Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Baktım da, epey bir zaman önce yazmışım “Ekonomide Özal öncesi döneme mi dönüyoruz” diye.

        Gerçekten galiba oraya doğru gidiyoruz.

        Serbest ekonomiden kontrollü ekonomiye geçiş.

        Yasaklarla, sınırlamalarla, narhlarla ekonomiyi kontrol etme daha doğrusu kontrol edermiş gibi görünme çabası.

        Market baskınları, depolara stokçu suçlaması, döviz alım satımlarına kontrol falan derken sıra geldi kiralara.

        Yasa çıkararak kira artışlarını yüzde 25 ile sınırladılar.

        Akaryakıta bir yılda yüzde 200 zam yapan…

        Elektrik fiyatını bir yılda yüzde 200’e yakın arttıran.

        Basit bir inat yüzünden, Türk lirasına aşırı değer kaybettirip, döviz fiyatlarını bir yılda yüzde 100’den fazla yükselten…

        Harçlara bile yüzde 30’un üzerinde zam yapan iktidar…

        İş kiraya gelince sınır koymuş.

        Yüzde 25.

        Bırak diğer her şeyi, inşaat maliyetleri devletin resmi rakamlarına göre yüzde 135 artmış.

        Arazi maliyetleri, iktidarın rant hırsı yüzünden büyük oranda TOKİ marifetiyle en az iki katına çıkarılmış.

        REKLAM

        Konut fiyatları bir yılda yüzde yüz artış göstermiş.

        Ama kira artışı yüzde 25.

        Tamam bu oran iyi.

        Ama bir şartla.

        Siz de akaryakıta yaptığınız zamları yüzde 25 ile sınırlayacaksınız.

        Müteahhit dostlarınıza dağıttırdığınız elektriğe yaptığınız zamlar en fazla yüzde 25 olacak.

        Başta 5 müteahhit olmak üzere yenilediğiniz ihalelerde fiyat artışını yüzde 25 ile sınırlayacaksınız.

        Yap işlet devretlerle başımıza sardığınız köprü, otoyol geçişlerinde ve havaalanı yolcu başı garantilerinde müteahhitlere yaptığınız ödemeleri zinhar dolar kadar arttırmayacak, yılda TL cinsinden en fazla yüzde 25 arttıracaksınız.

        Tüm harç ve cezalarda yaptığınız artışlar yüzde 25’i bir kuruş aşmayacak.

        Kamu harcamalarını da yüzde 25 artış ile sınırlayacaksınız.

        O zaman kira artışını da yüzde 25 ile sınırlayabilirsiniz.

        Bunları yapamıyor musunuz!

        Hele hele müteahhitlere kabul ettirmeniz mümkün değil mi!

        O zaman diğerini de yapamazsınız.

        Her şeyin yüzde 200 arttığı bir ortamda, ha babam adam kovmak zorunda kaldığınız TÜİK bile enflasyonu yüzde 70’in altında gösteremezken kira artışı yüzde 25 ile sınırlayamazsınız.

        Sınırladım zannedersiniz ama olmaz.

        Olsa olsa komik olursunuz.

        Hala hele sınırlamayı 2023’e kadar diye yutturmaya kalkarsanız iyiden iyiye gülünç hale gelirsiniz.

        Tarım geri viteste

        Tarım geri viteste
        0:00 / 0:00

        Tarım yazmaya biraz daha devam edelim.

        İktidarın tarımda bizi nereden nereye getirdiğini, tarımsal üretimin lafla artmasının mümkün olmadığını gösterelim.

        Verilerle, sayılarla anlatalım.

        Türkiye’de çiftçi 2004 yılında 9 milyon 300 bin hektar alanda buğday üretimi yapmış.

        21 milyon ton buğday üretimi olmuş.

        O sırada Türkiye’nin nüfusu yaklaşık 70 milyon.

        Aradan geçmiş 16 sene.

        2020 yılında 7 milyon hektar alanda buğday ekimi yapılmış. Ekilen alan 2,3 milyon hektar azalmış.

        Verimlilik bir nebze artmış ama toplam üretim gerilemiş ve 20,5 milyon tona düşmüş.

        Bu arada Türk nüfus 85 milyona, mülteciler ve sınır ötesinde baktıklarımız dahil toplam nüfus 93 milyona çıkmış.

        Ama bu dip değil.

        Dibi 2021’de görmüşüz.

        2021 yılında Türkiye’nin toplam buğday üretimi 17,7 milyon tona gerilemiş. Bu son 30 yılın en düşük üretimi.

        Bu yıl buğday ekilen alanların daha da azaldığı, tohumluk, gübre ve sulama fiyatları nedeniyle verimliliğin daha düşük olacağı öngörülüyor ama yine de 2021’deki gibi bir felaket beklenmiyor ve üretim 20 milyon ton civarı tahmin ediliyor.

        Yani tarım bakanları güzel anlatıyor ama Türkiye’de hiçbir alanda işler iyi gitmiyor.

        Tarımda ise hiç ama hiç iyi gitmiyor.

        20 yılda geri götürülen tarımın, bundan sonraki dönemde nasıl olup da ileri götürüleceği ise Nasreddin Hoca hikayesi gibi.

        NOT: Şimdi birileri kalkıp bana Savunma Sanayi falan demesin. 50 yıllık yatırımların meyveleri alınıyor ama orada da durum iyi gibi görünmekle beraber geleceğe ilişkin sinyaller iyi değil. O sinyalleri de bir ara yazarız.

        İBB'de şeffaflık eskisi gibi

        İBB'de şeffaflık eskisi gibi
        0:00 / 0:00

        İstanbul’da, Etiler’de meşhur bir polis okulu arazisi vardı.

        İstanbul’un en değerli arazilerinden biri olarak biliniyordu.

        Yıllar önce iktidar bu araziyi satmak için yola çıktı.

        O sıralar İstanbul Büyükşehir Belediyesi AK Partili olduğu için arazi İBB’ye devredildi ve bu “kupon” arazinin satışı İBB eliyle yapıldı.

        Alıcı burada dev bir çukur açtı ve inşaata başladı.

        Ancak davalar, yargı süreci falan derken satış iptal oldu.

        Orada dev bir çukur kaldı.

        Yıllar süren davalar falan derken, olmaz denilen oldu İBB el değiştirdi ve CHP’nin aday gösterdiği bir başkan kazandı seçimi.

        Ve bu arazinin satışını tamamlamak CHP’den seçilen İBB Başkanı’na nasip oldu.

        Dev kupon arazi, daha önce ihaleyi kazanan şirkete satıldı.

        Satışa falan karşı değilim.

        Yılan hikayesine dönmüş bir meselenin çözülmesi, oradaki çukurun kapanması doğru olabilir.

        Tam olarak hak yerini buluyor denemez ama İBB kalkıp “Yahu orada o çukur tehlike yaratıyordu. Bu işi doğruya en yakın biçimde ancak böyle çözebildik” dese buna da hak vermeye razı olabilirim.

        Ama bir şartla.

        Şeffaf ve hesap verebilir olmak kaydı ile.

        Arazi nasıl, kaça, hangi uzlaşma ile satıldı, fiyat tespiti nasıl oldu bunların kamuya, İstanbullulara açıklanması şartı ile.

        Yoksa gizli, ticari sır, açıklayamayız gibi gerekçelerle bu satışı perdelemek kabul edilebilir bir şey değildir.

        CHP’nin ya da en azından CHP adayı olarak seçilen Başkan’ın geçmişte eleştirdiği her şeyi yapacak biri olduğunu gösterir.

        O zaman aslı varken benzerine gerek yoktur.

        Bizim derdimiz kişilerle ya da partilerle değil yöntemlerledir.

        Yöntem değişmeyecekse, kişinin ya da partinin adı önemli değildir.

        Bu nasıl politika

        Bu nasıl politika
        0:00 / 0:00

        Davul zurna ile haftalar önce ilan ettiğimiz "askeri harekat" bir türlü başlayamadı.

        Önce ABD'den itiraz geldi.

        Ardından AB'den.

        Rusya'dan ise itiraz ötesi bir durumla, Dışişleri Bakanı Lavrov geldi.

        Herhalde Lavrov'un Ukrayna'da barış görüşmek için geldiğini düşünmediniz değil mi!

        Geliş nedeni çok açıkça Suriye'ye yönelik harekat açıklaması.

        Türkiye bu harekatı gerçekten yapacak mıydı, yoksa Suriye'deki statükoyu yeniden görüşebilmek için mi harekatı çok önceden davul zurna ile duyurdu bilemiyorum.

        Ama gerçekten harekat yapmayı planladıysak.

        Bunu duyurmak ve geciktirmek Türkiye için iyi olmadı.

        Şimdi muhtemelen göstermelik bir harekat yapılacak.

        Ne şiş yanacak, ne kebap.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Memleketin geleceğini öngörmeye çalışmak acı vermediği zaman.

        Diğer Yazılar