Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İbrahim Kalın’ı duymak, işitmek iyi geldi.

        Aslında konuşmadı.

        Sadece küçük bir sosyal medya paylaşımı yaptı.

        Fazla bir şey de demedi aslında.

        Teşekkür etti.

        “Bizi biz yapan tüm STK’larımız, yardım kuruluşlarımız, gönüllülerimiz... Gece gündüz, sıcak soğuk, yakın uzak demeden yardıma koşan güzel insanlarımız... Hepinize müteşekkiriz. Hepinize minnettarız. Biz birlikte güzeliz, birlikte güçlüyüz, birlikte Türkiye’yiz” dedi.

        Bunu derken çok önemli bir şey yaptı.

        Kimseyi ayırmadı.

        O dernek, bu vakıf ayırmadı.

        İktidara yakın, iktidara uzak diye bölmedi.

        Kimseyi dışlamadı, kimseyi içerlemedi, kimseyi içerletmedi.

        Kızılay’ı da AHBAP’ı da ayırmadı.

        O daha çok yardım etti, bu daha az yardım etti meselesi yapmadı.

        Sağ olsun, sayesinde kendimi iyi hissettim. Kendimi normal insan gibi hissettim.

        Depremin ilk gününden bu yana anlamadığım bir şey vardı.

        Böyle bir büyük afette bile, özellikle iktidar mensupları, dışlayıcı, kırıcı, hatta yer yer aşağılayıcı bir tavır içinde, kendileri dışında yapılan tüm yardımlara kızıyor, yok sayıyor, bu yardımları yapanları karalıyor, hakaretler yağdırıyorlardı.

        Oysa alanda böyle bir şey yoktu.

        Herkes elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyordu.

        Hatay Havaalanı'nı iktidara yakın olanlar ile muhalefetin içinden gelenler birlikte onarıyor ama iktidar sahipleri bunu bile kabullenemiyordu.

        Oysa önemli olan afetzedeye yetişmek, yardım etmekti.

        Orada yer alan vakıflar içinde, dernekler içinde düne kadar benim de gıcık olduklarım yok muydu!

        Vardı elbet. Hatta biri yüzünden 20 küsur yıllık cep telefonu operatörümü değiştirmiştim.

        Ama bugün orada ise eğer, tek bir depremzedeye canı gönülden, ayrım yapmadan, samimi bir biçimde el uzatılan ise minnettar olabilirdim ancak.

        Enkaz altındakini çekip çıkaran elin rengi, dini, dili önemli olamazdı, siyasi görüşü sorulamazdı bile. Sorulmamalıydı, önemli olmamalıydı.

        Ama böyle yürümüyordu işler.

        Herkes birbirine kin kusuyor, herkes birbirini karalıyor, ötekileştiriyordu.

        İlk kez biri, özellikle de iktidar kanadından biri, İbrahim Kalın gözlerinden öfke fışkırmadan konuşarak, “hepimiz” dedi.

        Bu “herkes” lafını, bu “hepimiz” lafını duymaya öyle çok ihtiyacımız vardı ki!

        Bina testi nasıl yapılır

        Bina testi nasıl yapılır
        0:00 / 0:00

        Deprem bölgesinden görüntüler geliyor.

        Görevliler binalarda sağlamlık testi yapıyor.

        Elinde bir çekiçle, bir eleman duvarlara ve kolonlara vurarak binanın sağlam olup olmadığını kontrol ediyor.

        Bu tam anlamıyla bir “soytarılıktır.”

        Kimse elindeki çekici duvara vurarak o betonun gerçek durumunu anlayamaz.

        Şimdi pek çoğunuz da, evlerinizi test ettirmek istiyorsunuz, beni arayıp soranlarınız da oluyor.

        Şunu söyleyeyim.

        Evinizin sağlamlık testi, aşama aşama yapılması gereken bir iş.

        Yani ilk iş gelip betonu delip karot almak olmamalı.

        Öncelikle evin projesi incelenmeli.

        Projede depreme dayanıklı bir bina mı çizilmiş?

        Kolonların yerleri, kirişler, varsa perde duvarlar binaya içeriden ve dışarıdan etki edecek güçleri uygun şekilde yayıp, absorbe edecek şekilde mi çizilmiş?

        Eğer proje hatalı ise beton istediği kadar iyi olsun, betonun içindeki demir donatılar isteği kadar kalın ve güçlü olsun, bina riskli demektir.

        Proje tamam ise bu kez binanın temelinde “rutubet” ya da “nem” gözlemi yapılır. Uzun süre neme maruz kalmış, nemlenmiş beton iyiye işaret değildir. Üstelik bu nem, betonun içinden uzun mesafeler kat etmiş olabilir.

        Bu gözlemin ardından beton testi yapılır.

        Bunu duvara yumruk atarak ya da çekiçle vurarak yapamazsınız. Bunun için gereken alet “Schmidt Çekici”. Sertlik ölçen basit bir alet. İçindeki yay sistemi ile betona sert bir darbe vuruyor ve ucun betondan sekmesi ile betonun sertliğini ve dayanıklılığını ölüyor.

        Bir sonraki aşama betonun içindeki donatının tespiti.

        Bunun için de özel aletler gerekiyor. Donatı tespit cihazı, profometre ya da ferroscan adı verilen bir tür beton röntgen cihazı ile betonun içine bakılıyor, içindeki demirin kalınlığı, uygun bir biçimde yapılıp yapılmadığı ve korozyona uğrayıp, betondan ayrılıp ayrılmadığı gözlemleniyor.

        Karot almak denilen yani betonun içinden bir tür matkap ucu ile parça çekip çıkarmak ve bunu test etmek en son yapılması gereken iş.

        Eğer tüm bu testler şüpheli bir durum uyandırıyorsa, o zaman karot almak gerek ama sonrasında betonu tamir kimyasalları ile onarmak şartı ile.

        Bu anlattıklarım aklınızın bir kenarında bulunsun.

        Oturduğunuz ya da çalıştığınız binayı test ettirmeye kalkarsanız, işinize yarar.

        Yanlışlıkla gitti, hemen geri geldi

        Yanlışlıkla gitti, hemen geri geldi
        0:00 / 0:00

        Hatay’da enkaz altından çıkarılıp, İsrailli kurtarma ekipleri tarafından İsrail’e götürülen el yazması ile ilgili olarak televizyon programında hayli ağır sözler ettim.

        Bunun hırsızlık olduğunu belirttim.

        İsrail tarafından hemen bir açıklama geldi.

        Kadim dostum Avi Alkaş’ın aktardığı açıklama aynen şöyle:

        “Sevgili Fatih, programında bahsettiğin konu Antakya Musevi Cemaati Başkanı’nın cenazesinin enkaz altından çıkarılması esnasında, merhumun kardeşi tarafından orada bulunan İsrailli bir dini elemana, bir yanlış anlaşma neticesinde verilmiş olan el yazmasının, kurtarma ekibinin acele ile bölgeden ayrılmaları nedeniyle yanlışlıkla İsrail’e götürülmüş olmasıdır. İsrail’e götürülmüş olan bu el yazması, durumun farkına varılması ile hemen alınarak tekrar ülkemize getirilmiş ve Türkiye Hahambaşılığı’na teslim edilerek, Hahambaşılık uhdesinde koruma altına alınmıştır.

        Antakya Sinagogu onarılıp yeniden ibadete açıldığında, oradaki yerine tekrar yerleştirilecektir.

        Arzu edersen tüm olayı daha detaylı bir biçimde anlatmak üzere ilgililer seni ziyaret de etmek isterler.”

        El yazması tekrar Türkiye’ye geldiğine göre bence ortada bir sorun kalmamıştır.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        İnsanlığımızı kaybetmemek uğruna güç kaybetmeyi bile kabullendiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar