MAHÇUPolmaYAN
Etyen Mahçupyan ismi, Türkiye’de siyasetle biraz ilgili pek çok kişi için tanıdık bir isim.
Ne ifade ediyor diye soracak olursak yanıt vermek bir miktar güçleşebilir.
Çok fazla bir şey ifade etmiyor çünkü.
Daha çok fikri tutarsızlıklar, siyasi yalpalamalar geliyor insanın aklına.
Biraz da bir Anayasa oylamasında kullanılacak oyun ötesinde bir anlam içeren “Yetmez ama evet”.
Kimileri için de “Liboş-Band” orkestrasında davulculuk.
Şimdilerde ise Ahmet Davutoğlu’nun “Partiye biraz da laikçi alalım” derinliğindeki danışmanlığı ve Gelecek Partisi'nin kurucu üyeliği.
Bu Mahçupyan, eski ama şimdilerde AK Parti’ye bozuk AK Partililerin “Karar”gahında bir yayına katılmış.
Demiş ki, “İkinci turda Mansur Yavaş ile Erdoğan karşı karşıya gelse oyumu muhtemelen Erdoğan’dan yana kullanırım”
Gerekçesi ise hayalinde Putin ile Mansur Yavaş’ı bir araya getirmesi ve bunu Putin ile bir araya gelen Erdoğan ile kıyaslaması. Ve Putin’in yanına Erdoğan’ı daha fazla yakıştırması.
Tüm bir siyaseti bir ikili görüşmeye endeksleme sığlığı.
Bahanesi çocukça ve ciddiyetsiz olsa da aslında önemli bir gösterge.
Muhçupyan’ın bu kıyaslama sonrasında verdiği karar, muhalif herkesi kızdırmış görünüyor.
Oysa ortada şaşırtıcı hiçbir şey yok.
Gelecek ve hatta DEVA Partisi’nin seçmeni açısından hiç de şaşırtıcı olmayan bir durum bu ve bunun böyle olmasının çok muhtemel olduğunu burada daha önce yazdık.
Her iki partinin seçmeni için, söz konusu olan Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunda bu davranış biçimi beklenmedik değil tam aksine beklendik bir durum.
Hele hele söz konusu olan Kılıçdaroğlu olduğunda.
Sizce Gelecek’in ve DEVA’nın seçmeni, söz konusu olan Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunda karşısına Kılıçdaroğlu ve Erdoğan seçenekleri çıksa hangisini tercih eder?
Mahçupyan, liberal olma iddiası ile Mansur Yavaş’ı örnek göstermiş ama asıl olarak muhafazakar olmayan bir adayın DEVA ve Gelecek tabanından ve hatta İyi Parti’nin milliyetçi tabanından ve muhtemelen muhafazakar Kürt seçmenden oy alamayacaktır.
Bu çok açıktır.
Ve Etyen Mahçupyan kendisininki de dahil bunun nedenini geçmiş yazılarından birinde “Neye maruz kalırsak onu az çok kanıksıyor ve zihnimizde ‘normal’ durum olarak tanımlıyoruz. Aksi halde zorluklara katlanmak, hayatı verimli bir şekilde sürdürmek çok güç olurdu. Daha güzel hayatların varlığının farkında olmamız bu durumu değiştirmiyor” diye tanımlamıştı.
Buna da işine gelen bir örnek bularak tercihini rasyonelize etmesi tam da onun gibi birine yakışacak bir tavır olmuş.
Yine de kızmayın.
Çünkü aslında doğru söylüyor.
Ve ben kendi adıma katre şaşırmadım.
Siz de şaşırmayın.