Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Beklemiyorduk dersek yalan olur.

        En insafsızından, en korkutucusundan, an acı vericisinden bir şeyler olacaktı.

        Birkaç ay önce yazdım, seçim döneminde çok kötü şeyler olmasından korktuğumu...

        İhanetler, muhalefet tarafında çatışmalar, çekişmeler...

        Ve tabii terör, siyasal cinayetler, aydınlara saldırılar, suikastlar.

        Ve başladı.

        2016 Mart’ından sonra bir kez daha İstiklal Caddesi.

        2016’nın görüntüleri hala dün gibi gözlerimin önünde iken, bir daha…

        En acısı çocukların, bebelerin ölümü.

        İnsafsızca.

        Açık söyleyeyim.

        Ben PKK’dan önce bir IŞİD eylemi bekliyordum.

        İran’daki benzeri. Hatta bununla ilgili bir yazı da kaleme aldım.

        Ama 27 Ekim’de PKK’nın YJA Star adına açıklama yapan Bese Erzincan’ın tehditlerini okuyunca, PKK’nın bir halt yiyeceği belli olduğu için IŞİD’le ilgili kaleme aldıklarımı yayınlamamıştım.

        Taşeron ve kullanışlı örgütlerden hangisinin önce harekete geçeceğini bilmek mümkün değildi.

        Şimdilik oklar PKK’yı gösteriyor.

        Yakalandığı söylenen kadın, muhtemelen eylemin sorumlusu değil.

        Emniyet’ten gelen bilgilere göre, muhtemelen Suriye kökenli bir PKK/YPG’li bir terörist var patlamanın arkasında. Şimdi de olay yerinden uzaklaşan Suriyeli bir kadın terörist aranıyor.

        O belki bulunur da, arkası ortaya çıkar mı!

        Çünkü bu son derece karanlık, amacı son derece belirsiz, serseri mayın gibi bir eylem.

        Ama mutlaka bir arka planı, bir hesabı var.

        Fazlasını yazmak pek mümkün değil.

        Ben Abdülkadir Selvi gibi 2015 ve 2016'daki terör dalgasını işaret edecek kadar bilgi sahibi ve cüretkar değilim.

        Eylemin amacı ya da kimin için yapıldığı belirsiz ama bir şey çok açık belli.

        Bir ülkeye kimine göre 8, kimine göre 12 milyon kişiyi kontrolsüzce sokarsanız isterseniz PKK’daki her teröristin “ayakkabı numarasını” ve hatta göz rengini bilin böyle eylemleri engelleyemezsiniz.

        Uluslararası mafyanın merkez üssü yaptığı, IŞİD yöneticilerinin Şişli’nin göbeğinde yol kesip, adam öldürüp kadın kaçırdığı, adında İslam olan örgütlerin seks hesaplaşmaları yaptığı bir alanda, dua etmemiz gereken şey şimdilik sadece bir bombanın patlamış olmasıdır.

        Türkiye’yi Ortadoğu’nun ve hatta Orta Asya’nın çöplüğüne çevirdiğiniz zaman, o çöplükte her şey olur.

        Adına bazen PKK derler, bazen IŞİD, bazen de hiç duymadığınız yeni bir örgüt.

        Habere engel Anayasal suç

        Habere engel Anayasal suç
        0:00 / 0:00

        Bombalı saldırıdan sonra önce yayın yasağı getirildi.

        Ardından “bant daraltma” adı altında sosyal medya engellendi.

        Bir ülkede bundan daha yanlış, daha kötü, halkı daha tedirgin edici bir karar alınamazdı.

        Böyle yaptığınız anda kulaktan kulağa yayılacak yanlış bilginin hızını arttırıyor, doğru olmayan bilginin doğru olan bilginin önüne geçmesine neden oluyor, yanlış bilginin yanlış olduğunun söylenmesini bile engelliyorsunuz.

        Bu kararı kim aldı ise, kim aldırdı ise, kim bu karardan, bu bilgi karartmasından medet umdu ise bu ülkenin de, bu ülkeyi yöneten iktidarın da lehine bir iş yapmadığını, tam aksine ülke aleyhine, iktidar aleyhine çalıştığını bilin, bilsin.

        Elbette kan revan fotoğrafların yayınlanmasını ve yayılmasını engelleyeceksiniz.

        Elbette terör ve kan şehvetine kendini kaptıran hayasızlara imkan vermeyeceksiniz.

        Ama bunu yapmak için tüm bilgi akışını kesmeyeceksiniz.

        Asıl panik, asıl dezenformasyon bilgi akışı kesildiği anda ortaya çıkıyor.

        “Halkı panik ve karamsarlığa sevk etmek” dediğiniz şey halk körleştiğinde, bilgiye ulaşamaz ve bilgiyi paylaşamaz hale geldiğinde ortaya çıkıyor.

        Ve bu bilgi akışını engelleyenler, aslında çok ciddi bir Anayasal suç işliyorlar.

        Halkın haber alma ve medyanın haber verme özgürlüğünü elinden alıyorlar.

        Haber alma ve verme özgürlüğünü kötüye kullanana elbette yasalar çerçevesinde hesap sorulur, yasada yeri olduğu ölçüde ceza verilir.

        Ama haber alma özgürlüğünü kötüye kullanmak ne kadar suç ise haber alma özgürlüğünü engellemek de o denli suçtur.

        Hatta daha büyük suçtur.

        Çünkü o, Anayasa ile korunmaktadır.

        Sizin kafanızdaki ölçü ile değil.

        İyi ki, Londralılar var

        İyi ki, Londralılar var
        0:00 / 0:00

        Geçen gün çok güldüğüm bir yazı okudum.

        Bir gazeteci büyüğümüz, gençlerin hatırlamayacağı efsanevi Tan gazetesini ülkemize kazandıran ismin bir yazısı.

        Abimiz, İstanbul’da bir taksi sorunu olduğunu, Londra’dan gelen bir misafiri sayesinde öğrenmiş ve Londralı misafirinin taksi ararken gördüklerini, yaşadıklarını kaleme almış.

        Yazı ilginç.

        Merakla okudum.

        Londralı misafirin yazdıkları tamamen doğru, yüzde 100 isabetli.

        Adamcağızın yaşadıklarını biz her gün yaşıyoruz.

        Daha üç gün önce Etiler’de hemen hepsi boş olan 21 taksiyi durdurmaya çalıştıktan sonra biri nasıl olduysa durdu.

        Bindim.

        Sürücü “Nereye abi” dedi.

        “Nişantaşı” dedim.

        “Abi oraya giremem. Çok trafik oluyor” dedi.

        “Trafiğe girme. Yakın bir yerde indir” dedim.

        “Yok abi gidemem. Ben seni metroya bırakayım. Metro ile git” dedi.

        “Kardeşim metro 50 metre ilerde” dedim.

        Pişkin pişkin gülerek. “Evet abi zaten ben de oraya bırakacağım seni" dedi.

        Ya kavga edecektim.

        Ya inecektim.

        İndim.

        Bu durum, yüzlerce binlerce İstanbullunun her gün yaşadığı bir rezillik haline geldi.

        İBB AK Parti grubu ise bu rezilliği bize reva görmeye devam ediyor.

        İmamoğlu’na iş yaptırmama arzusu İstanbulluya işkenceye dönüşmüş, umurlarında değil.

        Diyeceksiniz ki, “İyi de Fatih sen bu durumu anlatan bir yazıya niye güldün?”.

        Gülerim tabii.

        İstanbul’da yaşayan bir gazeteci İstanbul’un taksi sorununu Londra’dan gelen birinden öğreniyorsa buna gülünür.

        Hele hele her gün yolsuzluk haberi patlatanlar gidip, bunlar kalıyorsa.

        Acı acı gülünür.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Aynı kötü oyunu defalarca seyredip, her seferinde alkışlamadığımız zaman.

        Diğer Yazılar