Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        6 yaşında bir kız çocuğunun 29 yaşındaki bir pedofil ile, yani ergenlik öncesi yaştaki çocuklara cinsel ilgi duyan bir sapkınla evlendirilmesi tartışması kolay kolay bitecek gibi değil.

        İktidarın en üst kademesinden bu konuda bir tepki, bir eleştiri gelmez iken Emine Erdoğan’ın çocuk istismarını insanlık dışı bir suç, sapkınlık olarak niteledikten sonra "Hiçbir dine, ahlaka, geleneğe sığmayacağını" açıklaması bir nebze olsun umut vericiydi.

        Ancak Emine Erdoğan’ın “makul” çıkışı Aileden Sorumlu Bakan’ın “sorumsuz” sözleri ile gölgelenerek kaynadı gitti.

        İktidarın bu konuların üzerine gitme sicili de parlak olmadığı için genel bir “örtbas kaygısı” hakim.

        Medyadaki iktidar destekçisi kalemlerin pedofil tavrı da, kaygıları geçerli kılıyor.

        Tabii bir de “dava tarihi” meselesi var.

        İktidarın “İslamcı tabanını” tepki gösterdiği konularda dünyanın en hızlı yargı mekanizmasını işleterek sabah gözaltı, öğlen sorgu, akşamüstü tutukluluk, geceye kalmadan yargılama, iki günde hüküm veren “İktidar Adaleti”, toplumu çok yakından ilgilendiren bu hassas davanın ilk duruşması için 5 ay sonraya gün verince haklı bir tepki yükseldi.

        Peki sizce yargılama niye Mayıs ayına, hatta Mayıs ayının da sonuna bırakıldı dersiniz?

        Yanıt aslında çok basit.

        Türk halkını tanıyorlar.

        5 ay, Türkiye gibi bir ülkede 50 yıl demek.

        Ve 5 ay sonra ya seçim öncesi ya da seçim ertesi hengamesinde olacak.

        Ya seçimler yapılmış bitmiş, mevcut iktidar hükmünü sürdürüyor olacak.

        Ya da seçimler yapılmış iktidar değişmiş olacak.

        Her iki durumda da bambaşka bir Türkiye’de yaşıyor olacağız.

        Bu arada iktidar bu konuda cemaatlerin tepkisini çekecek bir hamle yapmış olmayacak ya da tam tersi medeni vatandaşları kızdırmış bir durum da ortaya çıkmış olmayacak.

        Ve hepsinden önemlisi, 5 ay sonra kimse bu davayı, bırakın davayı, muhtemelen bu olayı hatırlamayacak bile.

        O günün gündemi içinde bu dava büyük olasılıkla kaynayıp gidecek.

        Dediğim gibi iktidar bu ülke insanını tanıyor, biliyor, öngörebiliyor.

        Bu kadar öngörülebilir olunca da bu kadar kolay manipüle edilebilir oluyor.

        Müdahillik

        Müdahillik
        0:00 / 0:00

        6 yaşında çocuğun ailesi tarafından bir pedofile peşkeş çekilmesi olayında Aile Bakanlığı davaya müdahil olacağını açıkladı.

        Ben de bu tip davalarda gönüllü avukatlık yapan 30 yıllık bir avukat dostumu arayarak bu müdahilliğin nasıl işlediğini sordum.

        Anlattı:

        “Benzer pek çok davada ilgili Bakanlık'ın müdahil olduğuna şahit olduk. Ancak bu müdahillik tam bir komedidir.

        Aile Bakanlığı avukatları sadece duruşmaya gelip giderler. Ne bir dilekçe verdikleri görülmüştür ne bir soru sordukları ne de bir şeye itiraz ettikleri.

        Geçenlerde girdiğimiz bir duruşmada, Bakanlık'tan gelen avukat kitap okuyordu, yemin ederim.

        Üstüne üstlük bir Aile Bakanlığı’ndan gelen avukatlara ücret bağlanıyor ve bu ücret gerçek anlamda müdahil olan ya da Baro’nun atadığı avukatların ücretlerinden kesiliyor. Durum tam budur. Bana inanmayan varsa bu davaların dosyalarını alıp baksın. Doğru söylediğimi görecektir.”

        Mühür

        Mühür
        0:00 / 0:00

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi, pedofili skandalına ev sahipliği yapan cemaat vakfının (Hiranur Vakfı) yurt inşaatını mühürledi.

        Bunu da duyurdu.

        Güldüm.

        Güldüm çünkü İBB de, vakfın kaçak binalarını mühürlemek için böyle bir skandal patlamasını beklemiş.

        Pedofili vakası ortaya çıkmasa mühürlemeyeceklermiş demek ki!

        Sakın bana “Bilmiyorduk” demesinler.

        Bu vakfın bu konunun üzerine giden CHP’li Melis üyesini tehdit ettiğini hepimiz biliyoruz.

        Sera Kadıgil ana muhalefet lideri olsun ister miydiniz!

        Sera Kadıgil ana muhalefet lideri olsun ister miydiniz!
        0:00 / 0:00

        Sera Kadıgil, Türkiye İşçi Partisi milletvekili.

        Zannederim, TBMM kürsüsünü en etkin, en güçlü biçimde kullanan milletvekili olsa gerek.

        Söylediklerine katılıp katılmamak ayrı bir şey.

        Ama hitabetindeki etkinliğe, natukluğuna diyecek tek kelime yok.

        Her kürsüye çıktığında soluksuz izlediğim, konuşmaları genellikle televizyonlarda yayınlanmadığı için izlemek için sosyal medyaya bakmak zorunda kaldığım Sera Kadıgil aslında çok önemli bir iş yapıyor.

        Muhalefetin çıtasını yükseltiyor.

        Bir muhalif milletvekilinin, hem edepli ve terbiyeli hem de son derece sert ve etkili biçimde nasıl konuşabileceğini örnekliyor.

        Düşünce biçimi, mantık silsilesi, bunları ifade biçimi örnek, tüm milletvekillerine emsal olacak nitelikte.

        Ve Sera Kadıgil’i dinlerken aklıma gelen ise şu oluyor.

        “Acaba ana muhalefetin Sera Kadıgil gibi mantık yürütebilen, Sera Kadıgil gibi konuşabilen, Sera Kadıgil gibi muhalefet yapabilen bir lideri olsa idi bugün ana muhalefetin durumu nasıl olurdu…" Çünkü ben Süleyman Demirel’den bu yana, Tayyip Erdoğan dışında böylesine etkili konuşabilen birini görmedim.

        Tabii Sera Kadıgil’in, nur içinde yatsın Demirel’den çok önemli bir farkı var.

        Onun adı da tutarlılık.

        Yarın et için de kasapları suçlamayın

        Yarın et için de kasapları suçlamayın
        0:00 / 0:00

        Kimsenin umuru olmayacak, kimse bundan bahsetmeyecek, siyasetin gündemi olmayacak ama ben yine de uyarayım.

        Bir yıl önce “Peynir fiyatları, süt ürünleri fiyatları inanılmaz artacak” diye yazıp söylemiştim hatırlarsanız.

        Kimse umursamamıştı.

        Bugün büyük kentlerde 200 TL’den ucuz peynir yok. Hakiki eski kaşarı 300 TL’ye yiyoruz.

        Ve emin olun bunlar iyi günlerimiz.

        Ve televizyon haberlerinde “Et peynirden ucuz” diye haber yapılıyor.

        Merak etmeyin.

        Bu durum geçici.

        Pek yakında et peynirden pahalı olacak.

        Hem de çok pahalı.

        Bu iktidarın olmayan tarım politikası sayesinde yakında et fiyatları öyle bir hale gelecek ki, eti kasapta bile göremeyeceksiniz.

        Kasapların bile sermayesi et alıp vitrine koymaya yetmeyecek.

        Çünkü şu anda kırsal alanda ciddi bir hayvan katliamı var.

        Seçim öncesi et fiyatları artmasın diye bu katliama göz yumuluyor.

        Birkaç ay sonra et fiyatları müthiş bir tırmanışa geçecek.

        Seçim sonrası kur artışlarının da etkisiyle et ithal edilse bile fiyat ucuzlamayacak.

        O zaman da yine üç harfliler ve kasaplar ve dahi celepler hedef gösterilecek. Çiftçi sorumsuzlukla suçlanacak.

        Çoluk çocuk kasaplara saldırtılacak.

        Ama tabii ki sorun çözülemeyecek.

        Peki ben bu uyarıyı yapınca bir şey olacak mı!

        Tabii ki, olmayacak.

        Ama ben yine söylemiş olayım.

        T plaka

        T plaka
        0:00 / 0:00

        Zannederim otomotiv tarihinde hiçbir otomobil Togg kadar siyasallaştırılmamıştır.

        Bakan Varank'ın dün bir Togg ile TBMM'ye gelmesi ise bu siyasallaştırmanın doruğudur.

        Muhalefetin damarına basmak ve Togg ile ilgili eleştirilerine yanıt vermek için Bakan Varank, TBMM'ya kendi kullandığı Togg ile gelmiş.

        Özellikle sosyal medyada da bu aracın trafiğe çıkabilmesi ile ilgili eleştiriler yapılınca ben de bir eleştirinin altına "T plaka ile test sürüşüne çıkılabilir" diye yazdım.

        Durum gerçekten de bu.

        T plaka henüz trafiğe çıkma hakkı olmayan, ithal edilmemiş, üretim aşamasında olan ama henüz homologasyonu ya da tip onayı belgesi almamış araçların deneme, test sürüşü yapabilmeleri için verilen bir plaka.

        Dünyanın pek çok ülkesinde var.

        Geçmişte, Ferrari'nin henüz deneme aşamasında olan otomobillerini İtalya'da pistte veya yollarda denediğimiz zamanlarda "prova" plakalı araçlar kullanırdık mesela.

        Benzer plakalar pek çok ülkede vardır.

        Ancak bunun da bir şartı vardır.

        Bu araçlar öngörülen yollarda, önceden izin alınmak suretiyle kullanılabilir.

        Yani T plakalı bir aracı alıp kafanıza göre gezemezsiniz.

        Bunu Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 46. maddesi düzenler.

        Birkaç yıl önce T plakalı araçlar üzerinden büyük bir vergi yolsuzluğu yapılması üzerine bu yönetmelik yeniden ele alınmış ve son hali verilmiştir, T plakanın kötüye kullanımı engellenmeye çalışılmıştır.

        Tabii ilginç olan bu plakaya sahip araçların nerelerde kullanılabileceği ile ilgili izinler Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilmektedir.

        Yani muhtemelen Sayın Bakan, kendi kullandığı araca izin veren makamın da sahibidir.

        Ne olursa olsun bir otomobili bu kadar siyasallaştırmak o otomobil için de o marka için de iyi bir şey değildir.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        İnsana insan olduğu için değer verildiği zaman.

        Diğer Yazılar