Zararına satışlar
Suriyeli göçmenler meselesi tartışılırken ve bu konudaki rahatsızlık giderek büyür ama iktidar ve iktidar trolleri nedeniyle gündeme taşınması korkutma yoluyla engellenirken gözden kaçan başka noktalar da var.
Türk vatandaşlığının emlak yoluyla satılma meselesi.
Biliyorsunuz, yapılan bir yasal düzenleme ile bir süreden beri 250 bin dolarlık bir emlak satın alan yabancılar hemen Türk vatandaşlığına girebiliyorlar.
Bunu yapan başka ülkeler de yok değil.
Avrupa’da Malta ve Portekiz benzer yöntemle vatandaşlık veriyorlar ama onların vermeyi planladığı vatandaşlık sayısı belli ve birkaç binle sınırlı.
Üstelik de hiçbirinde bu kadar “ucuzluk” ya da “sezon sonu maliyetine satışlar” yok.
Oralarda birkaç milyon dolara patlayan vatandaş olma işi, bizde 250 bin dolar.
Karayipler’de adını sanını bilmediğimiz, ülke olup olmadığı hakkında fikrimiz olmayan küçücük ülkelerde bile bu kadar “ucuz” vatandaşlık yok.
Üstelik bizim burada bu ucuz vatandaşlığın bile üç kağıdı bulunmuş.
Çok daha ucuza iş halledilip, satıcılar tarafından alıcıya “kick back” yapılıyor yani 250 bin dolar alınmış gibi gösterilip, sonra arkadan paranın bir bölümü iade ediliyor.
Ve bundan çok daha vahimi, sayı ile ilgili bir bilgimiz yok.
Bu yolla şimdiye kadar kaç kişi Türk vatandaşlığı aldı ve bunlar hangi ülkelerin vatandaşı asla sağlıklı ve inandırıcı bir biçimde açıklanmıyor.
Kim, kaç kişi, nereden geldi ve pasaportumuzu satın aldı bilmiyoruz.
Kim bunlar?
Çinli mi, Iraklı mı, Suriyeli mi, Rus mu, nereli!
Bilmek istiyoruz.
Bilemiyoruz.
Bildiğimiz tek şey.
Ucuz olduğu.
Hem de çok ucuz.
Hatta belki zararına satışlar.
Bir tüccar ne zaman zararına satış yapar onu da siz düşünün.