Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün zannederim kamuoyu benim bir tweetimle haberdar oldu Sarıyer’deki Ormanada sitesinde oturan Sırp mafya liderinin bahçesinde yapılan kazıdan.

        Kazının bir de videosunu koydum sosyal medya hesabıma.

        Herkes alıp kullanmış.

        Kaynak belirtmeden. (Bir iki internet sitesi hariç.)

        Ormanada sitesindeki kazı 3 gündür sürüyordu aslında.

        Önce toprak altına gömülmüş uyuşturucu arandığını düşündü komşular.

        Sonra öldürüp toprağa gömülmüş kişilerin arandığı anlaşıldı.

        Emniyet olayı büyük bir gizlilik içinde yürüttüğü ve site sakinlerine bile konuşmamaları buyurulduğu için, site içinde kulaktan kulağa yayılmaya başladı olay.

        Bana da görüntüler öyle geldi.

        Daha sonra da komşulardan “Üç ceset çıkarıldı. Üçü de kadınmış” iddiası ortaya atıldı.

        Bunu da “iddia” olarak duyurdum.

        Odatv internet sitesi haberi alıp genişletti. Detaylar ekledi.

        Saatler sonra İstanbul Emniyeti bir açıklama yaparak olayı doğruladı ama “Ceset bulunamadı” dedi.

        Komşular ise bu noktada hala şüphe duyuyor.

        Resmi açıklamaya inanmaktan başka çaremiz yok.

        Muhtemelen olayı duyurmasak, resmi bir açıklama da olmayacaktı.

        Vahim olan ise benim bu köşede aylardır yazıp çizdiğim gibi artık büyük kentlerimiz uluslararası mafyanın kol gezdiği, dünyanın çeşitli suç örgütlerinin liderlerinin cirit attığı bir ülke haline geldi.

        Gün geçmiyor ki, bir uluslararası mafya hesaplaşması olmasın, birkaç kişi ölmesin.

        Yollarda Balkan ve Kafkas ülkelerine ait plakalar taşıyan Rolls Royce’lar, Bentley’ler, zırhlı Mercedes Maybach’lar, Lamborghini'ler, her biri birkaç milyon dolarlık otomobiller kol geziyor.

        Bir lokantada yemek yerken köşelerde karanlık tipli korumaların bir masadakileri koruduğunu görmek artık vakayı adiyeden oldu.

        Bunların yanına bir de Ortadoğu’yu karıştıran siyasi görünümlü terör örgütlerinin mensuplarını koyun.

        Nasıl bir barut fıçısının üzerinde oturduğumuzu anlayın.

        Göçmenler nasıl ki Türkiye'nin beka sorunu ise, bu da aynı ölçüde bir beka sorunu.

        Hepimizin kucağında büyüyen ve hepimizi tehdit eden bir sorun.

        EYT sorununu zayıflayan iktidar çözer demiştik

        EYT sorununu zayıflayan iktidar çözer demiştik
        0:00 / 0:00

        Emeklilikte Yaşa Takılanlar ya da kısa adıyla EYT’liler bir dönem gazetecileri, siyasetçileri, fikir önderlerini mail bombardımanına tutuyor, ciddi bir baskı grubu oluşturuyorlardı.

        Ben de onlara yönelik olarak 2018 yılında bir yazı kaleme aldım ve şöyle dedim:

        “İktidar ortaklarının iki lideri de ayrı ayrı açıklamalarla bu grubun taleplerine olumsuz yanıtlar verdiler.

        Haliyle moralleri bozuldu.

        Çok da dert etmesinler.

        Siyasette dün dündür, bugün de bugün. Yarın ise bambaşka bir gün.

        Bu kararlar ve bu fikirler değişir.

        İktidar partisi AK Parti uzun iktidarının önemli bir bölümünde, popülist politikalardan uzak durdu.

        Daha doğrusu seçim ekonomisi veya seçim kazanma amaçlı ekonomik vaatler uygulamadı.

        Ancak özellikle son iki seçimde tavır değiştirdi ve geçmişin partileri gibi, seçim vaatleri arasına halkın kimisi ülke ekonomisi açısından tehlikeli veya karşılanması sorun yaratıcı vaatleri de aldı.

        Bu nedenle de eğer anket sonuçları iktidar partisinin istediği şekilde çıkmaz ise EYT’lilerin sorunlarının çözümüne ilişkin bir açıklamanın er ya da geç geleceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. İktidar zayıfladıkça EYT meselesinin çözümü kolaylaşacaktır.

        REKLAM

        Umutsuzluğa kapılmasınlar. Durmak yok maile devam”

        Bugün zannederim tam da bu noktaya geldi iktidar ve EYT meselesini çözecek.

        O halde yeri gelmişken, 2017 yılındaki bir başka yazımı hatırlatayım.

        2017 yılında da “SSK’yı Kılıçdaroğlu değil, Demirel batırdı” diye yazmıştım.

        Emeklilik yaşını geriye çekerek, SSK’nın açıklarını büyütme kararını veren Genel Müdür Kılıçdaroğlu değil, Demirel-Çiller ikilisi idi.

        Kılıçdaroğlu ise tam aksine o gün genel müdür olarak bunun bir felaketle sonuçlanacağı uyarısında bulunmuş ve emeklilik yaşının geri çekilmemesi gerektiğini söylemişti.

        Bugün isim değiştirerek SGK adını alan kurumun verdiği açık, Kılıçdaroğlu döneminin katbekat fazlası.

        Şu anda SGK Genel Müdürü’nün adını bilen yok.

        Hadi sıkıysa çıkıp “SGK’yı batırıyorsunuz” desin bakalım.

        Çünkü AK Parti kafasına göre SGK’yı o batırıyor.

        Paketinde zehir olsa bana getir

        Paketinde zehir olsa bana getir
        0:00 / 0:00

        Bir gıda firmasının, adını da verelim Arifoğlu baharatlarının Singapur’a yolladığı ürünlerin içinde kanserojen endüstriyel renklendirici bulunup, ürünlerin satışı Singapur tarafından yasaklandı.

        Haliyle Türkiye’de kıyamet koptu.

        “Singapurlunun kullanmadığı ürünleri biz kullanıyoruz” diye.

        Bu kıyamet zaten sık sık kopar.

        Rusların almadığı domatesi, İngilizlerin kabul etmediği çileği bize yediriyorlar diye bağrışır sonra oturur afiyetle yeriz.

        Ancak bu kez ortada ciddi bir marka var ve ben dahil pek çok kişi muhtemelen bu markanın tüketicisi.

        Gelişmeler üzerine, Arifoğlu’ndan bir açıklama geldi.

        “Ürünleri Singapur tarafından yasaklanan Arifoğlu biz değiliz. Markayı ortak kullandığımız bir başka Arifoğlu.”

        Haydaaa…

        Olaya bakın.

        Logo aynı logo. Rengiyle, şekliyle, her şeyiyle bire bir aynı.

        Görebildiğim kadarı ile sadece paketlerin zemin renginde bir farklılık var ama tüketicinin bunu ayırt etmesi, anlaması mümkün değil.

        Arifoğlu mu, Arifoğlu.

        Aynı logo mu, aynı logo.

        Gerisi fasa fiso.

        Tüketici nereden bilecek farkı.

        Belli ki, aile şirketiymiş, sonra anlaşamamışlar bölünmüşler.

        Bölününce ikisi de aynı logoyu, aynı markayı kullanan iki şirket çıkmış ortaya.

        Onlar geçinememiş, tüketici kandırılmış.

        Ve şimdi bu şirketlerden birinin rezaleti yüzünden, diğeri de zor günler geçirecek.

        Belki de batacak.

        Tam Türk işi bir durum.

        Tarlaları böler batarız.

        Şirketleri böler batırırız.

        Bu yüzden başka hiçbir ülkenin kültüründe “Biz adam olmayız” diye bir şey yok.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Yerli ve milli diyen herkesi milli zannetmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar