Fatih Abi, yurttan çıktım yıkılan evime gidiyorum
Posta kutum öğrencilerden gelen maillerle dolu.
Yüzlerce değil binlerce.
Okulu kapatılan, eğitimine ara verilen üniversite öğrencilerinden gelen maillerle.
Aklı başında bir ülkede yapılması akla en son gelecek hatta hiç gelmeyecek şey, bizim memlekette ilk yapılan iş oldu.
Depremin ardından üniversiteler öğretime ara verdi.
Çocuklar yurtlardan zorla çıkarıldı, evlerine yollandı.
Neymiş, yurtlara depremzedeler yerleştirilecekmiş.
Zannedersin bütün evlere yerleşildi, kaldı leylek yuvası.
Kimse söylemeye cesaret edemiyorsa iktidara ben söyleyeyim.
Şunu bilin, aklınıza ilk gelen şey en doğru şey değildir.
Öğretimi durdurmak bir depremden sonra yapılacak en yanlış şeydir.
Bakın bana gelen maillerde öğrenciler ne diyor.
Pek çoğu Hataylı, Maraşlı, Adıyamanlı, Malatyalı, Gaziantepli öğrenciler.
Yurtlarından çıkarılmışlar.
"Evinize gidin" denmiş kendilerine.
Nereye?
Olmayan evlerine, yıkılmış aile ocaklarına.
Sokakta kalmış, çadır ya da konteyner bekleyen ya da en iyi ihtimalle bir yakınının yanına sığınmış ana babalarının yanına.
Siz hiç hayatınızda böyle bir zırvalık gördünüz mü!
Deprem bölgesindeki üniversiteler elbette kapatılır. Yurtlar elbette boşaltılır. Ama onların öğrencilerinin bile eğitimine devam etmesi için önlem alınır. Bu öğrenciler misafir öğrenci olarak başka üniversitelere geçici olarak aktarılır.
Yurtlar boşaltılmaz, tam aksine bu yer değiştiren öğrenciler için yurt aranır.
Bakın, Uzman Psikolog Feyza Bayraktar yazmış, "1999 depreminde göçük altından çıktım. 19 yaşındaydım. Kısa süre sonra Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eğitimime döndüm. Depremin travmasını atlatmamda en etkili şey okulda arkadaşlarımla olmak, hayatımı normalleştirmekti" diyor.
Tam da budur.
Okulları kapatmak en büyük yanlıştır.
Deprem öncesi, sırası ve sonrasında yaptığınız sayısız yanlışa bir de bunu eklemek istiyorsanız bilemem.
Ama yanlıştır.
Aklı başında bir kişiye bile sorma zahmetine girerseniz yanlış olduğunu söyleyecektir.