Kapatın bakalım ucuzlayacak mı!
Üç harfli adı altında “cinleştirilen” ve korkutucu bir hale getirilen ucuz zincir marketleri geçmişte eleştirdiğimiz zaman, bunları koruyucu şemsiyesi altına alan, bu marketlerin halka hizmet ettiğini söyleyen bizzat bu marketleri savunan hep AK Parti iktidarı olmuştu.
Çünkü bu marketlerin pek çoğunun sahibi, kurucusu, büyük ortağı AK Parti’ye ve AK Parti yönetimine yakın isimlerdi.
Ben “Bu marketleri aşırı güçlü konuma getirdiniz. Eğer mahalle bakkalını yok ederseniz şimdi ucuz zannettiğiniz bu marketler fiyatları dikte edecek tekeller haline gelirler ve hem üreticiyi hem de tüketiciyi çok zor durumda bırakacak güce erişirler” dedikçe iktidar konuyu siyasallaştırıyor, bizi de halkın ucuz ürün alma hakkını engelleyen kişiler konumuna düşürüyor, “Eski Türkiye sermayesini korumaya çalışmakla” suçluyordu.
İktidara göre bizim bu marketlere yüklenme sebebimiz, muhafazakar sermaye olmalarından ve iktidarı finanse etmeleriydi.
Oysa bizim tek söylediğimiz bu marketlerin mahalle arasına, sokak arasına girmemesi, küçük esnafı, veresiye defteri tutan “bakkal amcaları” yok etmemesiydi.
Tabii ki, iktidarın istediği yönde gelişti olaylar.
Markasız, ucuz ürün satan bu marketler mahalle aralarına kadar yayıldı, piyasaya hakim oldu.
Veresiye defterinin yerini de “kredi kartı” aldı.
Artık bakkal amcaya değil, bankaya borçlanıyordu halkımız.
Aradan 10 küsur yıl geçti.
Dün bize karşı bu indirimli satış zincirlerini koruyan iktidar ve bileşenleri, şimdi bu zincirlere savaş açtılar.
Türkiye’deki hayat pahalılığının nedeni olarak bu zincirleri gösteriyorlar.
Patronları, kurucuları, sahipleri büyük ortakları mevcut iktidarın bir parçası olan zincirler ise şimdi canhıraş bir şekilde kendilerini savunmaya çalışıyorlar.
Haklılar mı!
Elhak haklılar.
Faiz düşüreceğim diye yola çıkıp gerçek faizleri düşüremeyen ama kurları patlatan.
Kurlara paralel olarak enerji maliyetlerini bir yıllık süre içinde iki katından fazla arttıran.
Tarlaya atılan gübre fiyatını dövize paralel olarak birkaç misline çıkaran, sulama maliyetini elektrik fiyatları nedeniyle üçe katlayan, işçilik maliyetlerini enflasyon nedeniyle iki katına çıkartan, çuval ve plastik kasa fiyatlarının dahi en az yüzde 100 artmasına neden olan, ürünü pazara taşıyan kamyonun fiyatını dövize bağlı olarak yüzde 100 arttıran, o kamyonun yakıtının bedelini bir yılda en az yüzde 100 arttıran, kullandığı lastiğin fiyatını bir yılda yüzde 100’den fazla arttıran, ürünün satıldığı marketin kirasını bir yılda ikiye katlayan, dükkanı aydınlatan ampulün ve ürünü koruyan buzdolabının yaktığı elektriği bir yılda yüzde 150 arttıran bir iktidar hızla artan fiyatlardan marketleri sorumlu tutarsa buna ancak gülünür.
Çok savundukları Tarım Kredi Kooperatiflerinde, zararına satış yaptırtmalarına rağmen o marketlerden çok farklı fiyat uygulayamayanların, ekonomi politikalarındaki başarısızlık demiyorum beceriksizliklerinin bedelini marketlere ödetmeye çalışmaları komiktir.
O market zincirleri bu iktidar döneminde piyasaya hakimiyet kurdular, tekel sayılabilecek pazar paylarına, milyar dolarlık kârlara, milyar dolarlık şirket değerlerine bu iktidar döneminde eriştiler.
Ve muhtemelen tarihlerinde ilk kez bu kadar karsız bir dönem geçiriyorlardır.
Ve ilk kez yıllarca destekleyip parçası oldukları iktidar tarafından hedefe alındılar.
Madem öyle kapatın üç harflileri.
Bakalım ucuzluk olacak mı!