Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İkidir yazdığım Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ile ilgili yazılar üzerine bir eski bankacı aradı.

        Eski dediysem hala yurt dışında finans işleri ile uğraşıyor.

        İlginç ve önemli bilgiler verdi.

        Biliyorsunuz, Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte doğalgaz arzında ciddi bir sorun ortaya çıktı.

        Enerji fiyatları, özellikle de doğalgaza bağlı olarak üretilen enerji fiyatlarında büyük artışlar oldu.

        Türkiye’de ise savaş öncesi zaten yanlış ekonomi politikalarının sonucu olarak aşırı yükselen kurlar nedeniyle elektrik fiyatları ikiye, üçe katlanırken üzerine bir de doğalgazdaki fiyat artışları gelince, elektrik üretiminin önemli bir kısmı doğalgaz çevrim santrallerinden elde edildiği için elektrik fiyatları hızla yükselmeye devam ediyor.

        Önümüzde kötü günler var.

        Finansçı okurum işte bu yüzden aramış.

        “Türkiye’de başta elektrik fiyatları olmak üzere enerji fiyatları misli misli artarken Avrupa’da niye ondalıklarla artıyor?” diye sordu.

        Ben de “Çünkü bizde kur artışı da var. TL değer kaybettiği için bizde daha fazla artıyor” dedim.

        REKLAM

        “Haklısın ama yine de artış oranı çok daha yüksek. Başka bir nedeni olmasın sakın” diye sordu.

        Belli ki, bir hinlik vardı ve beni sınıyordu.

        “Eziyet etme de anlat” dedim.

        Anlattı:

        “Avrupa’da başta Almanya’da enerji üreticileri, özellikle doğalgaz ile üretim yapanlar, bir sonraki yılın doğalgaz alımlarını hedge ederler. Böylelikle enerji hammaddesi fiyatlarındaki dalgalanmalardan, olası risklerden kendilerini korurlar. Bu yüzden de doğalgaz ya da tükettikleri yakıt ne ise bunun fiyatındaki ani yükselişler, bu ülkelerde elektrik fiyatlarına hızla ve aynı oranda yansımaz” dedi.

        Anlamamıştım.

        “Diyelim ki, A enerji şirketi doğalgaz ile elektrik üretiyor. Ve yıllık 1 milyar metreküp doğalgaz alıyor. Bu doğalgaz alımını bir tür sigortalatır. Mesela bin metreküpü 300 dolardan sigortalatır. Böyle olunca fiyat artsa bile şirket kendini korumuş olur. Üretim maliyetini arttırmaz. Ani ve yüksek zamlar yapmak zorunda kalmaz. Her dalgalanmayı yansıtmak zorunda kalmaz. Zaten o arada dalgalanma da durabileceği için tüketici bu dalgalanmadan çok az etkilenir” diye izah etti.

        “Yani” dedim.

        “Yanisi şu. Türkiye’de doğalgaz ile üretim yapanlar eğer salak değillerse, bir damla işadamlıkları var ise onlar da aynı şeyi yapmışlardır. Yani onlar da kendini korumuştur. Doğalgaz alımlarını hedge etmiştir. Bu sayede de şu anda öyle düşünüldüğü kadar yüksek maliyetle üretim yapmıyorlardır. 2400 dolara çıkan doğalgaz fiyatı onları zannedildiği oranda etkilemiyordur muhtemelen.”

        Peki ya yapmamışlarsa.

        “Onu ben bilemem. Ama bence kesin yapmışlardır. Bütün dünyada bu yapılıyor. Üstelik salgın nedeniyle talep sınırlı buna bağlı olarak fiyatlar düşük giderken, bu riski sigortalamak çok kolay ve ucuzdu. Herkes yaptı. Senin EPDK bu şirketlerin bunu yapıp yapmadığını da denetlemeli ve bu şirketlerin zam taleplerini ona göre değerlendirmeli. Çünkü muhtemelen bunlar kendilerini koruyorlar ama sanki korunmuyormuş gibi fahiş zam yaparak halkın cebine el uzatıyorlar.”

        REKLAM

        İyi de EPDK’nin böyle bir denetim gücü var mı!

        “Bence var. Yasa açık. Ama yetkimiz yok diyorlarsa o zaman yasa hatalı demektir. Dünyanın her yerinde kamu otoritesi bunları denetleme ve bilme hakkına sahiptir. EPDK bunu yapmıyorsa o zaman bu elektrik üreticilerinin akılalmaz kârlar etmesine neden olur.”

        İşin özü şu:

        Üreticiler, kendilerini sigortaladıkları, riski "hedge" ettikleri için etkilenmedikleri zamları vatandaşa yansıtıyor olabilir. Bu da fahiş ötesi kârlılık demek. Milletin soyulması demek.

        Ama soyulup soyulmadığımızı bile öğrenemiyoruz.

        Çünkü EPDK burada da görevini yapmıyor.

        Vatandaşa değil, ithal gazla elektrik üretenlere çalışıyor.

        Hakaret ticareti

        Hakaret ticareti
        0:00 / 0:00

        Bir sanatçı, bir gazeteci ile tartışmaya girmese bunu yazmak zorunda kalmayacaktım.

        Ama madem iş "Hakaret Davaları"na geldi.

        Yazalım.

        Bir süre önce bir lokantada dostlarımla yemek yiyorum.

        Kamuoyunun yakından tanıdığı bir hanımefendi yanıma geldi.

        Hal hatır sorduktan sonra yanında duran bir beyefendiyi tanıştırdı.

        "Avukat bilmem kim!"

        "Memnun oldum" dedim.

        Avukat hemen atıldı.

        "Biz hanımefendinin avukatlık işlerini yürütüyoruz. Size de yardımcı olmak isteriz" dedi.

        Şaşırdım.

        "Benim 30 küsur yıllık avukatım var. Sağ olun." dedim.

        "Ama biz size para kazandıracağız" dedi.

        Nasıl olacak o iş dedim.

        Anlattı.

        "Siz bize bir vekaletname vereceksiniz. Bu vekaletname sadece size yönelik hakaret davaları için geçerli olacak. Biz gerek sosyal medyada, gerekse başka yerlerde düzenli taramalar yaparak size yönelik hakaret içeren paylaşımları ekibimizle tespit edeceğiz ve bunlara hemen dava açacağız. Sizin haberiniz bile olmayacak. Her ay hesabınıza ciddi bir para yatıracağız. Bizi görmeyeceksiniz bile."

        İlk kez böyle bir şey duyuyordum.

        İlgilendiğimi zannederek peş peşe gazetecileri saymaya başladı.

        Tamamı iktidar yanlısı gazetecilerdi.

        "Tüm bu meslektaşlarınızın bu konudaki avukatlığını biz yapıyoruz. Bazıları sadece bu hakaret davalarından ayda 300 bin TL'ye yakın gelir elde ediyorlar" dedi.

        İnanamadım.

        Kendilerine edilen hakareti geçim yolu haline getirmişlerdi.

        Küfürü yiyor, paraya çeviriyorlardı.

        Hatta muhtemelen daha çok küfür işitmek için, daha uç yazılar yazıyor, milletin damarına daha çok basıyorlardı.

        Küfür eden arttıkça bunlar sürümden kazanıyordu.

        Vay anam vay diye geçirdim içimden.

        Utanmazlık görmüştüm ama bu kadarını görmemiştim.

        Avukata dik dik baktım ve "Bak kardeş, bu saydığınız ve meslektaşınız dediğiniz isimlerin hiçbiri benim meslektaşım falan değil. Önce bunu bir bil. İşin cılkını çıkarmayan kimseye de dava açmıyorum. Tazminatlar benim gelir kaynağım değil. Küfür yedikçe para kazanacağım diye sevinen utanmazlardan değilim. Siz onların avukatlığını yapmaya devam edin" dedim.

        Ünlü hanımefendiye de "Benim yanıma böyle abuk sabuk adamları getirmeyin. Kiminle ne konuşacağını bilmeyenlerle sizin hatırınız için bile olsa muhatap olmam" dedim.

        İyi bayramlar

        İyi bayramlar
        0:00 / 0:00

        Bugün Kurtuluş Savaşımızın Zafer'le sonuçlandığı, bir büyük liderin peşine taktığı bir ulusla, kendilerini 851 yıllık yurtlarından atmaya çalışan son Haçlı Ordusu'nu mağlup ettiği gün.

        Bugünü asla unutmayacağız.

        Bu zaferi asla unutmayacağız.

        Bu ülkeyi ve bu milleti kurtaranları ve bir enkazdan bir millet, bir devlet yaratanları asla unutmayacağız.

        Bu enkazı o gün kaldırmayı bilenler, gerekirse yarın yine kaldırmayı ve Atalarının izinde yine dimdik durmayı bileceklerdir.

        Bugün Osmanlı'nın cenazesi üzerinde Anadolu'yu işgal edenlere karşı kazanılmış zaferin 100. yıldönümüdür.

        Bugünü yapanlar olmasa idi bu topraklarda ne Malazgirt Zaferi'ni kutlayacak haliniz olurdu ne de başka bir zaferi.

        Oturun kalkın bu son büyük zaferi kazananlara hakaret değil dua edin.

        Zaferimiz kutlu olsun.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Atasına saygı duymayana hiç kimsenin saygı duymadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar