Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Epey bir önce yazmıştım, “Korkuyorum” diye.

        Gerçekten korkuyorum.

        Pek de korkak biri olmamama rağmen İstanbul’da yaşamaktan, sokağa çıkmaktan korkar oldum.

        Kent, 1920'lerin 30'ların Chicago'su gibi.

        Yarın sokakta reenkarne olmuş Al Capone'u görsem şaşırmayacağım.

        İçişleri Bakanlığı, dağlardaki terörist sayısının artık "birkaç" ile ifade edildiğini söylüyor.

        Gidip sayacak halim yok, öyle diyorlarsa öyledir diyorum.

        Zaten artık Suriye’de devlet kurma aşamasına gelmiş PKK’nın yöntem değiştirmeye zorlandığını ve ABD’nin örgütü Türkiye’de fazla eylem yapmama yönünde telkin ettiğini de duyuyoruz.

        Dağlar AK Parti’nin iktidara geldiği günlerdeki kadar güvenli hale gelmiş olabilir tekrar, bunda bir sıkıntı yok.

        Ama ya şehirler?

        Bugün İstanbul, Ankara, Antalya ne kadar güvenli?

        Buralarda terör örgütü etkinliği hemen hemen yok denecek kadar azalmış olabilir ama ya mafya etkinlikleri?

        Siz sokakta gezerken bir anda sağınızdan solunuzdan mermilerin uçmaya başlamayacağından emin olabilir misiniz!

        Neredeyse her gün bir yolda bir aracın pusuya düşürüldüğünü, birilerine çapraz ateş açılarak mafya hesaplaşması yapıldığını, bir sürü mafyamtırak örgütün ya da sokak çakallarının kendi hukuklarını fütursuzca uyguladığı görmüyor muyuz!

        İstanbul, uluslararası mafyanın Birleşmiş Milletler merkezi gibi olmadı mı!

        Türk, Sırf, Balkan, Güney Amerika, Kuzey Amerika mafyaları derken, Yeni Zelandalı mafya liderinin bile İstanbul’a yerleşmiş olması size normal geliyor mu!

        İktidarın pek çok sorunu görmezden gelerek, yok sayarak çözülmüş gibi yapma alışkanlığını biliyoruz artık.

        Ama sizce bu da görmezden gelinecek bir sorun mu!

        Sanayiyi siyasallaştırmak

        Sanayiyi siyasallaştırmak
        0:00 / 0:00

        Ali Babacan’ın Baykar ile ilgili açıklamaları üzerine dün Türkiye’nin iki önemli isminin, üstelik ikisi de oldukça muhalif ve AK Parti karşıtı isminin şöyle bir konuşmasına tanık oldum.

        “Böyle bir lafı nasıl etti. Acaba gerçekten bu adam İngiliz ajanı falan mı, ABD ve İngilizlerin Türk İHA’larından hoşnut olmadığını duyuyoruz hep…”

        Diğeri şöyle yanıt verdi.

        “Yok canım. Hiç zannetmiyorum. Ajan olsa seçilene kadar bu tavrını gizlerdi… Bununki basbayağı cahillik…”

        Baykar’ın kuruluş ve gelişim hikayesini bilenler de Ali Babacan’a pek hak vermiyorlar.

        Bugün işi yöneten Bayraktar kardeşlerin babaları Özdemir Bey’den olumsuz söz eden bir tek kişiye bile rastlamadım.

        Milli Görüş geleneğinden gelen, Milli Selamet, Refah ve Saadet partilerinin çizgisinden sapmamış, Erbakan’a ihanet etmemiş, iktidar oldu diye AK Parti’ye yanaşma gereği duymamış, hatta yakınlarının söylediği kadarı ile karşı da durmuş, çılgın ve saygıdeğer bir mühendis olarak bilir herkes kendisini.

        Milli Görüş geleneğinden gelmesine rağmen çocuklarını İmam Hatip liselerinde değil, modern eğitim veren okullarda okutmuş, Haluk Bayraktar ODTÜ üzeri Columbia, Boğaziçi; kardeşi Selçuk Bayraktar Robert Kolej, İTÜ, Universty of Pensylvania ve MIT’de okumalarını sağlamış, modern bir muhafazakar.

        Baykar da iki neslin üst üste konmuş çabaları sonucu ortaya çıkmış bir sonuç.

        Devletten destek görmüş mü!

        Bilmiyorum.

        Görmediklerini söylüyorlar ama keşke görmüş olsalar.

        Üstelik Tekel de değiller.

        Bu alanda öncü kuruluş kamuya ait TAİ ya da TUSAŞ.

        Onların da son derece başaralı ANKA’ları, Aksungur’ları var.

        Baykar ile aralarında tatlı bir rekabet olduğu aşikar.

        Bu sektöre girmek yasak mı!

        Elbette değil.

        Nefesine güvenen borazancıbaşı.

        Daha önce VESTEL denedi mesela.

        Onların da Karayel’i var ama TUSAŞ ve Baykar kadar başarılı olamadılar.

        Başka girişimler de yok değil. Kimi iyi giden kimi emekleyen, kimi patinaj yapan.

        Kamu da bunları siparişlerle, sözleşmelerle her zaman destekliyor.

        Üstelik de ne TUSAŞ ne de Baykar mevcut iktidar ile başlamış işler değil.

        Çok daha eskiye dayanan çalışmalar, çabalar.

        Baykar’ın kuruluş tarihi 1984, insansız hava araçları yapma çalışmalarına başlaması ise 2000 yılına dayanıyor, AK Parti'nin henüz icat edilmediği zamanlara.

        ANKA'nın imalatçısı TUSAŞ’ın kuruluş tarihi ise 1973.

        Bu çalışmaların AK Parti döneminde olgun meyveler vermeye başlamış olması ne bu firmaların suçu ne de AK Parti’nin başarısı.

        Bir sürecin sonucu sadece.

        İktidarın bunları kendi varlığına bağlaması ise siyasi bir hamle sadece.

        Ve bu müthiş ürünlere bir yararı da yok.

        Ama siyaset bu.

        Biri Türkiye’nin bu başarısını kendi mal edince, diğerinin de bunu ona karşı kullanmaya kalkışması gibi manasız bir sonuç ortaya çıkıyor.

        Ne biri doğru ne diğeri.

        Müteahhitler satmak istemiyor mu?

        Müteahhitler satmak istemiyor mu?
        0:00 / 0:00

        Çevremdeki pek çok kişi, büyük umutlarla duyurulan yeni konut kampanyasından faydalanmak istiyor.

        Gelir düzeyi iyi sayılabilecek, biraz birikimi olan, 2 hatta belki 3 milyon TL’lik bir kredinin taksitlerini karşılama gücüne sahip gençler bunlar.

        Kampanyadan faydalanmak için aradıkları konutların fiyatları da 3-4 milyon TL düzeyinde.

        Biraz da ana baba desteği ile heveslenmiş vaziyetteler.

        Ancak iki sorunla karşı karşıyalar.

        Birincisi özellikle İstanbul ve Ankara’da, beyaz yakalı, genç profesyonellerin oturmak isteği bölgelerde bu fiyatlara ev bulmak neredeyse imkansıza yakın. 1 ay önce bu fiyatlar civarında seyreden projeler, birdenbire yüzde 20 civarında fiyat arttırmışlar.

        Bu sorunun anlaşılabilir olan tarafı.

        Bir de anlaşılması güç bir sorun var.

        Eskaza uygun fiyatlı bir proje buldukları zaman da müteahhitler bu tür kredi ile ev almak isteyenlere çok daha sıcak davranmıyor.

        Pek çoğu, satış ofislerinde belli bir aşamaya geldikten sonra evi yeni kredi ile almak istediklerini söyleyince, müteahhit firmaların isteksiz ve hatta karşıt tavrı ile karşılaşıyorlar.

        Ben bunun nedenini anlamakta zorlanıyorum ama ilgili bakanlıkların bu konu ile ilgili bir şikayet hattı açması ve bir denetim sistemi geliştirmesi şart.

        Korsan reklam olur mu!

        Korsan reklam olur mu!
        0:00 / 0:00

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir televizyon programında Kılıçdaroğlu’nun hedefe koyduğu SADAT adlı ne idüğü belirsiz firmanın reklamının yapılması büyük çaplı bir kıyamete neden oldu.

        Zaten Kemal Bey ne zaman bir programa katılsa, ille bir kıyamet kopuyor.

        Öncelikle şunu söyleyeyim.

        Bu reklamların yayınlanmasında Uğur Dündar’ın zerrece suçu olamaz.

        Hiçbirimiz o yayın sırasında hangi reklamların olduğunu bilmeyiz, ilgilenmeyiz.

        Bazen yayınlandığı sırada fark edebiliriz ama genelde ekrana bakmadığımız için ondan bile haberimiz olmayabilir.

        Uğur Dündar’ın yayını banttan olduğu için zaten bu şansı da yoktu.

        Bu meselede ortada bir suç var ise hiç suçu olmayan kişi Uğur Dündar’dır.

        Reklam servisleri de her türlü reklamı alır.

        Televizyon yönetimi bu reklamlar arasında ilkelerine, duruşuna ve hatta durumuna uygun olmayanları baştan istemez.

        Mesela pek çok televizyon kanalının DEVA Partisi'nin reklamlarını almamaları gibi.

        Bu yüzden topu reklam servisine atmak da doğru değildir.

        Aslında ortada bir suç yoktur.

        Bir yönetim hatası, bir özensizlik, bir dikkatsizlik vardır.

        Olaydan sonra Kanal’ın sanki SADAT parası ile reklam vermemiş, SADAT’la bir reklam sözleşmesi yapmamışlar gibi SADAT’ı suçlaması, sanki SADAT kanalın içine gizlice sızarak, yayın masasını ele geçirerek korsan reklam yayınlamış gibi SADAT’a meydan okumasıdır.

        “Oldu bir kaza, özür dileriz” deyin geçin gitsin. İnsanın olduğu yerde hata olur.

        Uzatmayın.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Aşırı özgüvenin yanlışın anası olduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar