Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İstanbul’un taksi sorununu konuştuk dün gece, bir kez daha Teke Tek’te.

        Hiç uzatmadan söyleyeyim.

        Çözülmez.

        Ne taksici esnafı adı altında taksi baronlarını temsil eden Eyüp Aksu’nun kafası ile çözülür bu sorun ne de sadece taksi sayısını arttırarak bu işi çözeceğini zanneden İBB kafası ile.

        Eyüp Aksu’yu anlatmaya gerek var mı bilmiyorum.

        Çok açık biçimde taksi plakası sahiplerinin haklarını korumaya adamış kendini.

        Taksi bulunmaması sorununa tek çözüm önerisi fiyat artışı yoluyla talep kısıtlaması ve bu sayede taksilerin bulunabilir olması.

        Bu arada taksi sayısındaki artışa da aslında karşı değil.

        Yeni plaka çıkarılsın ama o plakalar da mevcut “taksi ağalarına” satılsın istiyor.

        Bugüne kadar İstanbul’da taksici eğitimi veya taksi sürücüsü kalitesinin arttırılmasına yönelik tek bir faaliyetleri olmamış.

        “Bunun için yetkimiz yok” diyor ama odaların meslek içi eğitim yapmasının önünde hiçbir engel olmadığını söylemediği gibi, bu yönde bir yetki talebinde bulundukları da olmamış.

        Üyeleri üzerinde yasal denetim yetkileri olduğu halde, yetkimiz olmadığı için denetim yapamıyoruz demesi de cabası.

        Aksu, doğru düzgün bir akıllı telefon uygulaması olmadığı için taksi kullanımındaki verimliliğin düşük olduğunu söylüyor ama özel şirketlerin uygulama geliştirmesine karşı çıktığı gibi, kendileri de oda olarak üyeleri için bir uygulama geliştirmiyorlar ve geliştirdiklerini iddia ettikleri akıllı telefon uygulamasını da bir türlü devreye sokamıyorlar ya da sokmuyorlar.

        Araç kalitesi ve sürücü kalitesindeki ortalama düzey düşüklüğü ise sanki hiç sorun değilmiş gibi davranıyor Eyüp Aksu’nun Odası.

        İBB’ye gelirsek.

        Dolmuş ve minibüs plakalarının taksiye çevrilmesi konusunda bir çalışma yürüttüler. Bu Taksiciler Esnaf Odası’nın açtığı dava ile akamete uğradı.

        İBB şimdi yine benzer bir proje üzerinde çalışıyor.

        Bunun yanı sıra 3 bin yeni taksi plakası çıkarıp, bu yeni 3 bin taksiyi bir belediye iştiraki şirket üzerinden hizmete alıp, maaşlı şoförler ile hizmet kalitesini yukarı çekmek ve örnek olmak istiyor.

        Bu proje İBB’nin CHP’ye geçmesi sonrası iktidar tarafından yapısı değiştirilerek hükümetin kontrolüne alınan UKOME engeline takılıyor sürekli olarak.

        İktidar, İBB İstanbulluyu mutlu edemesin ve oy kaybetsin bu arada İstanbulluya ne olursa olsun anlayışı ile belediyeyi her yerde engellemeye çalışıyor.

        Bu aslında İBB’nin de işine gelmiyor değil.

        Yapamadıklarını beceriksizlikten mi yoksa AK Parti engelinden mi yapamadığı anlaşılmıyor.

        AK Parti engeli yüzünden bazı hizmetlerin yapılamıyor algısı haklı olarak yerleşiyor.

        Ancak İBB en azından var olan hizmet kalitesini arttırmak için devreye girmiyor.

        İstanbul’da taksi şoförlerinin eğitimi üzerine bir çalışma yok.

        Birkaç saatlik sözde bir kurs sonrası eğitim alan şoförler direksiyona geçiyor. Sonra Aksaray’dan bindiğin taksi Beyazıt’ın neresi olduğunu bilmiyor, Taksim’de bindiğin taksinin sürücüsüne “Nişantaşı” deyince “Tarif et abi” diyor.

        Oysa belediyenin bir okul, bir diploma ya da en azından birkaç aylık bir kurs ile sürücü eğitimi vermesinin ve bu eğitimi almayanların taksi sürücülüğü yapmasının önüne geçmesine mani bir durum yok. Ama belediyenin de bu yönde bir çabası yok.

        Onlar da varsa yoksa yeni taksi, yeni plaka projesine takılmışlar.

        Belli ki, onlar da buradaki rantın peşinde.

        Şoförlerin büyük bölümünün kaba sabalığı, taksilerin bakımsızlığı ise cabası.

        Sorun medyaya yansıyınca, Emniyet birkaç gün sözde bir denetim yapıyor ama kısa süre sonra her şey eskiye dönüyor.

        Bu arada ortalıkta bazı uygulamalar var.

        Bu uygulamalarla taksi sürücüleri, tarife dışı ekstra para ödemeyi kabul eden müşteri buluyorlar. Taksiler bir tür “açık arttırma” uygulaması ile çağrılıyorlar.

        Kimse de “Bu yasal değil” demiyor.

        Burada da denetim yok.

        Plaka ağalarının boyunduruğu altındaki taksi sürücüleri, plaka kirasını ödeyebilmek için belki de mecburen, yüksek ücretler ödetebildikleri turistlerin peşine düşüyorlar.

        İstanbul’da Türkler taksi bulamıyorlar.

        Sürücüler Türk müşteriye tepeden bakar bir tavır içinde dolaşıyorlar.

        Yalvar yakar taksiye binmeye çalışıyor İstanbullular ve doğru düzgün konuşmaktan aciz bir taksi sürücüsünün insafına kalıyorlar.

        Özellikle kadınlar. Yani eşlerimiz çocuklarımız akşam karanlığında taksi bulamadıkları için zaten bir süredir Vahşi Batı’ya dönmüş İstanbul sokaklarında bin bir tehlike içinde kalıyorlar.

        Bir yandan da bir “Havaalanı Taksisi” meselesi var.

        Piyasada var olduğu söylenen 17 bin taksinin 1000 tanesi zaten İstanbul’a değil, İstanbul Havalimanı’na hizmet veriyorlar.

        Buna karşılık her gün havalimanına giden binlerce taksi havalimanından boş dönüyor, 40 km’lik yolu müşterisiz katediyorlar.

        Ekonomik zarar bir yana bu aynı zamanda taksi eksiğini de arttırıyor.

        Taksicileri zarara sokuyor.

        Bu sorunu çözmesi beklenen Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu ise bu sorunu görmezden geliyor, çünkü kendi aracı da havalimanı taksisi olarak çalışıyor.

        Ve hepsinden beteri İstanbul Havalimanı'ndaki trafik polisleri, buradan müşteri alan taksilere ceza kesiyorlar. Devletin polisi, halkın değil, havalimanı taksiciler kooperatifinin haklarını koruyor.

        Hem de oldukça gayrı yasal biçimde.

        Yani sevgili İstanbullular bu sorun çözülmez.

        AK Parti bu sorun da çözülmesin, İstanbullu CHP’li bir belediye seçmenin bedelini ödesin diye sorunu büyütmekten yana.

        Belediye ise sorunun AK Parti tarafından büyütülmesinden ve çözümsüz bırakılmasından memnun.

        Taksiciler Esnaf Odası ise bu anlaşmazlığın rantını yiyen tarafı olarak durumdan en memnun olan taraf.

        Biz mi ne yapacağız?

        Vallahi bilmiyorum.

        Ama artık taksi durdurmaya falan çalışmıyorum.

        Bir taksi sürücüsünün hayvan pazarında mal alır gibi süzerek beni alıp almamaya karar vermesini kabul etmem mümkün değil.

        Elimden bir kaza çıkmaması için, taksilere el bile sallamıyorum.

        İzmir işi çözmüş olabilir

        İzmir işi çözmüş olabilir
        0:00 / 0:00

        Bu iş çözülmez dedim ya.

        Çözülemeyeceği için değil.

        Çözülmesi istenmediği için.

        Çünkü niyet iyi olursa çözülmeyecek sorun yok gibidir.

        Hele böylesine basit konuda.

        Bakın mesela İzmir bu meseleyi büyük ölçüde çözmüş gibi.

        İzmir Şoförler ve Otomobilciler Odası çok iddialı.

        “Fatih Bey,

        İstanbul ve diğer şehirlerin aksine biz oda yönetimimizin gayretleri ve vizyonu sayesinde İzmir'de taksiciler ile vatandaş arasındaki sorunu çözmüş bulunmaktayız.Bu yüzden İzmir taksiciliği tüm Türkiye'ye örnek gösterilen bir taksicilik oldu.İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, taksi esnafının üstün başarısını Saat Kulesi ile eş değer gördü. Diyelim ki, İzmir'de akşam bir güzel kordonda kafaları çektiniz bir taksiye bindiniz ve telefonunuzu eşyanızı unuttunuz. Taksinin plakasını bilmesiniz bile biz size maksimum 10 dakika içerisinde o taksiyi ve şoförü buluruz. Bunun saati günü önemli değil 3 gün önce de olabilir 1 saat önce de… Gene taksiye bindiniz ve dediniz ki bu taksi beni dolaştırdı çok para aldı. Dakikalar içerisinde sizi dolaştırıp dolaştırmadığını öğrenir bilgi veririz.7/24/365 Çalışan haber merkezimiz ile aynı anda kaç taksi dolu kaç taksi boş anlık olarak görebilir. İzmir'in taksi ihtiyacı var mı yok söyleyebiliriz. Pek çok kişi bilmez ama gece tarifesini kaldıran bunu hayata geçiren ilk şehir İzmir'dir. Bunu öneren de Odamızdır.”

        Belli ki, tarafların iyi niyeti olunca bu gibi sorunları çözmek zor değil.

        İstanbul’da eksik olan bu.

        Şehir büyük, rant büyük, siyasi hırs büyük.

        O zaman sorun da ister istemez küçük bile olsa büyütülüyor.

        Trol kafası AK Parti kadar CHP'de de var

        Trol kafası AK Parti kadar CHP'de de var
        0:00 / 0:00

        AK Parti’nin yandaş medyası olur da CHP’nin olmaz mı…

        Aynı çapta ve zenginlikte olmasa da, elbette CHP’nin de var.

        AK Parti’nin trol kafalı gazetecisi, tetikçisi olur da CHP’nin olmaz mı…

        Aynı sayıda ve yaygınlıkta olmasa da CHP’nin de var.

        Bunlardan biri de Merdan Yanardağ.

        Yanardağ dün şöyle buyurmuş.

        “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına kim karşı çıkıyorsa bilin ki, Beşli Çete’nin adamıdır.”

        Çok da büyük bir özgüvenle, “Bunu söyleyenlerin beşli çete ile menfaat ilişkisi içinde olduklarını biliyoruz” diye de eklemiş.

        Bunu neye dayanarak söylediğini bilmiyorum ama umarım elinde bilgi belge bunu kanıtlayacak doküman falan vardır.

        Bu cümlenin AK Partili trollerin AK Parti ile aynı fikirde olmayan, AK Parti’yi eleştiren herkesi dış mihrakların adamı olarak görmesinden ya da CHP’ye yakın herkesi PKK’lı olmakla suçlamasından zerre farkı yok.

        Aynı kafa.

        Trol kafası.

        Tehditle, ürküterek, karalayarak, lekeleyerek muhalefeti engelleme çabası.

        Üstelik CHP liderinin aday olmasını doğru bulmayan pırıl pırıl milyonlarca CHP'li varken. Ve bu CHP'li seçmenler CHP'den beslenmezken.

        Sakın yanlış anlamayın, ben şahsen Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına falan karşı değilim.

        Kimin aday olacağına karar verecek olan ben de değilim.

        Birini aday gösterecek kadar hadsiz de değilim.

        Hatta çevresi bu çıkar grupları ve troller ile dolmadan önce benim kafama en uygun olan adaydı Kemal Kılıçdaroğlu'ydu belki de.

        Ama yine de asla bu işlere karışmam, siyaseti dizayn etmeye kalkışan gazetecilerden asla olmadım.

        Sadece yılların tecrübesi ile uyarı yaparım.

        Herhangi bir siyasete göbekten veya boğazdan bağlı olmadığım için de bu uyarımı rahatça, bir gelecek kaygısı gütmeden, bir iş sahibi olma hesabı yapmadan yaparım.

        Bu yüzden Yanardağ’a eleştirim şahsi değil ilkesel.

        Ama ben de tam tersini söyleyebilirim. Kılıçdaroğlu’nun adaylığını en çok isteyen kim!

        Çok açık ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

        Beşli Çete dediğiniz grup kime yakın!

        O da belli.

        O zaman şu çok daha mantıklı olmaz mı?

        “Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kayıtsız şartsız destekleyenler 5’li çetenin adamlarıdır.”

        Ne dersin Merdan Yanardağ?

        Ama merak etme Merdan ben böyle bir şey söylemem, söyleyemem.

        Ne de olsa ben trol değilim.

        Gazeteciyim.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Siyaseti tehditle kabul ettirme geleneği her yere sirayet etmediği zaman.

        Diğer Yazılar