Hala bir millet miyiz bilmiyorum ama iyimser olup millet olduğumuzu varsayarsak müthiş ilginç bir milletiz.
Son derece gayrı ciddi, hayatı geyik muhabbetinden ibaret garip bir topluluk.
On binlerce örnek vermek mümkün bununla ilgili ama en basitinden, en popülerinden gidelim.
Şu sıralar bir kesim tarafından en iyi gazeteci, gazeteciler cemiyeti başkanı olarak tanımlanan hatta sürgündeki ana muhalefet lideri olarak görülen Sedat Peker’den yola çıkalım.
Peker zaman zaman ara verse de, Türkiye’nin, özellikle de mevcut iktidarın ve çevresinde kümelenen çıkar gruplarının karanlık yüzü ile ilgili önemli bilgiler veriyor.
Normal bir toplumda her biri yıllarca konuşulacak, yıllarca gündemde kalacak ve tarihe geçecek nitelikteki olaylar, ilişkiler pek çoğu.
Kokuşmuşluğun, siyasi pisliğin, mesleki arsızlığın nirvanası denilebilecek olaylar.
Peker bunları anlatıyor, ifşa ediyor, gazeteci olmadığı için belgelemek zorunluluğu olmadığı için de pek çoğumuzun duyduğu ama belgesi ve konuşacak tanığı olmadığı için yazamadığı meseleyi de aktarıyor.
Sonuç!
Sonuç kocaman bir sıfır.
Herkesin ağzında “Savcılar niye harekete geçmiyor, muhalefet niye bunları takip etmiyor” safsatası.
Bırakın savcıları, muhalefeti falan siz ne yapıyorsunuz?
Okuyorsunuz.
O günlük kızıyorsunuz.
Eğer magazinel bir konu ise ya da cinsellik içeriyorsa birkaç gün ağzınızdan sular akarak anlatıyorsunuz.
Sonra?
Sonra konuyu manasızca tüketip, Sedat Peker yeni bir şey anlatsa da bir iki gün de onunla oyalansak deyip, unutup gidiyorsunuz.
Yalan mı!
Hele hele son anlattığı İnan Kıraç hikayesi.
Hemen olayı taraftarlık, Galatasaraylılık konusu haline getirip, sulandırıyorsunuz.
Oysa Peker’in anlattıklarından misli misli fazlasını burada ben yazdım tam 1 yıl önce.
Ben Galatasaraylı değil miyim!
Ben Galatasaray Liseli, ayrımcılık içeren tabiriyle Mektepli değil miyim!
Ama kimse Kıraç’a tek kelime edemezken yıllarca bu kişi ile didişen ve son olarak Peker’in söylediklerinden çok daha somutunu söyleyen ben değil miyim!
Geçen sene Sezgin Baran Korkmaz skandalı patlak verdiğinde Kıraç’ın bu işin tam da göbeğinde olduğunu anlatan ben değil miyim!
İnan Kıraç’ın parası ak mıdır, kara mıdır umursamadan Sezgin Baran korkmaz ile ortaklık yaptığını, eski ortağı Jan Nahum’dan ayrılmak için Sezgin Baran Korkmaz’ı kullandığını, sonra Sezgin Baran Korkmaz’dan da bedelini ödemeden kurtulmak için Ankara'da yüksek makamlardaki “Mektepli kardeşlerini” devreye soktuğunu, sonunda şahsi meselesini bir devlet meselesi haline getirtmeyi başardığını ve rezaletin o noktadan sonra iyiden iyiye büyüdüğünü bir yıl önce burada okumadınız mı!
Peki şimdi Sadet Peker bunun çok daha azını anlatınca niye çok şaşırmış ve yeni duymuş gibi yapıyorsunuz?
Ve eminim ki, üç ay sonra bunu da unutacaksınız.
Yemin ediyorum siz Sedat Peker’i bile sonunda umutsuzluğa sevk edeceksiniz.
Sonunda o da duvara konuştuğunu anlayacak.
Benim gibi bir avuç salak yıllardır pes etmedik.
Bir umut yazıyorum.
Bakalım Peker bizim kadar inatçı olacak mı!
Ya da “Alayınızın” deyip dönüş biletine razı mı olacak?
Göreceğiz…