Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İktidarın ekonomi politikası fakirden alıp zengine vermeye yönelik. Bu politika ile zengin çok daha zengin, fakir çok daha fakir olur. Ücretliler ezilir, orta sınıf ortadan kaybolur diye uyardık yılbaşından bu yana.

        Karşılığı ne oldu?

        İktidar trollerinden küfür yedik.

        Hain olduk, cahil olduk.

        Hiçbir şey bilmedikleri için her şeyi bildiğini zanneden ahmaklara meze olduk.

        Sonuç?

        Dün şirketlerin 2. çeyrek mali tabloları ortaya çıktı.

        Hepsi kâr patlaması yapmış.

        Kârlılıktaki en büyük oransal artış THY’de.

        Geçen yıl aynı dönemde az da olsa (59 milyon TL) zarar eden şirket, bu yılın yarısında 9,1 milyar TL kâr etmiş.

        Onu takip eden ise Sabancı Holding olmuş.

        2021’in ikinci çeyreğini 1,7 milyar kârla kapatan Sabancı Holding, bu yıl aynı dönemde kârını 9 kat arttırarak 16,3 milyar TL’ye yükseltmiş.

        Grubun bankası Akbank’ın da kârı 6 kattan fazla artmış.

        Kaç Holding’in kârı ise geçen yıl aynı dönemde 3,2 milyar TL iken, bu yılın 2. çeyreğinde 5,3’e çıkmış.

        Ama Holding’e bağlı Tüpraş’ın kârlılığı 1,3 milyardan 10,6 milyara çıkmış.

        Ve dün baktım sosyal medyada iktidar yanlısı tüm troller niyeyse kârını en az, hatta enflasyonun altında arttıran Koç Grubu’na sövüyor, hala Gezi destekçisi Koç sloganları atıyorlardı.

        Oysa Koç Grubu dediğin Türk ekonomisinin yüzde 6,5’u.

        Toplam ihracatın yüzde 7’si.

        Gayrı safi milli hasılanın yüzde 6,4’ü.

        Kurumlar Vergisi’nin yüzde 7'sinden fazlası.

        110 bin kişiye doğrudan istihdam sağlıyor.

        Yan sanayi ve bayi ağı ve ilgili şirketlerle birlikte Koç Grubu’ndan bir şekilde ekmek yiyen sayısı yaklaşık 5 milyon.

        Koç Grubu babamın oğlu değil.

        Rahmetli Mustafa Koç’un vefatından ve çok sevdiğim bir üst düzey yönetici arkadaşımın geçen yıl emekli edilmesinden sonra grupta eşim dostum da kalmadı.

        Ama bu doğruyu görüp söylememe engel değil.

        Koç grubu yarın “Tamam ulan her şeyi kapatıyorum” dese muhtemelen o trollerin de büyük bölümü aç kalır.

        Ama bunlar aptal oldukları için bunu anlamaları mümkün değildir.

        Zengini daha zengin eden politikaları destekler ama o politikadan dolayı daha fazla kazananın kimilerine söverler.

        En büyük ortağı Katar olan Coca Cola’ya da “Siyonist” diye sövenler de zaten aynı kafalar değil mi!

        ABD çıkarları

        ABD çıkarları
        0:00 / 0:00

        Stratfor adını bilmeyen kaldı mı bilmiyorum.

        Gölge CIA denilen bir özel istihbarat kuruluşu.

        15 Temmuz darbe girişiminden, Henri Barkey’in görüşmelerine kadar türlü mesele ile Türkiye’de gündeme gelmiş bir melanet.

        Bu kuruluşun internet sitesinde bir haber yer aldı.

        Habere göre, Türkiye’nin drone saldırılarına karşılık vermek isteyen YPG/PKK ya da onların tanımı ile Suriye Demokratik Güçleri, 8 Ağustos günü bir Türk askeri aracına saldırı düzenlemişler.

        Stratfor bu haberini, bölgedeki ABD yandaşı güçlere ve PKK/YPG açıklamalarına dayandırmış.

        Ancak haberin içinde Türk tarafının bu iddiaları doğrulamadığını da söylüyor.

        Stratfor’un konu ile ilgili analizi ise ilginç.

        Stratfor, Türkiye ile Suriye Demokratik Güçleri olarak adlandırdığı YPG/PKK arasındaki gerilimin artması ve SDG’nin Türkiye’ye yönelik saldırılarının yoğunlaşması halinde Türkiye’nin Rusya’dan bir kara operasyonu için onay alabileceğini ve Türkiye'nin YPG/PKK’ya karşı güçlü bir kara operasyonunun buradaki Kürt grupların Esad ile yakınlaşmasına neden olabileceğini öngörmüş.

        Stratfor, böyle bir operasyonun ABD'nin bölgede elde ettiği tüm kazanımları ortadan kaldırabileceğini söylüyor.

        Demokrasi puantajı

        Demokrasi puantajı
        0:00 / 0:00

        Kılıçdaroğlu’nun Yalova’da yaptığı bir konuşma sırasında, karşıdaki bir apartmandan Yalova Belediyesi’ndeki bir yolsuzluk iddiasını gündeme getiren bir pankart açıldı.

        Kemal Bey’in ya da Bay Kemal’in konuşmasını izleyenler pankarta tepki gösterip, yuhaladılar ama bana göre hiçbir mahzuru yok, tam aksine böyle pankartlar açılabilmeli.

        Bunlar demokrasi göstergeleri.

        Pankart da Kemal Bey’in konuşması boyunca orada durdu.

        İyi de oldu.

        Ancak bir şeyi cevaplamanızı isterim.

        Acaba orada konuşan Kemal Kılıçdaroğlu değil de, AK Parti’nin genel başkanı veya bir üst düzey ismi olsaydı...

        Benzer bir pankart, başka bir yolsuzluk iddiasını veya kayıp parayı soran bir pankart o binada açılabilir miydi?

        De ki açıldı, orada kalabilir miydi?

        Güvelik güçleri veya koruma ekipleri o evin kapısını çalar mıydı?

        O pankartı açanlar geceyi evlerinde, yataklarında geçirebilir miydi?

        Tüm bu sorulara “Evet” yanıtını verebiliyorsanız demokratik bir ülkeyiz demektir.

        Her hayır yanıtı 100 puanlık demokrasiden puan kıracaktır.

        Her bir soru 25 puan değerindedir.

        Her evet 25 puan ekler.

        Her hayır 25 puan götürür.

        Akkuyu'da son durum

        Akkuyu'da son durum
        0:00 / 0:00

        Akkuyu Nükleer Santrali’nin sahibi Rus Rosatom’un Türk taşeron firma İçtaş’ın sözleşmesine son verip, İçtaş’ın santral inşaatındaki ortağı Rus şirketi Titan 2 ile yola devam etmesinin yarattığı krizden söz etmiştik.

        Nükleer Santral sözleşmesindeki belirsizlikler ve bilerek ya da bilmeyerek sözleşmedeki eksikler nedeniyle Rosatom Türk şirketlere sadece ayak işlerini yaptırıyor, İçtaş yetkilisinin tabiriyle “Kemik atıyor”du.

        Şimdi atık kemik de yok.

        Rusların Türkiye’de kurduğu bir şirket üzerinden kemiği de kendi alacak.

        Çünkü sözleşmede Türk şirketlere ne yaptırılacağı ile ilgili bir madde yok, sadece “Türk şirketlere de mümkün olduğunca iş verir” maddesi var.

        Yağmadan mal kaçırır gibi devletlerarası sözleşme yapılınca, sonuç bu oluyor.

        Ve şimdi İçtaş’ın yeniden işe başlaması için çözüm aranıyor.

        İC yetkilisinin bana aktardığı kadarı ile bu konu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından çözülecekti.

        Ve nitekim Erdoğan’ın apar topar ziyaret ettiği santral inşaatından ayrılmasından sonra İC’den bana iletilen bilgiye göre Cumhurbaşkanı Türk şirketin yeniden devreye sokulması talimatı vermişti.

        İC’nin bu iddiasını Rosatom’a yakın kaynaklardan soruşturdum.

        Durum tam da bu değil.

        Türk Cumhurbaşkanı Akkuyu inşaat alanını ziyaretinde, Akkuyu Nükleer AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Anastasia Zoteeva ile kendisine eşlik etmiş.

        Gezi sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan İC ile olan anlaşmazlığı kastederek, Rus Genel Müdür Zoteeva’ya “Bu işi 1 hafta içinde çözün ve İçtaş yeniden işe dahil olsun” demiş.

        Ancak Zoteeva “İC ile olan sorunumuzun 1 hafta içinde çözülmesi mümkün olmadığı gibi, benim kaybedecek 1 haftam bile yok” yanıtını vermiş.

        Bu yanıt üzerine ortam buz kesmiş ve Erdoğan sinirlenerek “Bulunduğunuz ülkenin Cumhurbaşkanı ile konuştuğunuzu unutmayın“ diyerek konuşmayı noktalamış.

        Akkuyu’dan ayrılırken de, “İC işe dönsün. Bunu sağlayın” demiş.

        Ancak şu ana kadar bir gelişme yok ve İC inşaat alanındaki ekipmanları Ruslara kullandırmıyor.

        Yine de bu işin Türk-Rus ilişkilerine zarar vermemesi için, meselenin iki şirket arasında çözülmesi yönünde bir talimat verildiğini öğrendim.

        Hukukçular ise “Rus tarafının sözleşmeyi fesih biçiminden dolayı İC hiçbir şey yapmadan, sözleşmenin haksız ihlali nedeniyle 600 milyon dolar alır” diyor.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Ucuz kahramanlardan daha da ucuz hainler çıkacağını unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar