Gerilla siyaset
Son günlerde Türkiye siyasetinin belirleyici unsuru Ümit Özdağ oldu.
Önce göçmenlerin yarattığı tehlikeye dikkat çekti.
Giderek sertleşen bir söylemle hükümetin göçmen politikasını eleştirdi.
Orada iyi bir toplumsal damar bulduğunu hissetti.
Üzerine gitti.
Ses getirdi.
Ardından çok ciddi bir çıkış yaparak Mansur Yavaş adını, biraz da partisinin gücünü ve haddini aşarak Cumhurbaşkanı adayı olarak gündeme taşıdı.
Bu çıkışı günlerce tartışıldı.
Sonra yeniden göçmen karşıtı söylemine döndü.
Bu alanı sert biçimde tutmaya çalıştı ve başkalarının buradaki iki yüzlü siyasetini gündeme taşıdı.
Son olarak da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile sert ve her iki taraf açısından da hoş olmayan bir tarzda polemiğe girdi.
Tüm bunların sonucu olarak bugünlerde en çok konuşulan, gündemi belirleyen veya gündemin ortasına oturan siyasetçi oldu.
Buna “gerilla siyaset” demek mümkün.
Büyük bir gücünüz, güçlü bir teşkilatınız, her yere ulaşacak bir partili yapınız, medyanız ve paranız yok ise ne yaparsınız.
Gerilla taktiği.
Ses getirecek eylemler.
Vur kaç hareketleri.
Bu yolla haber olmak, gündeme gelmek.
Özdağ’ın da yaptığı bu.
Ses getirecek eylemler yapıyor.
Getiriyor da.
Kimi kızıyor, kimi beğeniyor, kimi eleştiriyor, kimi alkışlıyor.
Ama sonuçta bayağı bir gürültü oluyor.
Özdağ gibi bir eski ASAM Başkanı bu taktiği iyi kullanmayı bilmeyecek de kim bilecek.
Şu ana kadar da çok doğru kullandı bu taktiği.
Ancak giderek sınırlarda, uçlarda dolaşmaya başladı.
Bu riskli bir durum.
Buradaki risk “Jirinovskileşmek”.
Bu riski Özdağ’ın da gördüğünden eminim.
Teşkilat olmadan, gerilla taktiği ile gündem olunabileceğini ama iktidar olunamayacağını da...