Terane
Son üç yıldır İstanbul’a her kar yağdığında aynı terane.
AK Partililer, “Belediye çuvalladı” diyerek fotoğraf koyuyor, Belediye ve CHP’liler koyulan fotoğrafların Belediye’nin değil, Ulaştırma Bakanlığı'nın sorumluluk alanında olan TEM ve Kuzey Marmara Otoyolu’na ait olduğunu anlatıyor.
Tartışma sürüp gidiyor.
AK Partililer öyle bir hava yaratıyor ki, sanki İstanbul’u AK Parti yönetirken kar yağışlarında hiç sorun olmazdı.
Olurdu efendim.
Şimdi ne oluyorsa aynısı olurdu. Hatta beteri.
Açın arşivlere bakın.
Ne rezillikler yaşadı İstanbullular.
Her dönemde.
1970’lerde sahil yolu kapandığı için Samatya’dan Galatasaray Lisesi’ne yürümüşlüğüm vardır sınıf arkadaşımla.
Zannederim Belediye Başkanı CHP'li Ahmet İsvan’dı. (Rahmetli Yüzde 63,5 oy oranıyla seçilmişti. Fırıncıların tekelini kırmak ve halka ucuz ekmek vermek için Halk Ekmek’i kuran belediye başkanıdır.)
Dalan döneminde de durum farklı değildi. Birkaç hafta önce yazdım. Dalan basın toplantısı yapıp “Üç gün karla mücadele edeceğiz diye bir dünya yatırım yapamayız. O üç gün evde oturur karın keyfini çıkarırız ekonomik açıdan doğru olur” demişti.
Erdoğan’ın kısa İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde kar felaketi yaşadık mı hatırlamıyorum ama Kadir Topbaş dönemlerinde de doğa canı istediği zaman çok sıkıntı çektirdi.
Öyle ki, AK Partili İstanbul Belediyesi sonunda karla mücadeleyi özelleştirdi. Bir şirkete vermek zorunda kaldı.
Yanlış hatırlamıyorsam, Met Gün İnşaat’ın sahibi Metin Güneş aldı ihaleyi.
Doğanın işi, uzun süre doğru düzgün kar yağmayınca da bu ihale çok eleştirildi, boşuna para veriliyor diye.
Dediğim gibi hep aynı terane.
Aniden bastıran yoğun karla mücadele etmek imkansız. Siyasetçiler bunu anlamak istemiyor. Anlamak işlerine gelmiyor.
Vatandaş ise her şeyi yönetimlerden bekliyor.
Ne kar lastiği takan var, ne valiliğin ve belediyenin “Sokağa çıkmayın” uyarılarını dinleyen.
Dün akşam saatlerinde bir arkadaşım aradı.
“Fatih senin cip duruyor mu?”
“Duruyor!”
“Yabancı bir misafirimiz var. Gece uçağı var. Havaalanına gidecek, gidemiyor. Sen götürebilir misin?”
“Uçaklar kalkıyor mu ki, gitmesine gerek yok bence!”
“Aradık. Henüz iptal edilmemiş. Kalkabilir. Gidip orada beklemesi gerekiyor”
Götürürüm o halde arkadaşın nerede?”
“Bebek”te bir otelde”
Kar lastikleri kış başında takılmış jeep’i çıkardım Habertürk’ün garajından yola koyuldum.
Aman Allah'ım.
Bütün İstanbul sokakta imiş meğer.
Kilitlenmiş bir trafik, kayarak birbirleriyle tokuşan araçlar, taksilerde bile belli ki kış lastiği yok.
Otomobiller, otobüsler Christopher Dean Jayne Torville olmuş buz dansı yapıyor.
Ne valiliğin, ne belediyenin uyarısını dinleyen olmamış.
Haliyle trafik de bitmiş.
Belediye araçları tuzlama yapıyor ve iş makineleri yolları açmaya çalışıyor ama onlar da trafiğe katılmışlar.
Hani gündüz olsa milletin işi gücü var diyeceğim ama bu saatte iş güç yok.
Normal bir cumartesi gibi eğlenmeye çıkmış herkes.
Sonra da kar yağınca evlere kaçmak istemişler.
Ve ortaya felaket bir tablo çıkmış.
Kim suçlu!
Yoğun bir karda, normal hayatını sürdürmek isteyen kim ise o suçlu tabii ki!
Yani hiçbir acil işi olmadığı halde sırf laf olsun diye sokağa çıkan kim varsa o.
Yine de vatandaş bu, önceden uyarmış olsan da, kabahat kendisinde de olsa halden anlamaz.
Suçlar.
Ama siyasetçilerin birbirini suçlama yarışını anlamak mümkün değil.
Aynı havalarda hepinizi gördük.
Yok birbirinizden farkınız.
Lacivertin farklı tonlarısınız:)))