Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bütün dünya faizleri arttırırken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası faizleri yine indirdi.

        Düşük faizle bir derdim yok bu indirimler gerçekte faizi falan düşürmüyor.

        Tam aksine gerçek faizleri arttırıyor, hem ülkeyi hem de ülkede yatırım yapanları soyanlara destek oluyor.

        Merkez Bankası, faiz oranlarını yüzde 12’ye düşürdü diye ne sanayicinin kullandığı kredilerin faizi düşüyor ne de vatandaşın kullandığı kredinin faizi.

        Şu anda gerçek kredi faiz oranları yüzde 25 ila yüzde 65 arasında değişiyor.

        Daha kötüsü bankalar sanayiciye kredi kullandırma konusunda da oldukça isteksiz.

        Hadi bu olmuyor.

        Diyelim ki, en fazla kredi kullanan yapının faizi düşsün, devlet soyulmasın.

        Hayır öyle bir şey de olmuyor, devletin borçlanma faizi falan da düşmüyor.

        Tam aksine o da artıyor.

        Geçen sene, Eylül ayında devletin borçlarına ödediği faiz oranı yüzde 17,7 idi.

        Sonrasında “Ben bilirim ekonomisine” geçildi.

        Emirle faiz indirimleri başladı.

        Bugün devletin borçlanma faizi kaç diye tahmin edersiniz?

        Yüzde 24,8 oldu.

        Ve 2021 yılında yüzde 60’lar seviyesinde olan devletin ana paraya oranla faiz yükü yüzde 117’ye çıkarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı.

        Başka ne oldu!

        8 liralar seviyesinde dolaşan dolar kuru 18 lirayı aştı, son indirimle beraber 19 TL’ye doğru gitmeye başladı.

        Bu faiz indirimleri sadece 8 lira olan akaryakıtı 25 liraya, 4 lira olan domatesi 15 liraya, 3 lira olan soğanı 12 liraya, 2 lira olan ekmeği 5 TL’ye, 12 bin TL olan cep telefonu fiyatını 45 bin liraya, ahırdan bozma evin kirasını 5 bin liraya, özel okul fiyatlarını 200 bin TL’ye yükseltmekle kalmadı.

        Kur korumalı mevduat denilen gizli faizi ortaya çıkardı.

        Parasını kur korumalı adlı hesaba yatıranlara yani büyük parası olanları Hazine’den yani sizin ve benim ve hepimizin cebinden milyarlar aktarılmasına ve yüzde 60’ları aşan faizler ödenmesine neden oldu.

        Merkez Bankası’nın son faiz indirimi ile birlikte TL’nin tekrar değer kaybetmesi ve yabancı para birimlerinin fiyatının artması ile birlikte kur korumalı mevduatın sahibi olan zenginlere ödenecek para miktarı da arttı.

        Kurdaki her artış 1 trilyon lirayı bulan bu mevduat türüne ödenecek gizli faizi de arttırıyor.

        Son faiz indirimi ile kurdaki artışın 0,5 TL olmasını 1 trilyon TL ile ben çarpmayayım siz çarpın.

        Hazine'ye verilen zararı bulun.

        Kuru düşük tutmak için sürekli satılan dolarları da yanına ekleyin.

        Hasarı tespit edin.

        Yani diyeceğim o ki, bir Merkez Bankası, bir ülkeye ancak bu kadar zarar verebilir.

        Normal bir ülkede böyle bir Merkez Bankası’nın tüm yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri bir günde görevden alınır.

        Hatta yargılanırlar.

        Bizim amacımız bu değildi diyebilirler.

        Ama önemli olan amaç değil sonuçtur.

        Siyasi riski edepsizlikle çarpmak

        Siyasi riski edepsizlikle çarpmak
        0:00 / 0:00

        Çokça tartışılan bir kurumun başında iseniz, gözler sizin üzerinizde ise yapmanız gereken tek şey vardır.

        Daha dikkatli, daha edepli, yasalara ve ahlaki kurallara her zamankinden daha saygılı olmanız gerekir.

        Ama nerdeee…

        Yüzsüzlük alıp başını gidince, denetim, hesap sorma gibi kavramlar çoktan unutulunca böyle bir şey de kalmıyor.

        Boğaziçi Üniversitesi de memlekette baş gösteren bu “edep yoksunluğu” meselesinden azade değil.

        Bunun son örneği ise oldukça ucuz ama zaten ülkenin geneline yayılan bir ucuzluk bu.

        Boğaziçi Üniversitesi’ne eleman alınacak.

        Bu eleman alımı için bir komisyon kuruluyor.

        Komisyon işe kimi alıyor dersiniz?

        Komisyon üyesinin kardeşini.

        Diken’in haberine göre adlı adınca söyleyelim, İşe Alım Komisyonu üyesi Soner Melih Kural’ın kardeşi Umutcan Kural’ı.

        Umutcan Kural’ı tanımam etmem.

        Belki de şahane bir adamdır. (Hiç zannetmiyorum ama…)

        Yine de olmaz.

        Herkesin gözünün üzerinde olduğu bir kurumda iseniz, zaten tartışılıyorsanız, zaten sizi oraya atayan siyasi irade eleştiriliyorsa ve bu atamayla risk almışsa işe kardeşinizi almazsınız.

        Kardeşiniz bu göreve layık biri de olabilir, bilemem.

        Ama “Birader sen bu işe başvurma, senin de, benim de adım lekelenmesin” dersiniz ve başvurmasını bile engellerseniz.

        Yok buna rağmen başvuruyorsa da işe aldırmazsınız.

        Edepli, onurlu, haysiyetine düşkün insanlar böyle yapar.

        Şimdi bazıları diyecek ki, “Edep sahibi olmak karın doyurmuyor”.

        Bireysel olarak bakarsanız doğru.

        Ama asıl edepsiz olmak bir milletin aç kalmasına neden oluyor.

        Genç bir soru: Yurt tahsisinde kriter ne!

        Genç bir soru: Yurt tahsisinde kriter ne!
        0:00 / 0:00

        Özellikle Teke Tek Bilim programı sayesinde, gençlerle şahane bir iletişimimiz var.

        İletişim kanalımıza onlardan çokça mail geliyor.

        Hepsini okuyor, çoğunu yanıtlamaya çalışıyorum.

        Bugünlerde buraya gelen mailler oldukça yoğun.

        Ve büyük bölümü “yurt sorunu” ya da genel olarak barınma sorunu üzerine.

        Ve çok ortak bir soru var.

        “Yurda kabul kriteri ne?”

        Çünkü bana ulaşan gençlerin büyük bölümü hem Kredi ve Yurtlar Kurumu’na, hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yurtlarına başvurmuşlar.

        Hepsi de başvuru şartlarını yerine getirmişler ve başvuru kriterlerine uygunlar.

        Ve hepsi de her iki taraftan da ret yanıtı almışlar.

        Yurt sıkıntısının, yer azlığının farkındalar ama bu, meraklarını gidermeye yetmiyor.

        Merak ettikleri ise şu:

        “Yurtlar neye göre tahsis ediliyor, yurtlara kimin yerleştirileceğine kim, neye göre karar veriyor?”

        Çünkü hemen aynı durumdaki öğrencilerden bazıları yurtlarda yer bulabilirken, bir diğerine ret yanıtı geliyor.

        İzmir'in opera ayıbı

        İzmir'in opera ayıbı
        0:00 / 0:00

        Türkiye’nin 3. büyük kenti, gözbebeği kentlerimizden İzmir’de doğru düzgün bir opera binası yoktu.

        İzmir’i yıllardır görmezden gelen merkezi yönetim bu güzel kente bir opera binası yapmayınca iş yerel yönetimlerin başına düştü.

        Önce bir proje yarışması yapıldı, oldukça güzel bir proje yarışmayı kazandı.

        Ve İzmir Büyükşehir Belediyesi 2018 yılında İzmir Opera Binası’nın temelini attı.

        Mavişehir’de denize nazır ve İzmir’e simge olacak bir binanın inşaatı başladı.

        Opera’nın 2023 yılında tamamlanması ve Cumhuriyet’in 100. yılında açılması planlanıyordu.

        İnşaat ne yazık ki yeterli süratte ilerleyemedi bugüne gelindiğinde yüzde 45’i tamamlanabildi.

        Ve şimdi bu binada fonksiyon değişikliğine gidilmesi kararı alınmış.

        Opera binası şimdi “Yaşlı Bakım Evi”ne çevrilmiş.

        Pes dedim.

        İzmir Operası’nın başlatılan ve yarıya yakını tamamlanan anıtsal bir yapısı nasıl olur da yaşlılar bakım evi olur!

        Koskoca İzmir bir binayı nasıl yapamaz, nasıl tamamlayamaz!

        Akıl alır gibi değil.

        REKLAM

        İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sevgili Tunç Soyer.

        İzmir’e böyle bir kötülüğü nasıl yaparsınız!

        Gerekiyorsa Kültür ve Turizm Bakanı ile konuşun, olmuyorsa İzmir’in pek çoğun sanatsever zenginlerini bu işe dahil edin, olmadı İzmir halkına yalvarın.

        Ama lütfen o binayı opera olarak tamamlayın.

        Ve bir düşünün o binayı opera olmaktan çıkarıp, yaşlı bakım evine çeviren siyasi rakibiniz olan parti olsaydı ne der, ne yapardınız!

        Savcı, tedbir, ceza ve HSK

        Savcı, tedbir, ceza ve HSK
        0:00 / 0:00

        HSK, rezil bir suçlama ile hakkında inceleme başlatılan Savcı'ya üç ay meslekten men verilmesini eleştiren yazımla ilgili olarak şu yönde bir değerlendirme yaptı:

        HSK konudan haberdar olmasıyla birlikte inceleme başlatır. Müfettiş görevlendirir. Müfettiş ön raporunda görevden uzaklaştırma tedbiri talep ederse HSK üç ay süreyle görevden uzaklaştırma tedbiri uygular. Bu süre 2 ay daha uzatılabilir. Bu sürede idari soruşturma devam eder. Sonrasında esas rapor ile kurul disiplin cezasına hükmeder. Adli soruşturma ve süreç ise ayrıca yürür. 2802 sayılı kanunun 77. maddesinde detaylı bir anlatım mevcuttur. Tedbir nihai ceza değildir ama yazıdan öyle anlaşılıyor.

        HSK'nın değerlendirmesi doğrudur.

        İtirazım yok.

        Ama bence bu tedbir 3 ay süreli ve gerekirse uzatma kararı ile değil "Soruşturma tamamlanıncaya kadar" ve dava açılmış ise "Dava sonuçlanıncaya kadar" şeklinde olmalı ve uygulanmalıdır.

        Gerekirse yasada bu yönde değişiklik yapılması toplum vicdanı açısından gereklidir.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Siyasetçi yanlışını destekleyen değil, gösteren bürokratı sevdiği zaman.

        Diğer Yazılar