Suriyeli mi olsak!
Bu ülkede ülkenin halini, geleceğini, çocuklarımızın, torunlarımızın nelerle karşı karşıya kalacağını düşünüp çıldırmamak elde değil.
Nereye doğru gidiyoruz, bu şuursuzlukla nereye varacağız bilmek, anlamak mümkün değil.
Vatandaşın yüzde 80’den fazlası Türkiye’nin “göçmenler” ya da “sığınmacılar” adı altında Güney’den ve Doğu’dan gelen birtakım farklı milletler ama özellikle de Suriyeliler tarafından işgal edilmesinden büyük rahatsızlık duyduğunu söylüyor, her adımını anketlere göre atan iktidar tınmıyor bile.
Sınırları açmış daha fazlası gelsin istiyor, sınırdan girişi değil çıkışı kesiyor ki, gelen gitmesin.
Yetmiyor.
Tepkileri daha da arttırmak için elinden geleni yapıyor.
Önceki gün bir gazetede okudum.
Bazı illerimizde bayram öncesi yardım kuruluşu İHH tarafından Suriyelilere 2000 TL harçlık veriliyormuş.
Bedava sağlık hizmeti, yıllardır verilen paralar yetmedi, bir de bayram harçlığı.
Kendi emekline yüzde 60, enflasyona rağmen 100 TL artış ile 1100 TL ver, Suriyeliye 2000 TL!
Acaba gidip önce Suriye vatandaşı olup sonra Türkiye’ye gelsek mi diye düşünüyor insan.
Ankara Emniyeti, Etimesgut’ta Şehit Osman Avcı Polis Merkezi’ne Suriyeli bir komiser yardımcısı atandığı dedikodusu ile çalkalanıyor.
İftira bile olsa yakışanından kork demişler.
Yakışıyor!
Ne de olsa belli ki, iktidarımız için 1. Sınıf olanlar Suriyeliler.
Ya da Araplar.
Yakında Suriyeli bir valimiz, Suriyeli bir Emniyet müdürümüz de olacaktır.
1000 yıl önce girdiğimiz, kanla koruduğumuz ülkemizi şimdi Araplara peşkeş çekiyoruz belli ki!
İyi de niye!
Maksat ne?
Kimin projesi bu, kimin arzusu?
Bir yandan tüm bu göçmenleri buraya toplayarak, bir yandan göçmenleri kayırarak Türk vatandaşlarını delirtmek, bir çatışma mı çıkarmak istiyorsunuz!
Bu kaldı kala kala.
Yıllarca Kürtçe’den korktunuz, yasakladınız, hala da yasak.
Şimdi bir anda Arapça ülkenin ikinci dili oldu.
Her yerde Arapça.
Kimsenin gıkı çıkmıyor.
Bir yanda yerlilik ve millilik palavraları, diğer yanda Araplaşma çabaları.
Yerli ve milli ne varsa Araplara verme, satma girişimleri.
Bir ülkenin ekonomik geleceğini zaten ipotek altına altına almıştınız.
Şimdi de sosyal ve siyasal geleceğini daha da beter bir ipotek altına alma çabası içindesiniz.
Bunu anlıyoruz da, niye bunu yapıyorsunuz onu anlamıyoruz.
Elbet bir gün anlayacağız ama zannederim çok geç olacak!