Masanın ortasında zıplayan lider
Ali Babacan’ın parti kurmaya çalıştığı günlerdi.
Çalışmalarını son derece kapalı bir biçimde sürdürüyor, kimse ile bilgi paylaşmıyordu.
Genel kanaat ise o sıralarda birlikte ailece gezilere çıktığı ve kendisi ile yakın dönemlerde Ak Parti’den benzer ilkesel nedenlerle kopmuş Ahmet Davutoğlu ile birlikte hareket edeceği, partiyi beraber kuracakları yolunda idi.
Babacan ise ser veriyor, sır vermiyordu.
Tam o günlerde telefonum çaldı.
Tanımadığım bir numaradan arayan, Ali Babacan’dı.
İstanbul’daki çalışma ofisine, sohbete davet ediyordu.
Küçük, sade ofiste oturduk.
Babacan, partiyi nasıl kuracaklarını, nasıl alttan gelen bir örgütlenme içinde olduklarını anlattı.
Benim merak ettiğim ise Ahmet Davutoğlu’nun patinin kuruluşunda ve içinde yer alıp almayacağı idi. Çünkü Davutoğlu da aynı günlerde bir parti kurma çabası içinde idi.
Yakınlıkları, aynı çatı altında olacaklarına işaret ediyor gibiydi.
Ali Babacan, kesin bir dille aynı çatı altında olmayacaklarını söyledi.
Davutoğlu ile aynı çatı altında olmanın zor hatta imkansız olduğunu, olabildiğince kibar, kırıcı olmaktan mümkün olduğunca imtina ederek anlatmaya çalıştı.
Birkaç gündür, Ali Babacan’ın niye böyle davrandığını ve o gün bana ne demek istediğini çok daha iyi anlamaya başladım.
Ahmet Davutoğlu, tüm siyasi tecrübesine rağmen kırıp dökmeye başladı.
Önce çıkıp “Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı kim olursa olsun imza yetkisinin masadaki liderlerde olacağını” söyledi.
Bu söylemin Anayasaya aykırı olduğunu yazdım ve bu konuşmaların masaya büyük zarar verdiğini söyledim.
Sadece ben değil, herkes bunu hatırlattı.
Diğer partilerin liderleri ya da sözcüleri Davutoğlu’nun sözlerini tevil etmek, ortaya çıkan seçmen güvensizliğini ortadan kaldırmak için açıklama üzerine açıklama yaptılar.
Durum tam biraz toparlanır gibi oldu, Ahmet Bey yine ekrana çıktı ve bu kez daha da ileri gitti.
Seçime giden bir liderin en son söyleyeceği cümleyi söyleyerek “Kriz çıkar” dedi ve Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı liderleri dinlemez ve oy oranına bağlı olarak küçümseme yoluna giderse kriz çıkacağını, seçime gidileceğini anlattı.
İktidarın seçime kadar her gün uğraşsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her gün bu olasılıktan söz etse vermeyeceği kadar zarar verdi muhalif cepheye.
Oysa kriz tamamen sayısal bir şeydi.
Eğer masa yeterince güçlü ise birkaç milletvekili olan bir partinin masanın geri kalanı ile ters düşmesi kriz falan yaratmazdı.
Ama Davutoğlu kendi seçmenine merak etmeyin, bizim istemediğimiz bir şey mesajı vermek için en olmaması gereken uca gitti.
Anlaşılan Ali Babacan, saygı ve sevgisine rağmen bugünleri baştan görmüş, hissetmişti.
Öyle görünüyor ki, Ahmet Davutoğlu masanın altı ayağından birini kırmaya çalışmıyor.
Bunu kırsa masa kalan 5 ayağın üzerinde de gayet dengede durabilir.
Ahmet Bey’in yaptığı masanın tam ortasında zıplamak.
Bilerek veya bilmeyerek Masa’yı kırmaya çalışıyor.
Kıracak kadar ağır mı yakında göreceğiz!