Ertuğrul Özkök, eşime mesaj atmış.
“Fatih daha önce de benim aleyhime yazı yazdı ama bu kez çok ağırıma gitti. Benim menfaat karşılığı yazı yazdığımı iddia etmiş. Böyle bir şey yapmayacağımı en iyi o bilmeli. Üstelik de çok eleştirildiği Tayyip Erdoğan röportajı sonrası ben ona destek vermiştim” mealinde bir mesaj.
Öncelikle Tayyip Erdoğan ile Gezi’nin en alevli günlerinde yaptığım röportajdan dolayı asla utanmadım.
O gün büyük bir öfke içinde, Gezi’yi yakmaya hazır bir liderle yapılabilecek en iyi röportajı yaptım.
Bugün hala tartışılan pek çok mesele, o röportaj sırasında söylendi.
Bana göre, Tayyip Erdoğan’a soru sorulabilmiş son röportajdır.
Zaten Erdoğan, o günden sonra bir daha da benimle röportaj yapmadı.
Sondur.
Özkök’ün canını sıkan ise birkaç gün önce İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi ile ilgili yazımda kendisinden “aklama paklama yapan” diye söz etmiş olmam.
Çünkü tam o günlerde 5 müteahhitten biri olan Mehmet Cengiz ile bir röportaj yapmış ve yayınlamıştı.
Açık söyleyeyim.
Bunun bir menfaat karşılığı yapıldığına dair elimde kanıt olsaydı, yazardım.
Ama öyle bir iddiam olmadı.
Özkök bunu nereden çıkarmış bilmiyorum.
Ve ben gazetecinin herkesle, şeytanla bile röportaj yapabileceğine inananlardanım.
Mesele röportaj yapmak değil.
Aklama paklama dediğim, Özkök’ün röportaj sırasında yorum yapması, Mehmet Cengiz’e “haksızlık yapıldığını” öne sürmesi.
Sonrasında da “Milletin a..na koduk” cümlesinin havaalanı işinde rakibi olan bir işadamına söylendiğine bizi inandırmaya çalışması.
Hepimizi salak yerine koyma çabası.
O cümle o işadamına yönelik söylenseydi, “Herifin a..na koyduk” olurdu.
“Milletinkine” koyduysan o millet herkesin anladığı gibi Türk milleti değilse bile, en azından iş dünyasının tamamıdır.
Aklama paklama meselesine gelince.
Ertuğrul Özkök’e bu konuda çok daha ağır bir yazım oldu geçmişte.
Hürriyet’teki son günlerinde Milli Piyango ile ilgili suçlamalar olduğunda Milli Piyango Genel Müdürü ile, Rıdvan Dilmen tarafından Turkcell BİP’e yönelik suçlamalar olduğu zaman Turkcell yöneticileri ile yaptığı röportajlar bu işin şahikasıdır.
O zaman Laundromat olduğunu yazmıştım.
Ha bir de utanmadan beni ve benim gibi az sayıda gazeteciyi “yumrukları sıkılı” olmakla suçlamışsın.
Kendince bizi gereksiz kavgacı, kötü gösterecek.
Kendisini ise barışçı, çiçek çocuk.
Memleket bu halde iken, hepimizin senin gibi, “Aman başıma bir şey gelmesin” diye dün seni hapse attırmak için yazı yazanlarla can ciğer kuzu sarması olmamızı bekleme.
Bazı insanlarda “karakter” diye bir şey var.
Sen onu yumruk zannediyorsun.
Hatırlarsan, o aklama yazıları bile senin çok korktuğun kovulmanı engellememişti.
Ama belli ki, hala ders almamışsın.
Boşuna dememişler ağaç yaş iken eğilir.
Sen nasıl eğilmişsen, öyle kalmışsın.
Bu saatten sonra ne desek boşuna.