Öğretilmiş çaresizlik
Ana muhalefet partisinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. kez aday olamayacağını öne sürerek, bu adaylığa itiraz etmesi gerekenlere “Etsek ne olacak ki… YSK’yı atayan o” diyerek konuyu kapattı.
Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri bana 20. yüzyılın en önemli psikologlarından Martin Seligman’ı hatırlattı.
Seligman, 1960’ların sonunda, henüz genç bir psikologken, çok önemli bir teori geliştirdi ve bunu deneylerle kanıtladı.
“Öğrenilmiş başarısızlık sendromu”
Bu psikolojik durumun basit tanımı, “Kazanılmış başarısızlık sendromu veya öğrenilmiş çaresizlik sendromu, kişinin ya da organizmanın göstermiş olduğu tepkilerin sonuca ulaşmaması nedeniyle, sonucu değiştiremeyeceğine karşı oluşan inanç ile gelen bir ruh hâli durumudur. İnsanlarda zamanla oluşan başarısızlıklar karşısında kişinin bir şeyleri başarma isteğini günden güne kaybetmesi sonucunda, belli bir konuda veya genel olarak başarısız olacağına dair bir inanç geliştirmesi ile kendini gösterir” şeklinde özetlenebilir.
Seligman’ın psikoloji dünyasında kabul görmüş ve yerleşmiş teorisine göre bu sendroma sahip kişiler, “Hiçbir denemede bulunmadan peşinen kaybetmeyi kabullenirler”.
Kılıçdaroğlu’nun “İtiraz etsek ne değişecek ki!” tavrı aslında tam da budur.
Öğrenilmiş çaresizliktir.
Belli ki, ana muhalefet lideri bu çaresizliği iliklerine kadar işletmiştir.
Ve daha vahimi topluma, seçmenlerine, kendisine umut bağlayanlara da empoze etmektedir.
"Ben öğrendim siz de öğrenin" diyerek çaresizliği dayatmaktadır.
Bu aslında kızılacak değil, üzülünecek bir vaziyettir.
Toplumun bir kesiminin umut bağladığı bir partinin liderinin, bir liderde asla olmaması gereken böyle bir psikolojik durumdan mustarip olması, sosyal ve siyasal olarak son derece sıkıntılı bir duruma işaret eder.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. kez aday olup olmadığına, olup olamayacağına karar verecek olan elbette hukuktur.
Ve muhalif bir siyasi lidere düşen görev, öğrenilmiş çaresizlikle kıvranarak, yenilgiyi peşinen kabullenmek değil, sonuna kadar hukuk mücadelesi vermektir.
Bir siyasi liderin, böyle bir şeyi öğrenmiş ve içine sindirmiş olması onun adına büyük talihsizlik, toplum adına ise bir felakettir.
Hukuki mücadelenin nasıl olması gerektiğini ise Kemal Kılıçdaroğlu aşağıdaki yazıyı okuyarak belki anlayabilir.