Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Meseleyi biliyorsunuz.

        Geçen hafta Habertürk’te bir haber yayınlandı.

        Bir muhabir sıklıkla haber yaptığı bir kasapta, bir çocuk ile konuştu ve çocuk annesinin karne hediyesi olarak et aldığını söyledi.

        Kasap da muhabbete katıldı ve “Benden de üç kalem pirzola hediye” diye ekledi.

        Sonra kıyamet koptu, A Haber anneyi ve çocuğu buldu, anne haberin manipüle, kendilerine bu sözlerin zorla söyletildiğini iddia etti.

        Habertürk yöneticileri bir araştırma yaptı.

        Ve muhabirin habere müdahale ettiği anlaşılınca işine son verdiler.

        Yayın öncesi kayıtları izleyince görülüyor, evet, muhabir habere müdahale etmiş ama annenin dediği gibi bir şey, bir zorlama falan yok.

        Tam aksine konuyu bu hale getiren annenin bizzat kendisi.

        Muhabir Fatmanur arkadaşımız “Ne o karne hediyesi mi?” diye soruyor.

        Hiçbir müdahale, manipülasyon, etki olmadan “Evet, karne hediyesi” diyen bizzat anne.

        Muhabir Fatmanur da bunun üzerine çocuğa “Annem bana karne hediyesi olarak et aldı der misin? “ cümlesini iki kez tekrarlatıyor.

        Kasap ise olaya kendi isteğiyle dahil olup üç kalem pirzolayı hediye ediyor.

        Muhabirin yaptığı doğru değil ama büyük bir komplo kurmak amacında falan da olmadığı aşikar.

        Tabii A Haber belli ki, anneyi ve kasabı sıkıştırınca onlar da korku ile suçu muhabire yıkıyorlar.

        Muhabir de hatasının kurbanı oluyor.

        Bu durumdan ben şunu anlıyorum.

        Demek ki, aslında memlekette tüm çocuklar her gün et yiyorlar, tüm çocuklara anaları babaları tablet alıyor.

        Türkiye’deki pahalılık ve yokluk sorunu çözülmüştür.

        Dağılabilirsiniz!

        Peki A Haber yaptığı onca manipülasyon, muhalifler aleyhine yaptığı onca düzmece haberi ne yapacak?

        Burada haberi manipüle eden muhabir bedeli ödüyor.

        Orada ise muhtemelen ödül alıyordur.

        Ortak liste yanlışı

        Ortak liste yanlışı
        0:00 / 0:00

        Zannederim, muhalefetteki siyasetçiler gizli bir bilgi paylaşmak istedikleri zaman iktidara yakın gazetecilerle konuşmayı tercih ediyorlar.

        Bir grup iktidar yanlısı ve hatta sözcüsü gazeteci var ki, bunlar aynı zamanda muhalefetin de sözcüsü.

        Muhalefetin ne yapacağını, gizli planlarını, önemli adımlarını da hep bunlardan öğreniyoruz.

        Mesela Meral Akşener’in Ekrem İmamoğlu’na “Seni bu seçim değil bir sonraki seçim Başkan yapacağız” dediğini iktidarın en büyük destekçisi yazıyor.

        Bu ilginç bilginin en önemli sonucu şu.

        “Bu seçimi kazanamayacağız.”

        Çünkü bu seçimi muhalefet kazansa parlamenter sisteme geçilecek ve Cumhurbaşkanı’nın bugünkü tek adam gücü kalmayacak.

        Önemli olan Başbakanlık olacak.

        O da Meral Akşener tarafından zaten peylenmiş.

        İmamoğlu, cumhurbaşkanı adayı ise, sistem değiştirilememiş demek.

        Demek ki, bu seçime kayıp gözüyle bakıyor Akşener.

        O yetmiyor.

        Yine hükümet yanlısı bir kalemden derin bir muhalefet kulisi.

        “CHP’lilere kötü haber. İYİ Parti seçime tek başına girecek, diğer partiler CHP listesine yazılacak. CHP’liler 25 milletvekilliğini diğer partilere verecek.”

        Herkes biliyor ki, Gelecek, Saadet ve DEVA CHP listesinde seçime girerse, bunun CHP’ye tek kuruş faydası olmaz.

        Bu partilerin seçmenlerinin belki çok az bir bölümü CHP amblemine mühür basar.

        Bir o kadar CHP’li de “Ben Davutoğlu’na mı oy vereceğim, ben Babacan’a mi oy vereceğim, ben Sadullah Ergin’e mi oy vereceğim” der ve gider oyunu başka yere, İYİ Parti’ye veya Sol Birliğe basar.

        CHP’nin oyu 26 ise 27 olmaz, 28 ise 29 olmaz.

        Doğru olan, bu partilerin İYİ Parti listesi altında toplanması, bazı yerlerde CHP listelerine alınması.

        İşin garip tarafı ise iktidar yanlısı kalemlerin bu oyunlarına muhalefet partilerinden tek bir yalanlama dahi gelmemesi.

        Bu açık manipülasyonlar karşısında sessiz kalınması.

        Ya da bir ihtimal bu yazılanlar doğru.

        Ki o zaman zaten muhalefet açısından durum tam felaket.

        Hedef her zaman gazeteciler

        Hedef her zaman gazeteciler
        0:00 / 0:00

        İklim fikre öfke iklimi olunca, rüzgar her yerden aynı esiyor, sağdan soldan ortadan, her yönden, öfkeli…

        Bugün artık gazeteci en vurulabilir, en kırılabilir, en hedef gösterilebilir insan olduysa eğer bu iklim yüzündendir.

        İktidarın gazeteciye bakışı zaten ortada diyeceğim ama ayıp olacak.

        Kiminki, farklı ki!

        İktidar belki bu iklimi yaratan ve yaygınlaştıran ve genel geçer hale getiren olmakla, sui misal olduğu halde emsal haline getirmekle eleştirilebilir belki ama herkes iktidarın izinden gidiyor.

        Mesele sözde ana muhalefet.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendini cumhurbaşkanı adayı ilan etmeden önce düşünmesi gerektiğini, seçimin kaybı halinde bunun sorumlusu olacağını ve halkın öfkesinin CHP’ye yöneleceğini yazdım diye başıma gelenleri biliyorsunuz.

        Kılıçdaroğlu çıktı, olmadık hakaret etti. Bana ve Habertürk’e... Beni Ak Parti’yi gizliden desteklemekle suçladı mesela. (Bunu halka sorsak acaba halk bu durumu hangimize yakıştırır?)

        İktidarda olsa idi “Kovun bu herifi” derdi muhtemelen, şaşırmazdım.

        Belki de yakın bir gelecekte cumhurbaşkanı danışmanı olabilecek bir diğer muhalif, üstelik de eski bir gazeteci olduğu halde, bilim programı yaptığım için bana tehdit dolu mailler yolladı, “Günü geldiğinde bu korkaklığının hesabını vereceksin” diye.

        REKLAM

        Bana bunlar yapılıyorsa, muhabir arkadaşlara neler yapılıyordur siz varın düşünün.

        Düşünmenize gerek yok aslıda her gün görüyorsunuz.

        İşinde olan gazeteciye işine git denmesinden anlıyorsunuz beklentinin ne olduğunu.

        Siz görüyorsunuz, biz yaşıyoruz.

        Basın danışmanlığına terfi ettiğini zanneden sözde gazeteciler, her gün gazete, televizyon yönetimlerini arayıp, tehditler savuruyorlar. Sağı solu olmadan. Bu üslubu doğru üslup diye bellediklerinden, belki sahiplerinin haberi bile olmadan. "Bir de iktidar olsalar neler yaparlar kim bilir" dedirtircesine...

        Gazeteci hedef.

        Gazeteci dövülebilen, gazeteci vurulabilen, gazeteci kırılabilen, gazeteci kovulabilen.

        Siyaset böyle de başka yerde durum farklı mı!

        Herkeste yalandan bir düşünce özgürlüğü, gazeteciye yapılana yalandan bir tepki.

        Ucu kendine dokununcaya hatta dokunmasına bile gerek yok dokunabileceğini zannedinceye kadar.

        İşte son örnek spordan.

        Dört gazeteci.

        Benimle aynı takımı tutan ama asla aynı fikirde olmadığım, hatta zaman zaman bana da hakarete varan eleştiriler yönelten 4 spor yazarı.

        Bir spor kulübünün yöneticisi tarafından hedef gösteriliyor, tehdit ediliyorlar.

        Gazeteciye elbette eleştirebilirsin.

        Ama hedef alamazsın, hedef gösteremezsin.

        Göstermemelisin…

        Kulüp yöneticileri bile, bugün kendi başarısızlıklarının sebebi olarak gazetecileri görmekten ve gazetecileri hedef göstermekten kaçınmıyorsa…

        REKLAM

        Vay anam vay.

        Ört ki ölem derler ya.

        Örtmeye gerek yok.

        Çoktan ölmüşüz de ağlayanımız yok!

        Seçim öncesi öfkeleri

        Seçim öncesi öfkeleri
        0:00 / 0:00

        İsveç’te bir manyağın Türk Konsolosluğu önünde Kuran yakması memlekette epey bir infiale sebep oldu.

        Ben de öfkelenenler arasında idim.

        Ama Allah için söyleyin, ben aylar öncesinden seçime doğru tüm bunların olacağını yazdım mı, yazmadım mı!

        Seçim havasına girdiğimizde Avrupa’dan Türkiye’deki iktidarın ekmeğine yağ sürecek tahrikler olacak dedim mi demedim mi!

        Şimdi bazıları diyor ki, “Acaba Putin mi yaptırdı?”

        Allah aşkına ne Putin’i.

        Bu durum neredeyse her seçim öncesi olmuyor mu!

        Danimarka ile, NATO ile, Rasmussen ile, Almanya ile ve son seçimlerden önce Hollanda ile benzer krizler yaşamadık mı!

        Bu ülkelerin Türkiye’ye yönelik tavırları nedeniyle bu ülkelere karşı öfke dolu demeçler verilmedi mi!

        Seçimden sonra bu gerginlikler hep unutulmadı mı!

        O yüzden çok da dert etmeyin.

        Günü gelir bu da unutulur.

        Hem durun daha seçime 4 ay var.

        Daha Yunanistan ile kapışacağız.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        İnsan suretinde dolaşan herkesi insan zannetmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar