halkı yanılmış olsun.

        Bu Ukrayna’nın sorunudur.

        Yanlış tercihler yapmış olan bir ülkeye dış müdahaleyi savunmak kabul edilemez.

        Üstelik de Ukrayna halkının yanlış tercih yaptığı da bir dış iddiadır.

        Bunu tartışmak bile Ukrayna halkına karşı ayıptır.

        Yılmaz Özdil arkadaşımız, kendisine yönelik eleştirilere ise “Taksim’deki anıta bakın” yanıtını vermiş.

        Doğrudur.

        Taksim’deki Atatürk Anıtı’nda Atatürk’ün arkasında duran Rus generaller de ölümsüzleştirilmiştir.

        O günlerde çok taze bir devlet olan Bolşevik Rusya’nın emperyalist saldırıya karşı Türkiye’ye destek verdiği bilinmeyen bir gerçek değildir.

        Ama Yılmaz Özdil unutmamalıdır ki, aynı Bolşevik Rusya çok değil, 13 sene sonra Kurtuluş Savaşı’nda yardım ettiği Türkiye’den Kars, Ardahan ve Artvin’i istemiş, kısa süre önce imzalanmış Montreux Anlaşması’nın da iptalini ve Boğazların kontrolünü istemiştir.

        Acaba bugünkü Rusya hangisidir?

        Putin Lenin midir, yoksa her ikisine de sövdüğü halde Çar 1. Petro kostümüne bürünmüş bir Stalin mi!

        Irkçılık

        Irkçılık
        0:00 / 0:00

        İş giderek ırkçılığa dönüyor.

        Almanya'da Münih Senfoni Orkestrası'nın Rus şefi görevden alınıyor.

        Adam savaşı destekleyen, Putin'in saldırganlığını haklı göstermeye çalışan bir açıklama olsa anlayacağım.

        Ama bildiğimiz kadarı ile böyle bir şey yok.

        Bu ilkel ırkçılık yetmiyormuş gibi Avrupa Voleybol Federasyonu CEV, Avrupa'da farklı takımlarda yer alan Rus asıllı voleybolcuların lisanslarını iptal ediyor.

        Üstelik de Rus halkının büyük bölümü bu savaşta kendi ülkesinin haksız olduğunu düşünürken, kendi liderine karşı çıkarken, Ruslar baskı rejimine karşın Ukrayna halkına bazen gösterilerle, bazen omuzlarına astıkları Ukrayna renklerini taşıyan bayraklarla destek verirken.

        Bir milleti, bu ulusu toptan suçlu ilan etmek, bir ulusa suçlu gibi davranmak neyin nesi.

        Bu yapılan sadece ve sadece Putin'e desteği arttırmaya yarayacak olan pis, iğrenç, rezil bir ırkçılıktır.

        Avrupa'nın da kirli geçmişinden zerre ders almadığının ve Avrupa değerleri diye bir şeyin alttaki ilkesizliğin üzerine sürülmüş ince bir kaplama olduğunun çok açık bir kanıtıdır.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Kötülerden birini tutmak zorunda bırakılmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar