Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İstanbul’da bir miting oldu, yine başladı.

        “CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 6’li masanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu.”

        Neymiş, miting çok kalabalıkmış, Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı gibi konuşmuş, ilgi çok büyükmüş, oymuş, buymuş…

        Eeeee, ne olmuş yani.

        Siz muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı iken Muharrem İnce’nin yaptığı İstanbul mitingini hatırlıyor musunuz?

        Bu mitingden katbekat görkemli değil miydi!

        Eline bayrağını alan koşmamış mıydı mitinge!

        Sonuç?

        Muharrem İnce, Ekmeleddin İhsanoğlu kadar bile oy alamadı. Yüzde 30,6’da kaldı.

        Kılıçdaroğlu kendini anlatırken “İyi insanlığına” vurgu yapıyor.

        Elhak doğru.

        Bence de iyi, kibar, düzgün bir insan.

        Komşum olsun isterim, aile dostum olsun isterim…

        Ama iyilik dediğin şey neye göre kime göre.

        Kemal Bey iyiyim diyor da, rakibi olması muhtemelen siyasetçiye, 20 yıldır milyonlarca insan niye oy veriyor, hatta niye kimileri tapınırcasına bağlı, kötü insanları sevdikleri için mi!

        Elbette hayır.

        Onlara göre de o çok iyi bir insan.

        Zaten cepheleşme de böyle bir şey değil mi!

        Boş lafla siyaset olmaz.

        “Ben iyiyim o kötü” boş laf.

        Siyaset böyle yapılmıyor.

        Elbette CHP’nin ya da altılı masanın kimi, nasıl aday göstereceğine karışmak hakkımız değil.

        Ama 2 yılı aşkın bir süredir tekrarladığımı bir kez daha yazayım, söyleyeyim.

        Kemal Bey CHP içindeki bir grubun, bir kliğin adayı olabilir.

        Hatta parti teşkilatı da Kemal Bey’in adaylığını isteyebilir.

        Adı üstünde teşkilat.

        Deniz Baykal genel başkan olsa onu ister, ben olsam beni.

        Peki halk ister mi!

        İyi Partililerin kaçta kaçı ister, Saadetlilerin kaçta kaçı ister, Demokratların, DEVA’lıların, Geleceklilerin kaçta kaçı!

        Bırakın onları bir kenara mecburen oy verecek bile olsa CHP’lilerin kaçta kaçı ister Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olarak görmeyi?

        CHP’nin tamamı istese, biraz da merkez sağdan gelse alacağı oy Muharrem İnce’nin 3 üstüdür, bilemedin 5 üstüdür.

        Konunun da öyle Alevilikle, Sünnilikle alakası yoktur.

        AK Parti çok yıpranmış olabilir, ekonomik kriz çok kötü vuruyor ve vuracak olabilir.

        Ama olmaz.

        Tüm CHP kitlesinin bile tam olarak içine sindiremediği bir Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Türkiye’nin içine sindiremezsiniz.

        İstanbul mitingine 2 milyon kişi toplasınız da fark etmez.

        Yapılması gereken şey, aday belirlemeden önce çok geniş ve güvenilir bir anket yapmak ve onun sonucuna göre doğru adayı, elbette Cumhuriyet'in kurucu ilkelerine de bağlı kalarak belirlemektir.

        Ama şunu çok açık söyleyebilirim.

        Yanlış adayla gidilecek bir seçimin kaybedilmesi halinde CHP diye bir parti kalmayacaktır.

        Bu seçim genel merkez hatasından kaynaklanan bir nedenle kaybedilirse, emin olun CHP seçmeni CHP binasını yerle bir eder.

        Altında sadece siz kalmazsınız.

        Altılı ganyan olur mu!

        Altılı ganyan olur mu!
        0:00 / 0:00

        Ben böyle yazdıkça haklı olarak soruyor herkes, “Peki sence kim aday olmalı?”

        Söyleyeyim.

        Bence İlber Ortaylı olmalı.

        Ağzını açtığı anda tüm dünya liderlerinin hayranlıkla dinleyeceği, Türk ve Türkiye imajını bambaşka yerlere taşıyacak şahane bir Cumhurbaşkanı olmaz mı İlber Hoca’dan?

        Olur da olmaz.

        Çünkü aday dediğin bana göre sana göre değil, memlekete göre olur.

        Çok açık bir siyasi gerçek var.

        “En iyi aday seçilebilecek adaydır.”

        Muhalefet açısından o adayın kim olduğunu da herkes biliyor.

        Zannederim Cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş’ın adını ilk söyleyenim.

        2019 yılının sonları.

        Gülfem Sanver ve Faruk Acar sık sık Teke Tek’e konuk oluyorlar.

        Faruk Acar o sırada AK Parti’de, genel başkanın danışmanı.

        Bir gün dedim “Faruk Bey Cumhurbaşkanı adayı Mansur Yavaş, ekonomiden sorumlu Cumhurbaşkanı yardımcısı Ali Babacan, İçişleri’nden sorumlu Cumhurbaşkanı yardımcısı Meral Akşener, Dışişleri'nden sorumlu Cumhurbaşkanı yardımcısı mesela Osman Korutürk. Böyle bir tablo kaç oy alır” diye sordum.

        “Uydurmayayım, bir bakayım” dedi.

        İki hafta sonraki programda “AK Parti için kabus senaryosuymuş” dedi.

        Altılı masa nasıl bir senaryo uygulamaya koyacak tabii ki ne bilebilirim, ne karışabilirim.

        Ama gördüğüm şudur.

        Bugün Türkiye 20 yıl öncesinden çok farklı bir Türkiye’dir.

        Bölgesindeki konumu farklı, iç yapılanması farklı, dünya ile ilişkisi farklı bir Türkiye var.

        Türkiye’nin SWOT analizi bile büyük değişiklikler gösteriyor artık.

        20 yıllık iktidarına rağmen öyle zannettiğiniz gibi bir AK Parti devleti oluşturamadı iktidar. Türkiye direndi, Cumhuriyet direndi.

        Ama beğenelim veya beğenmeyelim farklı bir devlet oluştu.

        Siyasi hesapları yapanların, buna göre yapması farzdır.

        Köylü Selçuk

        Köylü Selçuk
        0:00 / 0:00

        Selçuk Tepeli bardağı kameraya doğru tokatladı, kameranın camına sular saçıldı ve kıyamet koptu.

        Kimilerini göre Selçuk düşen ratingleri yukarı çekmek için şov yaptı. Kimilerine göre haklı olarak sinirlendi, kimilerine göre dikkat çekmek istedi…

        AK Parti sözcülerine göre ise “Haddini aştı, RTÜK ceza vermeli.”

        İlginç.

        AK Parti bir zamanlar Selçuk Tepeli’yi çok severdi.

        FOX’a geçince sevmez olduklarını biliyorduk ama "sudan" bir sebeple RTÜK’ten ceza istemek de neyin nesi.

        Her yayınında bardakların hava uçuştuğu, sineklerin yendiği, küfürlerin edildiği programlara ne ceza vermiş ki RTÜK çiftçiye yapılan muameleye sinirlenen sunucusundan ötürü Fox’a versin?

        Tepeli’nin yaptığına gelince.

        Selçuk ile uzun yıllar birlikte çalıştık.

        Sessiz, sakin, çok efendi bir çalışma arkadaşıydı.

        Ama bir konuda hassastır.

        Köylülük ve çiftçilik.

        Şaka yapmıyorum.

        Kendini bir Trakya çiftçisi olarak tanımlar.

        Önce çiftçidir sonra gazeteci.

        Gazetede de hep öyle davranırdı.

        Çiftçi ve tarımsal üretici hassasiyeti vardır.

        Hatta ara ara dalga geçerdim kendisi ile.

        Her fırsatta Silivri'deki köyüne gider, orada mutlu olurdu.

        Bu yüzden de köylülerin ekonomik durumuna yönelik tepkisinin sahte değil samimi olduğuna zerre kuşkum yok.

        Ve şunu da bilirim.

        Selçuk, sakindir falan ama bazen de ciddi öfke patlaması geçirir.

        Şaşırtan ve bildik üslubuna uymayan öfkelerdir bunlar ama içtendir.

        Selçuk o bardağa tokadı atıp sinirlenirken muhtemelen köydeki babasını, tarladaki arkadaşlarını falan düşünmüştür.

        Hakikidir öfkesi.

        Bunu ekranda böyle göstermesi doğru mudur o ayrı!

        Söyleyemiyorum öyleyse yokum

        Söyleyemiyorum öyleyse yokum
        0:00 / 0:00

        Adalet Bakanı Bekir Bozdağ beni çok eğlendirdi.

        Allah da onu eğlendirsin.

        Bakanımız demiş ki, “Tweet attığı için hakkında dava açılan yok. Tweet'in içinde yazanlardan dolayı haklarında dava açılıyor.”

        Son yıllarda duyduğum en muhteşem açıklama.

        Öyle ki, bu cümleden yola çıkıp Descartes’a, Voltaire’e, Locke’a, Hume’a hatta İmmanuel Kant’a kadar gidebilir, tüm bir süreci sorgulamaya başlayabiliriz.

        Ama o kadar derine girmeye gerek yok.

        Sadece pek yakında “Türkiye’de düşünce suçu yok, düşündüklerini açıklamaları suç” cümlesi duymayı bekliyorum.

        Oradan Sokrates'e, Platon'a gideriz diyeceğim ama zor.

        Sonuçta onlar da düşünüyor ve düşündüklerini açıklıyorlardı.

        Hala biliniyor olmaları da bu yüzden.

        Düşüncelerini söyledikleri için.

        İnsanlık, İzan ve İnsaf

        İnsanlık, İzan ve İnsaf
        0:00 / 0:00

        Artık ne insaf'ın i'si kaldı memlekette, ne de izan'ın i'si, ne de İnsanlığın i'si.

        Belki dar bir grup, belki geniş bilmiyorum saymadım ama her iki tarafta da mebzul miktarda olduklarını biliyorum çok rahatsız edici oldukları bir gerçek.

        AK Parti'nin Adana'daki gençlik şölenine katılan Konyalı gençlerin bulunduğu bir otobüs, sürücüsü uyuyakalınca şarampole yuvarlanmış ve 3 genç ölmüş, 5'i ağır 45 kişi yaralanmış.

        Ve sosyal medyada insanlıktan nasibini almamış bir grup insafsız, izansız "Ak Troller geberdi" diye yazmaya başlamış.

        Yuhhh ki ne yuhhhh!

        Ölen üç genç yahu.

        Hepimizin evladı, kardeşi olabilecek yaşta üç genç.

        Şenliğe katılan gençlerin büyük bölümü "Konser var, Oğuzhan Koç da sahneye çıkacak" diye götürülmüş belki de Adana'ya.

        Muhtemelen gençlerin büyük bölümü konsere gitmiş, siyaset dinlemeye değil.

        Velev ki siyaset dinlemeye gitmiş olsun ne fark eder.

        İnsanların, vatandaşların, hiç tanımadığın gencecik çocukların ölümüne sevinir mi normal bir insan.

        Siyasi görüşü ne olursa olsun, kim olursa olsun.

        O çocuklar var sayalım ki AK Partili olsun.

        Suç mu, ayıp mı!

        Bu da bir tür siyasi ırkçılık değil mi!

        Lütfen, siyasetin, siyasi kamplaşmanın sizi insanlıktan çıkarmasına izin vermeyin.

        İnsanlıktan çıkanların peşine takılmayın.

        Her şeyin bittiği anda bize lazım olan insanlıktır.

        İnsanlıktan uzaklaşmayın.

        Sonunda herkese lazım olan odur.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Asrı saadetin de öncesine dönmediğimiz zaman:)))))

        Diğer Yazılar