Sayılar faşist olabilir mi!
Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş, olay yerinden son derece önemli bir uyarıyı, olabildiğince insani bir biçimde yapmaya çalıştı ve dedi ki, “Tanju Özcan gibi birtakım uygulamalar yapma taraftarı değilim. Bu sorunla ilgilenmek Türkiye’yi yönetenlerin işi ama herkesin haberi olsun ki, böyle giderse 12 sene sonra Suriyeliler burada çoğunluk olacaklar. Hatay’ı Suriyeli bir belediye başkanı yönetir, Atatürk’ün Türkiye’ye kazandırdığı bu toprak elimizden gidebilir.”
Bu son derece yerinde ve olabildiğince “milli” uyarının karşılığı ne oldu?
Tabii ki her zaman ki gibi, “faşistlik suçlaması”.
Peki Lütfü Savaş’ın ardından açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın verdiği sayılara ne diyeceksiniz!
Bugüne kadar Türkiye’deki Suriyeli göçmenlere;
- 97 milyon poliklinik hizmeti verilmiş.
- 2,6 milyon ameliyat yapılmış.
- 3 milyon yataklı tedavi hizmeti uygulanmış.
Ve sıkı durun;
- 760 bin Suriyeli bebek doğmuş.
Ama bu iyimser bir resmi sayı.
Çünkü Türkiye’de 10 yaşın altındaki Suriyeli sayısı 1 milyon 68 bin.
Şu anda Türkiye’deki resmi Suriyeli göçmen sayısı ise 3 milyon 700 bin.
Burada bulundukları süre içinde neredeyse yarı yarıya artmışlar anlamı çıkıyor bu sayılardan.
Türkiye’nin ortalama nüfus artış hızı yüzde 1,1.
Suriyeli göçmenlerin ortalama yıllık nüfus artış hızı yüzde 5.
Hemen hemen 5 katı.
Savaş'ın sözlerinden değil, kendi Bakanınızın ve kurumlarınızın verilerinden yola çıksanız bile durumun vahametini hesaplamanız, birkaç on yıl içinde ülkenin nereye gideceğini görmeniz mümkün.
Bırakın şimdi faşistlikle suçladığınız eski AK Partili, yeni CHP’li Lütfü Savaş’ın açıklamalarını, kendi kurumlarınızın verdiği resmi sayılara bakın ve gerçeği artık görün.
Ortada çok ciddi bir sorun var.
Bakın paradan puldan bahsetmiyorum.
Suriyeli göçmenlere verilen 97 milyon poliklinik hizmetinin, 2,6 milyon ameliyatın, 3 milyon yataklı tedavi hizmetinin bu ülkenin fakir vatandaşlarına yüklediği milyarlarca dolarlık faturadan, vatandaşlara verilen sağlık hizmetinin kalitesini düşürmesinden söz etmiyorum.
Bu ülkenin demografisinin değişmesinden, geleceğinin riske girmesinden söz ediyorum.
Hem de yönettiğiniz devletin resmi rakamları ile.
Kendi verdiğiniz sayılar ile.
Geçmişte, kürsülerden, sahnelerden Türkiye’ye davet ettiğiniz Fetullah Gülen Örgütü ile ilgili yaptığımız tüm uyarılar karşısında bizi din düşmanlığı ile suçladınız.
Uyarıları dinlemediniz.
Sonra “Kandırıldık” diye işin içinden çıktınız, af istediniz.
Şimdi yine uyarıyoruz, “Faşist” diyorsunuz.
Yarın yine “Kandırıldık” diyecek, af isteyeceksiniz.
Seçmen üç paket makarna, iki paket kömüre affedecek belki.
Ama tarih emin olun ki affetmeyecek.