Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün iyi ki sormuşuz, “Sığınmacı adı altında ülkemizi işgal eden bu vandallara hangi işlemi yaptığınızı bilmek hakkımız” diye.

        İlk kez Bakanlıktan net bir açıklama geldi ve İstanbul’daki provokatif saldırganın sınır dışı edilmek üzere gözaltına alındığı duyuruldu.

        Ve yine ilk kez öğrendik ki, suça karıştıkları gerekçesiyle şu ana kadar 20 bin Suriyeli sığınmacı sınır dışı edilmiş.

        10 yılda 20 bin kişi.

        Sayı oldukça düşük aslında.

        Bu da Suriyelilerin karıştıkları olayların bir şekilde örtbas edildiği ya da kayıt altına alınmadan çözülmeye çalışıldığı iddialarını güçlendiriyor.

        Yine elimizde delil olmadan, izlenim üzerine konuşmak doğru olmadığı için, biz 20 bin sayısının tutarlı olduğunu kabul edelim.

        Ve bir soru soralım.

        Dün memleketine postalandığı açıklanan 1 kişi de dahil olmak üzere bu ve diğer 19 bin 999 kişinin Türkiye’ye geri gelmediğinden nasıl emin olacağız?

        Öyle ya biliyoruz ki, Suriye sınırımız delik deşik.

        Benim 11 yıldır kullandığım tabirle “Yol geçen hanı”.

        İti uğursuzu bile elini kolunu sallaya sallaya içeri giriyor.

        Sözde 1000 küsur kilometrelik bir duvar yapıldı.

        Ama merdiveni dayayanın üzerinden atladığı, yapana para kazandırmaktan başka hiçbir işe yaramayan dandik bir duvar.

        Sadece Suriye sınırımız değil, diğer sınırlarımızda da durum farklı değil.

        İran sınırımızdan hala, her gün yüzlerce Afgan, bazıları ellerinde silahlarıyla giriş yapıyor, Türkiye’nin dört bir yanına dağılıyorlar.

        Memleket insan kaçakçılığı cenneti olmuş.

        Ve biz Türkiye’de suç işleyen birkaç kişiyi sınır dışı ederek kurtulduğumuzu zannediyoruz.

        İstanbul’da işi, gücü dükkanı olan birinin sınır dışı edildikten sonra Türkiye’ye geri dönmeyeceğini düşünmek biraz safdillik oluyor bence.

        Bütün camları açık bir evde yakaladığın sineği camdan dışarı atmaya benziyor yapılan.

        Eminim ki, birkaç hafta sonra Bağcılar’da yine dükkanının önüne bir sandalye atmış oturuyor görebiliriz bu edepsizi.

        Ne de olsa içerde bu sinekler için uygun bir ortam var.

        Müstesna vatandaşlara istisnai vatandaşlık

        Müstesna vatandaşlara istisnai vatandaşlık
        0:00 / 0:00

        Sayısını bilmediğimiz miktarda sığınmacının siyasi fayda amacıyla Türk vatandaşı yapılmasının yaratacağı sıkıntıyı görüyorsunuz değil mi!

        Türkiye’de telafisi mümkün olmayan olayların yaşanmasına neden olabilecek tavırlar içine giren kimi sığınmacıları sınır dışı etme hakkımız var bugün.

        Devlet gerekli hallerde kulaklarından tutup dışarı atabiliyorlar, bunların suça iştirak etmiş olanlarını.

        Bu durum hiç yoktan iyi bir güvence.

        Peki bunları vatandaş yaptığınız zaman ne oluyor!

        Bu hakkınızı kaybetmiş oluyorsunuz.

        Kendi vatandaşınızı sınır dışı etmeniz mümkün değil.

        Üstelik de bunlara verdiğiniz vatandaşlık “istisnai vatandaşlık”.

        Yani memlekete faydalı olabilecek kişilere verilen türden.

        Yarın öbür gün istisnai vatandaşlık ile aramıza katılan bu “müstesna vatandaşlarımıza” karşı eliniz kolunuz bağlı olacak.

        Dahası bir referandumda oy kullanma hakkına sahip olacaklar.

        Bir dönem daha iktidar kalmak için değer mi sizce!

        İlan

        İlan
        0:00 / 0:00

        Çoğunluğun sessiz kaldığı olaylardan biri de, ülkemizde yaşayan bir mülk sahibinin gazetelere verdiği ilandı.

        Türkiye’de kiralık ev ilanı vermişti ama Türklere kiralık değildi.

        Yabancıdan yabancıya otomobil ilanı görmüştük ama bunu ilk kez görüyorduk.

        Ve Türkiye’yi bu yabancılara peşkeş çekmekten büyük keyif alan Arapofil yalaka taifesi bu ilanla ilgili gık çıkarmadı.

        Bir Türk “Suriyeliler başta olmak üzere Araplara kiraya verilmez” diye ilan verse “Asın bu faşisti. Rezillik” diye kıyamet koparmaya hazır olan ve Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’a demediğini bırakmamış olan bu güruh, ilana ses çıkarmadı.

        Muhtemelen haklı bile bulmuşlardır.

        Nedenini ise benden daha iyi bilir ya da tahmin edersiniz.

        Satacaksanız tahville satın

        Satacaksanız tahville satın
        0:00 / 0:00

        Vatandaşlık satışına tam gaz devam edileceğini anladık.

        Sözde zam yaptılar, vatandaşlık bedelini 250 bin dolardan 450 bin dolara çıkardılar.

        Tabii herkes biliyor ki, bu aslında bir kandırmaca.

        Türkiye’den vatandaşlık alan kimsenin böyle bir para verdiği de yok, bu paranın gerçekten Türkiye’nin kasasına girdiği de.

        Sırf bu iş için kurgulanmış mülkler var.

        Gerçek bir gayrimenkul yatırımı falan yapılmıyor.

        Yalandan bir satış yapılıyor, daha sonra süresi dolunca bu mülk hemen geri alınıyor.

        Daha önce de yazdığım gibi, bu işi yapan başka ülkeler de var.

        Ama bunlar vatandaşlık vermiyor.

        Oturma izni veriyorlar.

        Vatandaşlık verenlerde ise kaç kişiye vatandaşlık verilebileceği baştan belli.

        Program açıklanırken ve yasalaşırken “Bu yolla 3000 vatandaşlık vereceğiz” diyorlar ve 3000 kişi ev alarak ya da yatırım yaparak vatandaşlık alınca konu kapanıyor.

        Bizde ise sayı mayı yok.

        Ne gelirse.

        1 milyonsa 1 milyon.

        2 milyonsa 2 milyon.

        Yarın bütün Çin gelse 1 milyar kişiye vatandaşlık verecekler.

        Yeter ki para gelsin.

        Parayla satılıyoruz.

        Ama işin kötüsü ortada bir para olmadığını da fark etmiyorlar.

        Sahte emlak gayrimenkul satışları ile dolandırılıyoruz.

        Madem vatandaşlığımızı, pasaportumuzu satacaksınız.

        Bari doğru düzgün bir sistem kurun.

        Bunu ne olduğu belirsiz, kontrol dışı bir gayrimenkul işine bağlamayın.

        Bu amaçla 10 yıl vadeli bir Türkiye Tahvili çıkarın.

        Bu tahvilden 400 bin dolarlık alana vatandaşlık verin.

        Hiç değilse daha net bir para kazanır, kontrolü de elde tutarsınız.

        Ne olur biraz mantıklı olun.

        Madem satacaksınız, bari değerimizi ayağa düşürmeyin.

        Şans değil, eğitim

        Şans değil, eğitim
        0:00 / 0:00

        Nuri Şahin.

        Futbolcu.

        Borussia Dortmund'da uzun süre oynadı.

        Zaten bu takımın taraftarı olduğunu gizlemiyor.

        Alman Milli Takımı’na girebilirdi.

        Ama o Türk Milli Takımı’nı tercih etti.

        Gözden düşünce Türklüğünü hatırlayanlardan değil.

        Avrupa’da oynarken uyuşturucu ve seks partilerinde dolaşıp, Türkiye’ye gelince cami fotoğrafları paylaşanlardan hiç değil.

        Milyon dolarları cebe indirip, yatan ve kendi işleri ile uğraşmaktan milyonları aldığı camiaya hizmet etmeyen değil, oyuncu olarak geldiği Antalyaspor’da teknik direktör gidince oyuncu teknik direktör olarak görev yapmaya başlayan, doğru düzgün bir sporcu.

        Ve üstelik teknik direktörlükte de çok başarılı.

        Antalyaspor’a yeniden hayat veren, can veren adam gibi adam.

        Ve herkes şaşkınlıkla izliyor Nuri Şahin’i.

        Oysa hiçbir başarı şansla gelmiyor, şansla gelen başarı kalıcı ya da uzun süreli olmuyor.

        Doğrusunu isterseniz ben Nuri Şahin’in başarısına hiç şaşırmıyorum tam aksine daha da başarılı olacağına inanıyorum.

        Niye mi!

        Basit.

        Çünkü Nuri Şahin Türkiye’de yapılmayan bir şeyi yapıyor.

        İnsana ve kendine yatırım yapıyor.

        Başarılı olmak için parasını tırtıkladığı camianın formasını öpmek ya da milli ya da dini hassasiyetleri kullanma yolunu seçmiyor.

        Eğitimi seçiyor.

        Bir yandan o sıralarda Almanya’da Bayern Münih’in tek rakibi olan Borussia Dortmund’un formasını terletirken, bir yandan da dünyanın en iyi 5 üniversitesinden biri olan Harvard’a başvuruyor.

        Öyle laf olsun torba dolsun diye yapılmış bir başvuru değil.

        Hazırlanıyor, çalışıyor.

        Ve Harvard Üniversitesi’nden “Kabul” almayı başarıyor.

        Bundesliga’nın yaz tatilinde, tüm futbolcular İbiza’ya, Mallorca’ya, Sardunya’ya bizimkiler Bodrum’a, Marmaris’e ya da yatlarına akarken o Boston’a gidiyor ve üniversite okuyor.

        Bir yandan entertainement ve sportainement yöneticiliği eğitimi alırken, bir yandan da futbola devam ediyor.

        Üstelik de bu eğitimi ne istediğini bilerek, bu alandaki en iyi hocaları seçerek değerlendiriyor.

        Nuri Şahin gibi bir genç sporcuya sahip olduğumuz için biz şanslıyız.

        Ama onun başarısı şans değil.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Ahlaklı muhataplarla muhatap olabildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar