“Bir ekonominin en kötü yönetim şekli nasıl olur” diye bir ders bir gün bir üniversitede okutulur mu bilmiyorum ama böyle bir ders koyulursa eğer Türkiye’nin son birkaç yıldaki, özellikle de son dönemdeki hali muhtemelen “case study” ya da “vaka analizi” olarak mutlaka o dersin kitabında yer alacaktır.
Önce yıllarca güçlü TL diye diye, 1 dolar 1 TL olacak diye kasıla kasıla, tüm uyarılara rağmen devam edeceksin.
Bu durumda kaçınılmaz bir şekilde ülkenin tüm üretimini dışa bağımlı hale getirecek, ucuz zannettiğin ithalata ölesiye bağımlı hale gelecek, dünyayı saran para bolluğunda dış borcu tüm Cumhuriyet tarihinin toplamının 4 katına çıkaracaksın.
Sonra işler tersine dönmeye başladığı zaman Hazine’nde biriktirilmiş ne varsa satacaksın.
Bomboş rezervlerle krize yakalandığın zaman gereğini yapmayacaksın.
Baktın olmuyor, güçlü TL laflarından vazgeçip güçsüz TL daha iyi bahanesine sığınacaksın.
Tüm dünya faiz arttırırken faiz indireceksin.
Faiz indiriminin yanlış olduğu bir günde ortaya çıkınca, kontrol edemediğin bir gizli faiz türü yaratıp “KKM” diye bir şey icat edeceksin.
Buna rağmen paran değer kaybetmeye devam edince kimsenin ne olduğunu anlamadığı garip bir enstrüman bulacaksın.
Hiçbir işe yaramayınca bu kez ekonomi ile bağdaşmayan bir kontrol mekanizmasını kredi kontrolü yoluyla uygulamaya sokacaksın.
Kısa süre içinde onun da hiçbir işe yaramadığını göreceksin.
Bu arada 6 ay içinde TL’nin değeri bir aşağı bir yukarı oynayıp duracak.
Dolar 18 TL’den 11 TL’ye düşecek, sonra yeniden 17,5 olacak, sonra 16’ya inecek.
Buna da ekonomi diyeceksin.
Yahu bu ülkede istikrar lafını en fazla kullanan, kullanmayı bırak ağzından düşürmeyen iktidar, ekonomide istikrarın önemini bu kadar mı bilmez!
Bakın beyler, akşamları kimlerle oturup ekonomik kararları konuşuyor, alıyorsunuz bilmiyorum ama önemli olan doların ya da euro’nun kaç TL olduğu değildir.
Önemli olan bu değerin olabildiğince sabit kalmasıdır.
1 dolar ister 1 lira olur, ister 1000 TL.
Çok önemli değildir.
Önemli olan bu fiyatın sabit olmasıdır.
Düşünün ihracat yapıyorsunuz.
Dolar 18 lira iken bir maliyet hesabı yapıyor, işçiliği, ham maddeyi, enerji maliyetlerini hesaba katıyor ve bir fiyat veriyorsunuz.
İhracatı gerçekleştiriyor paranızı tahsil ediyorsunuz ve o gün alınan bir kararla dolar hızla değer kazanıyor.
Zarara bakar mısınız!
Maliyeti en pahalısından, tahsilat en ucuzundan.
Aynı şey ithalatçı için de geçerli.
Adam dolar 18 lira iken sipariş vermiş, ödemeyi yapmış.
Ürün gelmiş.
Satacak.
Ama kur düşmüş.
İndirim yapabilir mi!
Yapamaz.
En pahalı halinde almış.
Bugün dolar ucuz diye sineye çekip ucuza satsa, doların yarın kaç lira olacağı belli değil.
Sattığını yerine koyma ihtimali yok.
Satmayıp bekletse stokçu diye peşine düşecekler.
Bir ekonomi asla böyle yönetilmez, yönetilemez.
Bir gün inip bir gün çıkan öbür gün bir daha bunu yapan bir kurdan hiç kimse memnun olmaz.
Yok yok yanlış söylemeyeyim.
Böyle bir şeyden sadece kurun ne zaman düşüp ne zaman yükseleceğini bilen biri memnun olabilir.
Çok değil sadece 1 milyon dolarını cuma satıp, pazartesi alarak bir hafta sonunda 1 milyon TL kazanır.
1 milyar dolar ile bu kazanç 1 milyar TL olur.
Gerçek sanayici, üretici ise batar.