İster inanayım, ister inanmayayım
Bir süre önce bir yemekte eski bir tanıdık ile karşılaştım.
Abdullah Gül’ün ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık günlerinde AK Parti içinde önemli görevler üstlenmiş daha sonra siyaset ile bağını koparmış ama iktidar ile hala yakın bir isimle.
Önce selamlaştık. Bir süre sonra gelip benim masaya katıldı.
Belli ki, bir şeyler anlatmak istiyordu.
“Muhalefetin seçimi kazandık havasına girmesini eleştirerek çok doğru yapıyorsun” dedi.
Sonra da anlattı:
“Şu an AK Parti ve Cumhurbaşkanı çok yıpranıyor. Ama yıpratan muhalefetin etkili muhalefeti değil. Şu anda en büyük muhalefet partisi HPP. Yani enflasyonun gaz verdiği Hayat Pahalılığı Partisi. Elbette bunun arkasında iktidarın uzun zamandır yaptığı yanlışlar, hatalı kararlar ve inatlar var. Ama bilmediğiniz bir şey AK Parti’nin ve Erdoğan’ın her an şapkadan tavşan çıkarabileceği. Ve çıkartıyorlar.”
“Neymiş o tavşan?” diye sordum.
“Milyarlarca dolarlık körfez ağırlıklı kaynak” yanıtını verdi.
Anlamadım.
“Seçime kadar Türkiye’ye çok büyük miktarlarda para sokacaklarını düşünüyorlar ve bunun bir kısmı geldi bile. Dahası da gelecek” dedi.
"Kim veriyor bu parayı" diye sordum.
“Büyük bölümü Körfez'den, bir kısmı Uzakdoğu'dan, belki pek azı da Kuzey’den diye konuşuluyor. Ama çoğu İslam coğrafyasından.”
"Peki kim veriyor" diye ısrar ettim.
“O kadarını bilemem ama geliyor” dedi.
“Kaydi para olmalı. Bir yerde izi bulunur” dedim.
“Nakdi para. Görenlerle konuştum” diye ısrar etti.
“Peki diyelim ki, haklısın. Geldi. Geri nasıl ödenecek bu para” diye sordum.
“Seçimi kazanmaya odaklılar. Seçimi kazanmadıktan sonra hiçbir şeyin önemi yok. O yüzden öncelik seçimi kazanmak. Ödemesi kolay. Bu para Türkiye’ye dolar 18 TL iken girer bozulur. Sonra dolar düşürülür bir miktar geri alınır geri gider” dedi.
Açık söyleyeyim, bu sözlere hiç ama hiç inanmadım.
O yüzden de 15-20 gündür yazmadım.
Ama şimdi bakıyorum da gelişmelere.
Acaba inansa mıydım!