Şampanya fena çarpar
Bir şarkıcı, bir “izleyici-dinleyicinin” gönderdiği şampanyayı beğenmeyince, kadehindeki içkiyi, getiren garsonun kafasından aşağı boşaltmış.
“Bu ne böyle elma suyu gibi. Sen bana doğru düzgün şampanya getir” diyerek.
Memlekette kıyamet kopuyor.
Oysa şarkıcı hanım kızımıza kızmanın alemi yok, durum tam bir ülkemiz gerçeği, yaptığı hareket memleketin, Türkiye'nin aynası.
Yeni Türkiye hali, pürmelali...
Diyeceksiniz niye.
Çok basit.
Bir sahtekarlık zincirinin sonunda rezilliğin ortaya dökülmesi sonrası kabağın en az günahı olan, en garibanın kelimenin tam anlamıyla başına patlaması durumu.
Oysa zavallı garsonun bu konuda hiç ama hiç suçu yok.
Eğlence yerinin patronu, “Masası var” diyerek bir sanatçıyı yüksek ücretle sahneye çıkarıyor.
Çünkü sanatçının paralı hayranları ve destekçileri var ve sahneye o çıkarsa gelenler çok para harcayacak, eğlence yeri çok para kazanacak.
Zaten şarkı söyleyecek olan kişi de bunu biliyor.
Gelenlerin amacı muhteşem bir konser dinlemek değil, sanatçıya para harcıyor gibi görünüp zenginliğini göstermek, çevreye hava atmak.
Nitekim şarkıcı sahneye çıkar çıkmaz, müzik dinlemek değil, kendini göstermek için oraya toplanmış olan güruh, sanatçıya pahalı içkiler, tercihen şampanya yollamaya başlıyor.
Kısa süre içinde bu bir yarışa dönüşüyor.
Biri 10 şişe yolluyor. Öbürü 15, diğeri 20.
Ama yollananlar aslında şampanya falan değil.
Şampanya şişesine benzer şişelere doldurulmuş, içine karbondioksit basılmış kötü üzüm suyu. Hatta bazen üzüm suyu bile değil.
Çünkü şampanya pahalı ve değerli bir ürün.
Yollayan da gidenin şampanya olmadığını biliyor, yollanan da, satan da.
Yapılan aslında ucuz bir gösteri.
Bir sonradan görme hatta görmemişlik gösterisi.
Ama belli ki, yollanan ucuz şampanyalardan beklenen kâr elde edilemeyince büyük patron daha fazla harcama yapılsın istiyor.
Şarkıcı da müşterinin ucuz şampanya değil, pahalı şampanya yollamasını doğrudan söyleyemediği için garsonun başına sözde şampanyayı boşaltarak müşteriye mesaj yolluyor.
Şampanya garsonun başına patlıyor.
Garson ise çaresiz.
Aslında o şişeyi ne yapması gerektiğini gayet iyi biliyor ama yapamıyor.
Çünkü bildiği bir diğer şey, işsiz kalırsa ona kimsenin bakmayacağı, Suriyelilere karşılıksız verilen sağlık hizmetinin kendisinden esirgeneceğini de, Suriyeli göçmenlerin cebine koyulan paraların da kendisine verilmeyip açlığa mahkum edileceğini biliyor.
O yüzden sessizce kabulleniyor başına patlayan şampanyamsı sıvıyı.
Ama biliniz ki, o garibanın başına dökülen şampanya çarpar adamı.
Mucidi Dom Perignon adlı bir kutsal papaz olduğu için değil.
Garibanın ahı alındığı için.
Garibanların ahını alanlar, baş köşelerde, saraylarda ağırlandığı için.