- Bir ölçüde sistematik gözükse de bu raporun dayanakları belirgin değil, seçimleri kimin kazanacağı gibi kritik konularda dayanaksız kurgulara dayalı yanı ağır basıyor. Örneğin anketlerin sonuçlarını da pek dikkate almamasından daha önemli olarak, anket sonuçları yerine başka geçerli bulgular koymuyor.
- Fitch’in kredi derecelendirme faaliyetinden bağımsız olarak hazırlandığı belirtilen bu rapor bana biraz tuhaf gözüktü, bir komplo anlamında değil. Profesyonel standartlara uygun gözükmüyor. Bu da pek doğal bir durum değil.
- Bunu muhalefetin Cumhurbaşkanlığını kaybetmesi olasılığını yüksek gösterdiği için belirtmiyorum, metodolojik olarak ve hedefleri açısından belirsizlikleri nedeniyle vurguluyorum. Tuhaf ve gerekli profesyonel standartlardan epeyce uzak bir rapor.
- Dayanaksız olarak ve istikrarla ilgili tablolarında bu böyle belirtilmese de, bu rapor Erdoğan Cumhurbaşkanı+Muhalefet parlamento çoğunluğu sonucunu belirgin şekilde en yüksek olasılık olarak ortaya koyarak ''Türkiye istikrarsız olacak'' iddiasını ortaya koyuyor, bu sonucu telkin ediyor.
- Kendisinden söz ettirmeyi amaçlamış ve bunu hak etmediği kadar başarmış. Temel düşüncem bu. Bunun ötesinde aslında uzun uzun üzerinde durmaya gerek de yok ama rapor hakkındaki düşüncelerimi sorduğun için aşağıdaki hususları da belirtiyorum.
- Türkiye’nin siyaset ve yönetim sistemi, bunların işleyişi, ilgili yapıları, mevcut durumda olabilecekler gibi konularda çoğunlukla dayanaksız öngörülerden oluşuyor. Bu çerçevede ana senaryoda Erdoğan’ın kazanması ama AK Parti’nin kaybetmesini 2015’le bir tutarak analiz yapmak yanlış.
- Bu yanlışın da gösterdiği gibi raporda Türkiye’nin 2017’de geçtiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ne olduğu anlaşılmamış gözükmekte. Ya da bu yaklaşım, yani senaryo hazırlarken anlamamış gibi yapmak tercih edilmiş. Adında Hükümet olsa da bu yönetim ‘’sistemi’’nin özelliği hükümet olmaması. Dolayısıyla Erdoğan’ın muhalefete hükümette önemli yerler vereceği öngörüsü anlamlı değil, ciddi de değil. Bugünkü yapı ve işleyiş ortadayken, 2017 Anayasa değişikliği ortadayken, Erdoğan kendi çoğunluğunun bulunduğu Meclisi bile kararnamelerle bypass ederken bu rapordaki öngörü anlamlı gözükmüyor.
- Ciddi de değil çünkü bugünkü sistemde ve koşullarda, ben bunun yüzde 55 ile en güçlü olasılık olduğunu düşünmesem de, varsayım olarak seçimde Erdoğan+muhalefet çıkarsa siyasi kriz olur ve bu raporda anlatıldığı gibi aşılmaz. Bu Hükümetin 2024 başında kurulabileceği öngörüsü de aynı şekilde ciddiyetten uzak.
- Daha ayrıntıda ciddiyetsizlikler de var, örneğin ''İthal mallar pahalı olsa bile cari açık düşer'' ifadesi; oysa ithal malların pahalı olması zaten cari açığı azaltıcı bir faktör, bir profesyonelin kullanmayacağı bir ifade. Buna benzer cehalet kokan tuhaflıklar da var.
- Türkiye’de seçimi iptal etmek isteyen sesler çıksa da bu yola gidilmez, gitmek isteyenlerin ağır basması bence yüksek bir olasılık değil ve her durumda Türkiye’nin bünyesi bunu kabul etmez
- Muhalefetin Cumhurbaşkanlığı+Meclisi kazanması durumunda kısa sürede ciddi bir yabancı sermaye akımı olması güçlü bir beklenti; bu rapora yansımamış, oysa bu konuları izleyenlerin bilmeleri gerekir. Erdoğan'ın kazanması halinde yabancı yatırımcı girişi olmayacağı ve mevcut durumun süreceği belirtilmiş ama tersi durumda yabancı sermaye gireceği pas geçilmiş.
- Raporun dikkatimi çeken diğer bir tuhaf bir bölümü de sonundaki sektörler tablosunda Kanal İstanbul’dan, Erdoğan’ın ekonomiyi canlandırıcı inşaat projelerini hayata geçirme eğilimi çerçevesinde inşaat sektörü için olumlu bir örnek olarak söz edilmesi, bu konuda finansal, çevresel ve toplumsal sorunlar bulunduğunu dikkate almadan.