Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Macaristan seçimleri ve seçim sonuçlarını Türkiye ile karşılaştıranlar var.

        Ve Macaristan sonuçlarından yola çıkarak önümüzdeki seçimlerin sonuçlarını tayin etmeye kalkışanlar.

        Gülerek izliyorum.

        Aradaki benzerlik, Macaristan’da güçlü ve otoritere yakın bir liderin iş başında olması ve karşısındaki muhalif blokta 6 parti olması.

        Bunun dışında bir benzerlik pek yok.

        Bugün Türkiye’deki en temel sorun ekonomi ve iktidarı zorlayan mesele ekonomik koşullar, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, bununla mücadele edilmiyor olması ve tam aksine hatalı kararlarla ekonominin kötüye götürülmesi.

        Macaristan’da ise tam tersi bir durum var.

        Macaristan’daki enflasyon Avrupa’daki ortalama enflasyonun üzerinde değil.

        Şu anda 7’nin üzerinde ama 2022 ortalaması 6,6 olacak.

        Türkiye’de ise açıklanan enflasyon yüzde 61. Gerçeğini Allah bilir.

        Macaristan’da yılın ilk üç ayında gıda, alkollü içki, sigara ve dayanıklı tüketim mallarındaki fiyat artışı yüzde 1,3 olmuş.

        Türkiye’de sadece beyaz eşyadaki yıllık artış yüzde 120’lerde. Gıda ve alkollü içkiler ondan aşağı değil. Üç aylık yüzde 40 civarı.

        Macaristan’da enflasyonla mücadele ve Forint’in değer kaybını önlemek için gerekli faiz artışları yapılıyor, Türkiye’de ise tam tersi bir durum söz konusu.

        Bu yüzden Macaristan seçimlerini ille Türkiye’deki bir seçimle kıyaslamak gerekiyorsa bence doğru olan 2008 krizinden başarıyla sıyrıldığımız 2011 seçimleri ile ya da ülkede muhalefetin şansını kullanamayıp, güvenlik sorunlarının da öne çıktığı 2015 Kasım seçimleri ile karşılaştırmak daha doğru olur.

        Türkiye’nin bugünkü koşulları ile Macaristan’ın bugünkü koşulları ise birbirinin tam tersidir.

        Özellikle de ekonomi ve yönetimi açısından.

        Üreticiye sopa, müteahhide para

        Üreticiye sopa, müteahhide para
        0:00 / 0:00

        Sözde serbest piyasa ekonomisinde, fiyat oluşumlarının sürekli olarak polisiye tedbir ve siyasi tehditlerle ayar verilmeye çalışılmasını tebessümle izliyorum.

        “Zam yapanı yaşatmayız, fiyat arttıranın canına okuruz” gibi sert ve okkalı söylemlerle enflasyonu korkutmanın mümkün olduğu bir ekonomi modeli olsa idi, baskı rejimlerinin en küçük bir ekonomik sorunu olmaz, refah içinde yaşarlardı.

        Oysa biliyoruz ki, durum tam ama tam tersi.

        Biliyoruz ki, ABD’de de bizimki kadar yüksek olmasa da onlar açısından alışılmadık bir enflasyon oranı var.

        Siz hiç ABD Başkanı’nın ya da Maliye Bakanı’nın Costco’yu, Walmart’ı, Jc Penney’i, Foodmart’ı tehdit eden açıklamasını duydunuz mu!

        Elbette birileri kartel oluşturup, rekabeti ortadan kaldıracak adımlar atıyor, serbest piyasayı, fiyat oluşum mekanizmalarını bozuyorsa buna karşı gereken her yerde yapılır ama üreticinin, satıcının hatta stokçunun tehdit edildiğine rastlayamazsınız.

        Bir işe yaramaz, tam aksi sonuç doğurur.

        “Fiyat artışlarını takip ediyoruz. Hesap soracağız.”

        Yapmayın ya?

        Kimden?

        Üretim için kullandığı gübre fiyatı bir yılda 4 katına çıkmış, sulama maliyeti elektrik fiyatlarındaki yüzde 100’ü aşan artışlar nedeniyle en az iki katına çıkmış, asgari ücret artışı nedeniyle işçilik maliyeti yüzde 50 civarında artmış, plastik fiyatlarındaki yüzde 300’lük artış nedeniyle sera maliyetleri yüzde 300 artmış çiftçiden mi!

        Hadi çiftçiyi korkuttunuz.

        Zararı sineye çekti.

        Hatta de ki, sıtkı sıyrıldı ürünü bedava vermeye karar verdi.

        Ne yapacaksınız o zaman?

        Tarlada 1 TL, manavda 15 TL diye milleti manavlara karşı mı kışkırtacaksınız!

        De ki tarlada 1 değil, 0 lira.

        Beleş, bedava.

        Manavda da bedava mı olacak zannediyorsunuz!

        De ki, Antalya’dan çıktı yola bedava ürün.

        Fiyatı yüzde 300 artmış petrokimya ürününden yapılmış sandığa koyulacak önce.

        Sonra da kamyona.

        İstanbul 700 km.

        Koca kamyon bedava mı gelecek onca yolu.

        Siz mazot fiyatını bir yılda üç katına çıkarmışsınız.

        Lastik fiyatını bir yılda iki kattan fazla arttırmışsınız.

        Kamyonun yedek parçasının fiyatı bir yılda iki katına çıkmış.

        Kamyonun fiyatı zaten dolara, avroya bağlı. O da yüzde yüz artmış en az.

        Yetmedi 5 müteahhide yaptırdığın otoyoldan ve fiyatı dolara endeksli pahalı köprülerden geçmek zorunda o kamyon.

        Osmangazi'den geçerse sadece köprüye 600 TL, üzerine bir o kadar da yola ödeyecek.

        Yok eğer Balıkesir'den, Çanakkale'den falan geliyorsa sadece köprüye 950 TL ödeyecek.

        Mecburen kullanacağı YSS ve Kuzey Otoyolu geçiş ücreti de kaybanası.

        Eee, nasıl olacak bu iş?

        Üstüne fire, manavın, pazarcının maliyeti.

        Tarlada sıfır TL olsa, yine ucuz olmuyor, yine ucuz olmuyor.

        Ürün bedava olsa, pazarda yine 4 TL'nin altına zor iniyor.

        Üreticinin hatası mı, nakliyecinin kabahati mi, satıcının rezilliği mi?

        Yanıt hiçbiri.

        Sen akaryakıta, elektriğe, suya, yola, köprüye, 5 müteahhide zammı yapacaksın.

        Tüm bunları kullanarak üretim ve nakliye yapana ve ürünü pazara ulaştırana “Yakarım” diye sopa göstereceksin.

        Elinizde güç var, tabii ki yakarsınız.

        "Yakarsa dünyayı garipler yakar..."

        Karizmatik liderlik safsatasının sonu

        Karizmatik liderlik safsatasının sonu
        0:00 / 0:00

        Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, güçlü liderlik safsatasının sonunu getiren adam olarak tarihe geçecek sanki.

        2 ay öncesine kadar, bir grup Batı yanlısı zengin Ukraynalı tarafından iktidara oturtulmuş, eski bir komedyen olarak görülüyordu.

        Batının kuklası olmaya aday, özgün fikirleri olmayan bir “kukla siyasetçi” figürü idi.

        Bu “kukla” ya da “komedyen” 50 gün içinde “güçlü lidere” dönüştü.

        Ve çok açık biçimde görüldü ki, güçlü lideri, zorlu şartlar ve o şartlarda verdiği tepkiler oluşturuyor.

        2 ay önce gücü olmayan, yardım dilenen, ülkenin işgal edilmesi korkusu yaşayan, işgal için sadece yabancı güçlerden medet umduğu izlenimi veren adam, 50 gün içinde Avrupa’nın en güçlü ve en karizmatik lideri Putin’e direnen, Putin’in ve koca Rusya’nın karizmasını çizen, ülkesinin savaşını yöneten bir adama dönüştü.

        Ayılarla güreşen, üstsüz ata binerek kaslarını sergileyen, judo şampiyonu Putin, cılız komedyenle baş edemedi.

        Komedyenin içinden Churchill çıktı.

        Bana göre, Zelenskiy “güçlü ve karizmatik” lider efsanesinin sonudur.

        Çok açık görülmüştür ki, yürek ne laftadır, ne de PR fotoğraflarında.

        Gaz'da aracı olacak mı?

        Gaz'da aracı olacak mı?
        0:00 / 0:00

        Rusya’dan ilginç bir dedikodu geldi kulağıma.

        Dedikodu bizi çok yakından ilgilendiriyor.

        Son yıllarda yıldızı parlayan ama adı sanı pek duyulmamış bir şirket şu günlerde Rusya’da birtakım görüşmeler yürütüyormuş.

        Görüşmelerin konusu ise “doğalgaz”.

        Biliyorsunuz Türkiye’nin yıllık 60 milyar metreküp civarında olan doğalgaz ihtiyacının hemen hemen üçte biri Rusya’dan geliyor.

        Rusya’dan gelen dedikodulara göre, son yılların gizli gözdelerinden olan bu şirket Rusya’nın Türkiye’ye sattığı doğalgazda aracılık görevi üstlenecekmiş.

        Yani doğalgazın önemli bölümü bu şirket üzerinden Türkiye’ye gelecek, bu şirkete bir komisyon ödenecekmiş.

        Bu komisyon çok cüzi bile olsa, 20 milyar metreküplük bir satın almada ortaya çok büyük bir miktar çıkacağı kesin.

        İnşallah bu dedikodu doğru değildir.

        Umarım birileri kendi kendine gelin güvey olmaya kalkışıyordur.

        Siyasi hamle mi nezaketsizlik mi!

        Siyasi hamle mi nezaketsizlik mi!
        0:00 / 0:00

        Dün Ümit Özdağ'ın Zafer Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş'ın ismini açıklayacağı dedikodusu yayıldı.

        Bir partinin, bir başka partinin üstelik de kendisinden çok daha yüksek oy oranına sahip bir partinin, anamuhalefet partisinin mensubu bir büyükşehir belediye başkanını, üstelik de o kişiye sormadan aday olarak açıklayacağına ihtimal vermedim.

        Ama siyasette olmaz olmaz olduğu için de, hemen Prof. Dr. Ümit Özdağ'a bir mesaj ile sordum.

        "Yarın Mansur Yavaş'ı partinizin Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklayacağınızı duydum. Bu doğru mu" diye sordum.

        Şöyle yanıt verdi:

        "Bir bir açıklama yapmadım. Tamamen spekülasyon yapılıyor isim konusunda."

        Bu yanıt üzerine bir mesaj daha çektim.

        "Ümit Bey burada bir yanıt yok."

        O da gülerek yanıtladı, "Ben de siyasetçiyim".

        Bu dedikodular Yavaş'ın da kulağına gitmiş olmalı ki o da, "Aday falan değilim" diye bir açıklama yapmak zorunda kaldı.

        Ama bu açıklama Ümit Özdağ'ı durdurmadı.

        Özdağ bu sabah başka bir siyasi partinin mensubu olan bir siyasetçiyi partisinin Cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladı.

        Özdağ'ın yaptığı hamle siyasi olarak büyük bir nezaketsizlik olarak geçiştirilemez.

        Arkasında bir başka plan, iktidar koalisyonuna destek verme amacı falan yoksa bile hem CHP'ye hem de Yavaş'a karşı ayıptır.

        Bana göre Millet İttifakı'nın en güçlü adayı olabilecek olan Mansur Yavaş'ın önünü kesmekten başka hiçbir işe yaramaz.

        "Millet İttifakı Yavaş'ı aday gösterirse destekleriz" demek başkadır "Yavaş partimizin adayıdır" demek başkadır.

        Arada çok ciddi bir fark vardır.

        Bu fark Cumhurbaşkanlığı seçimine mal olacak kadar büyük olabilir.

        Özdağ'ın olmayacak bu duaya niye amin dediğini bir gün öğreniriz.

        Belki şimdi de TKP Ümit Özdağ'ı aday gösterir.

        Biz de güleriz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Emek olmadan börek olmayacağını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar